- 1261 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOK BENZİYORDU…
Ustura Kamil, sırtına attığı ceketi, elinden eksik etmediği tespihi ile pavyondan içeri girdi. Arkasında, en güvendiği, üç adamı ile birlikte.
Kapıdaki görevli; Hoş geldin ağam diyerek karşıladı, alacağı bahşişten emin olarak. Garsonlar, bir anda kapıya üşüştüler. Gece aşırı pavyona gelen, hatırı sayılır müşteriyi karşılamak için.
Ustura Kamil, kısa bir an durakladı, pavyonun loş ışığına gözlerini alıştırmak için. Şöyle bir taradı etrafı, gözleri ile. Bir daha baktı. Gözleri, bir masada, takılı kaldı. İrkildi, duraksadı, derin bir iç geçirdi.
Korumaları, şaşkınlıkla beklediler. Hiç alışık değillerdi, patronlarının bu haline. Ne oluyor? Diye birbirlerine baktılar. Konuşmaya cesaret edemeden, beklemeye devam ettiler.
Kamil, neden sonra, kendisini toparladı ve pavyonun loş karanlığına doğru ilerlemeye başladı. Her zamanki masasının yanından geçti. Herkesin şaşkın bakışları altında, gözünün takıldığı çiftin masasının yanındaki masaya, oturdu.
“ Masayı donatın “ dedi.
Bir yandan rakısını yudumlarken, bir yandan da masayı izlemeye başladı, göz ucuyla. Masadaki delikanlının kızın koluna yapıştığını gördü. Kız, yan masadaki, garip adamın, izlediğinin bilinci ile sesini çıkartamadı. Oğlan, kızın bacaklarını okşamaya başladı, masanın altından. Kız, irkildi. Alışık olmadığı belliydi. Ürkek bir ceylan gibi kaçmaya çalışıyor, beceremiyordu.
Ustura Kamil, sigara tabakasını çıkarttı. İçinden bir sigara seçti. Dudaklarına götürdüğü anda üç koruması birden çakmaklarını çakarak atıldılar. Çakmakların ışığı altında, masadaki kızla göz göze geldi: “Neriman” dedi, içinden. Ciğeri, yandı.
…/…
Kamil, altı yaşındaydı, Van’dan İzmir’e göçtüklerinde. Terör olayları, iyice zorlamaya başlamıştı, yaşadıkları bölgeyi. Sonunda, babası, göç kararı almış, sahip oldukları her şeyi satarak İzmir’e doğru yola çıkmışlardı.
Onlardan önce de pek çok göç eden olmuştu, aynı sebepten ötürü. Herkes, İzmir’e yerleşmişti. Yaşam, daha kolaydı o bölgede. Babası da hiç düşünmeden İzmir’e gidiyoruz demişti. İki tarla ayırmıştı, sadece. Biri; Kamil için, diğeri de kızları; Neriman için saklanmıştı.
İzmir’e geldiklerinde, arkalarında bıraktıkları köylerini hatırlattığı için Karşıyaka’ya yerleşmeye karar verdi, aile. Yamanlar dağı’nın eteklerinde, bir gecekondu aldılar. Aynı yıl Kamil, ilkokula başladı. Neriman, üç yaşındaydı, henüz.
Ailenin keyfi yerindeydi. Geçim dertleri yoktu. Herkes, mutluydu. Kamil, hariç. Okulda işler yolunda gitmiyordu. Diğer mahallenin çocukları, Hamdi, musallat olmuştu, Kamil’e. Kamil, ne kadar uzak durmak istese de Hamdi, bir şeyler buluyor ve kavga çıkartıyordu, mutlaka.
En büyük kavgaları, misketler yüzünden olmuştu. Teneffüs arasında, bahçede, Kamil ve arkadaşları misket oynuyorlardı. Hamdi, bir anda ortaya çıkarak, Kamil’in misketlerini, ayağı ile vurarak dağıtmış ve en sevdiği misketi alarak cebine atmıştı. Misketini geri almak isteyen Kamil, Hamdi’nin üstüne atlamış, sille tokat birbirlerine girmişlerdi. Kavgayı ayırmaya gelen öğretmenleri, güç bela ikisini ayırmışlar, cezalandırmışlar ama misket, Hamdi’de kalmıştı.
Kamil, okulda olup bitenleri ailesine anlatmıyordu, üzülmesinler diye. Evlerinde, mutluydular. Gözü gibi sevdiği kız kardeşi Neriman’ın da okula başlamasına az kalmıştı.
Günler su gibi akıp giderken, Neriman da okula başladı. Kamil, güzeller güzeli kız kardeşini, her türlü kötülükten korumaya çalışıyordu. En çok da Hamdi’den… Hamdi, Neriman’ın peşinden ayrılmıyordu. Yakaladığı her fırsatta, Neriman’ın canını yakmaya çalışıyordu, Kamil’i kışkırtmak için. Ama Kamil, bu kışkırtmalara kanmıyor, Hamdi’ye bulaşmamak için susuyordu. Neriman için.
Kamil, liseyi bitirdi ve üniversiteyi oldukça yüksek bir puanla kazandı. Hamdi, kazanamamıştı. Neriman da lise bir’e başlamıştı, aynı yıl. Serpilmiş, çok güzel bir genç kız olmuştu. Kamil, kız kardeşinden uzak kalacağı ve onu koruyamayacağı için duyduğu endişelerle, üniversiteye kaydını yaptırdı.
Koltuğunun altında Hukuk kitapları ile eve dönüyordu. Mahalleye yaklaştıkça bir hareketlilik sezinlemeye başladı. Herkes bir yerlere koşturuyordu. Ortalıkta, anormal bir durum vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak evine doğru yürümeye devam etti. Kapılarının önü, ana baba günüydü. Kalabalığın arasında, yere diz çökmüş, dövünen anasını gördü. Kitapları, yere fırlatıp, anasına doğru koştu.
“ Neriman’ım, sana kimler kıydı? Nasıl yaptılar bunu sana? “ diyen sesini duydu, anasının.
“ Ana, Neriman’a ne oldu? “
“ Ah oğul. Kardeşine kıydılar.”
Ahmet amca, Kamil’i kolundan tuttu. Kardeşine tecavüz edilip öldürüldüğünü, sakin olmasını söyledi. Dizlerinin üstüne çöktü, Kamil. Kafasını toprak yola vurmaya başladı. Alnından akan kanları gören Ahmet amca ile diğer komşuları Kamil’i çöktüğü yerden kaldırdılar. Yaralarına pansuman yapılması için yakındaki sağlık ocağına götürdüler. Kendine gelen Kamil;
“ Nerede olmuş, Ahmet amca?” dedi.
“ Evin arkasındaki korulukta kıstırmışlar.” Dedi Ahmet amca.
“ Beni oraya götür, Ahmet amca.”
“ Yapma, Kamil. “
“ Beni, oraya götür Ahmet amca!”
Ahmet amca, Kamil’in koluna girdi ve yürümeye başladılar. Koruluğa geldiklerinde, bir süre daha yürüdüler. Ezilmiş otların önünde durduklarında Kamil, olay yerine geldiklerini anladı. Ahmet amca’nın kolundan çıktı. Yere diz çöktü. Eliyle, ezilmiş otları okşadı. Neriman’ın neler yaşadığını hissetmek ister gibiydi. O sırada, otların arasında, bir şey ilişti gözüne. Yuvarlak, cam, kırmızı bir misket. Hemen tanıdı. Yıllar önce, Hamdi’nin ondan aldığı misketti bu. Hiç sesini çıkartmadan, misketi avucuna aldı. Doğruldu. Kararlı adımlarla, mahalleye doğru yürümeye başladı. Eve geldi. İçeri girip, babasının odasına doğru yürüdü. Konsolun çekmecesini çekti. Babasının beylik tabancasını aldı. Beline soktu. Aynı kararlılıkla, evden çıktı. Mahallenin meydanındaki kahveye yürüdü. Tahmin ettiği gibi Hamdi, oradaydı. Silahı çekti ve şarjördeki mermiler boşalana kadar ateş etti…
Hapis yattığı günlerde, koğuş ağası olan Kadir Baba, Kamil’i himayesine aldı. Çıktıktan sonra da Kamil’i sahipsiz bırakmadı. O hapisteyken önce babası, kısa bir süre sonra da anası, çektikleri acılara dayanamayarak, ölmüşlerdi. Kamil, Kadir Baba sayesinde yeraltı dünyasının bütün düzenini öğrendi. Onun ölümünden sonra da yerine Kamil geçti.
Bir kavga sırasında, yüzünden aldığı yaradan ötürü ismi: Ustura Kamil olarak anılmaya başladı.
…/…
Ustura Kamil, rakısını yudumlarken, yan masadaki kızı izliyordu. Kız, ne kadar korunmaya çalışsa da kurtulamıyordu, yanındaki adamın çirkin tacizlerinden. Adam, iyice sarhoş olmuş, itiraz eden kızı, tartaklamaya başlamıştı.
Kamil, bir çırpıda, oturduğu yerden kalktı. Korumalarının şaşkın bakışları altında, belinden tabancasını çektiği gibi yan masadaki adamın üstüne ateş etmeye başladı, tüm hırsı ile.
…/…
Polisler geldiğinde Kamil, elinde boş silahı ile ayakta duruyordu.
“ Ne oldu? “ dedi, komiser.
“ Neriman’a çok benziyordu.” Dedi, Kamil.
Eser Akpınar
17.08.2011
Urla
YORUMLAR
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Mükemmel bir anlatım.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Eser Akpınar
çok hoş bir anlatım.. özenli bir sayfa...
bunlar için tebrik ederken "ustura kamil"adlı kahramanın (bence! ) ismi değişmeli... çünkü "ustura kemal" isimli bir kahraman hatırlıyorum.. hani çok da bildik bir kahramandı ustura kemal...
bu sebeple benzerliğin kaldırılmasını düşündüm okurken..
anlayışınıza sığınarak :)
saygımla
Eser Akpınar
Okuduğunuz ve görüşe değer bulduğunuz için teşekkür ediyorum. Saygılar, selamlar.
Eser Hanım muhteşemdi anlatımınız. Olay örgüsü, bağlantılar, meraklandıran düğümler ve tek tek hepsinin açılımı öykü tekniğini konuşturmuşsunuz. Hem konu hem işleyiş açısından örnek bir öyküydü. Kutlarım. Sevgilerimle.
Eser Akpınar
bu sıkıntıların arasında vakit bulup yazmışsınya pes doğrusu helal olsun...saygılar
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Tacettin Bey. Saygılar, selamlar.
Sevgili Eser...
Bende de aynen Ustura Kamilin duyguları var. Bastıramadığım.
Hep Ustura Kamil olmak istedim.
Ama zaman zemin buna imkan vermedi.
Yazında kendimi gördüm..
Teşekkür ederim...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Selamlar.
Ben de kocaman bir "offf " Diyorum şimdi. Sanki bir macera romanı okudum. Ne kadar güzel anlatmışsın sevgili arkadaşım. Kalemini, yüreğini kutlarım.
sevgimle.
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Sevgilerimle.
Anlatım içeisindeki kişiye dönüş ve ruhla birlikte davranışsal irdeleme gerçekten gerçeğe yakındı ve siz yaklaştıkça ben çoğaldım okurken:) Gerçekten çok keyifli oluyor. Aynı yıldızların altında farklı rüyalar görmek ve sonra bunları birbirimize anlatınca gördüklerimize inanamamak ve tekrar sarılmak aynı yıldızlara:)Büyüleyici...Tebrik ediyorum.
Eser Akpınar
Saygılar, selamlar.