- 541 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YÜZÜN ESKİ BİR TAŞRA
Yaz’ın o aşka susayan heyecanı üstümden çekiliyor ve yine bir sevgiliye
haksızlığın gizli kalıntılarında yakamoza bakıyorum.Önümde oturan çiftler beni nasılda
üzüyor.İnsan bu yaşta nasıl bir yalnızlık çeker ki!Gözükmeyen, karanlık yerlere oturursun
utanırsın sessizliğinden ,kimseyede ayak uyduramazsın.
Bir türkü bar’ın ağlayışlarında tanıştık seninle, lavinya sözleri gibi. Hiç
çekinmeden önceden tanışmış gibi eskilerden konuştuk.Biraz ağlamış,karanlığın tek sarı
ışığı...
Büyük bir kış hayallerine kavuşamayan birini tanıdın.
Yüzün eski bir taşra,hevesli gözlerinle senin umutsuzluk söyleşilerini
hatırlıyorum az ve öz.İçimdeki kahırları özgürlüğe salarken bana akıllıca sözler
ettin.’Mutluluk mutsuzluğunu anlamaktır...’Ve şimdi yersiz bir beden gibi kelimeler, müzik
sesleri.Artık anlıyorum en ince ayrıntısına kadar hayal edeceğim seni (yüz
hatlarını,giyinişini,kahve içişini,kibir sessizliğini,sarılmanı) ancak bunlarla ulaşacağım bu
yalnız yakamoz akşamında.Öyle bir sesizlik ve durgunluk var ki içimde ben etrafta sana
bakınıyorum,hangisi bizim anımızdı diye.Kimse bize benzemiyor ’du ki,elin yüzüme
değdiğinde tebessümümü onlarda göremiyorum ya da sarılmamızdaki özlemi kime
dayattıysam görüntümüzü başka bedenlerde yabancılar birbirlerine.
Bak yanıma bir garson geldi bana başka bir yere otururmusun
diye rica etti çünkü yeni bir sevgili daha geldi...