- 1221 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Söğüt Gölgesi
Seni vagonlar getirirdi. Patates çuvallarını yüklerken gelirdim gözlerinin önüne. Sen bana bakmadıkça daha çok uzanırdı nasırlı ellerin boynuma. Ben su ikram ederdim, «Sen bir daha bacım zahmet olmazsa» derdin. Öyle bir aralıkta iliştirmiştin gül kokusunu mendilimin arasında. Her akşam döktüm, umudun sığıntı elleriyle ovaladım sensizliği. Rüyalarım tenha kalamazdı gayrı. Her uyanışı zehirledim içime akıtarak yoksulluğu. Köyün gurbetiydi hayallerimiz. Hep bekledim tekrar etmeni ve bütün yüzleri sildim uyandırırken mevsimleri. Bir tek sen ve ben kalıyorduk yeşilliğin ortasında. Kaç defa senin oldum bilmeliydin. Sen yokken kollarında...
Başka bir hasatta meyve toplamaya gelmiştin. Bu defa reçel yapmıştım sana. Gözüm sulanana dek hiç ayrılmadı bakışlarım vücudundan. Gölgeni takip ettim her eğilip kalkışında. Boynunda sıcağa karşı dikbaşlı bir atkı. Tebessüm ediyordun bakamadan gözlerime. Sen toprağa baktıkça ben kendimi meyvelerle bir tuttum. Koptum dalımdan, yıkanmadan ısırıldım ve ilk ekşi tadı akıttım dudaklarından. Sen daha çok gülümsedin. Anlıyorduk birbirimizi. Belini tutup ağrıyormuş gibi yaptın ve yardıma gerek yok işaretiyle uzaklaştın. Ben kokuyu çoktan almıştım. İzini sürdüm o söğüt gölgesine yerleşene kadar. İlk kaçamayış ve sustukça çoğalan tutkumuzun ilk deşifre anı vardı orada. Hep düşlerdim o anı. Ne yapacağız diye evhamla karışık kesilirdi yerden ayaklarım. Abarttığım gibi zor değilmiş. Derhal sarılmıştım sana. Göğsüne sinen ter kokusunu nasıl iştahla çektim anlatamam. Sen de bıyıklarını dokundurdun sakladıklarıma. Ve bir ilkti bu. Yüzlerce defa provasını yaptığım, uzun konuşmaları bir tanecik cümlesini bile sana söyleyemeyişimin ilk gerçekleştiği buluşmamızdı. Düşünememiştim. Eteğimi nisan, gözlerimi haziran ve yüreğimi şubat aylarına sürükledin. Bir, iki, üç derken aylar seyreldi. Vagonlarda bitişmedi yüzün. Baktım ama yoktu nefesin. Kokladım ama işitmedim gül çalgısını. Vazgeçemeyişin yüzlerce mazeretine sığınsam bile sen gelmedin, ben denediysem de hiç nefret edemedim.
Sana anlatamadan baktığım her güzel şeyi nasıl öldürdüğümü,
Dokunduğum her yaşama uğursuzluk bulaştırmaktan yorulduğumu. Kaçtım senden, söğüdümün gölgesinde kaldın narin şarkım.
Tanrısızdım, ne zaman böylesine karanlık olduğumu bilemeden yollara düşmüş zararsız bir yolcuydum. Benliğini ölümlerin bilinmez sınırında yitiren insan, seni gördüğü ilk andan itibaren gökyüzünün kokusunu doldurdu ciğerlerine. Her gece varlığını ispatlar gibi evine sürüdü beni ayaklarım, bunu sen hiç bilmedin.Çok zaman bakamadım gözlerine. Milyonlarca sızı arasına sıkışmış bir ruh ve ben onlarla içimde sukut etmeye alışkan, konuşamadım seninle. Oysa sen
sessiz bir telaşla yaklaştın bana . Tenin mevsimlerin en delirteni.
Ömrümün reçel yazı . Bir tek bedende nasıl toplanır böyle bir tad. Reçel kavanuzunu verdiğinde, dertleri okşamayı seviyorsan benim olmalısın demiştim, ah konuşabilseydim. Deseydim, varlıkla yokluk arasında kaldım. Deseydim, yumuşaklığını yitirdi gözlerim, deseydim, ellerim üşüyor. Deseydim yaşımın her yılı küf yığını. Deseydim gel bir acının peşi sıra. Deseydim kurtar...
Ağrımı zihninde duydun.Sen ve söğüt gölgesi. ilk parmaklarım dokundu en ferah en ateşe, oradan tüm yüreğime yayıldı. Artık buzları çözülmüştü ellerimin.
Aşkımın eşgalini yüreğinin şefkatine bırakıp giderken , aklımda tek şey vardı güçlenip dönmek. Öyle zordu ki, gözlerini düşünmek titreyen kelimelerle anmak seni. Senden ayrı uzun yollar, uzak şehirler. Şehirler kor, şehirler katran.Peşimde postal eziği yenilmişliklerim.Ve benden nefret etmediğine dair düşlerim.
Kollarında zehir zıkkım ağlamaya geldim seher yelim.
Ben hala sancıyan, tekrar doğmaya geldim göğsünde.
Özgürce büyümeye geldim bir söğüt gölgesinde.
Yorgun bir gemi çöl yalnızlığıyla yurtlanmaya geldi gözlerini.
İçimde yağmur dualarıyla geldim.
Aşka dair bir dolu sözcük öyle telaşlı ki dilimden dökülmeye.
Sesimdeki aşka yine sahip çıkarsan eğer.
Bazen güneşin dikenlerini ayıklar öyle doldururdum ceplerime. Kimse bilemezdi, onların sıfatlarının tükendiği yerde başlardı kirlilik. Söz acıtırsa ya suskunluk? En kötü olasılık dudakların yerini eyleme bırakmasıydı bizim için. Açmıştım avuçlarımı. İçerisinde bir müddet işaret parmağının gezinmesine müsaade ettim. Sonra nefesi bir sahil esintisi yaşattı gizliden, kulak memelerimin üşüdüğünü hissetim. Saçlarımı kokluyordu çılgınca, ittirmek istedim ama daha çok sarıldı bana. O sarıldıkça güz geldi zannettim. «Ben...» diye başlamak istedim kendine doğru çekince yüzümü. Ve sonra «Senden umudun kesince...» diye devam etmek istedim ama fırsat tanımadı. Hiç kimse onun gibi kaplayamazdı dudaklarımı, onun kadar çevreleyemediği gibi bakışlarımı. Durmak istemedim ilk defa, içimden gelmeyen şey doğruyu söylemekti. İtiraf etmek yerine erteledim, uzunca bir zaman önce ertelediğimiz gibi sevdamızı. Döküldü boynumdan nar kokusu oracıkta. Zamanın terli omuzlarına yükledik mısır koçanlarını. Bir söğüt gölgesiydi bizi barıştıran. Tarlalardan bir karış uzaklıkta sanki yıllar öncesinden kurtulurcasına tekrar seviyordum onu. Genç kızlık hayallerimin ilk göbek bağladığı bir akşam üstü, eve dönüş yolunda.
NİLGÜN ARIKAN/UMUT KAYGISIZ
16.8.2011
YORUMLAR
Okuduğum bu güzel eserin altında Umut Beyin de isminin olması beni çok sevindirdi. Sevgili Nilgün Hanım her ikinizi de başarınızdan dolayı kutluyorum. Emeğinize sağlık. Selamlarımla.
çöldeki kelebek
Çok teşekkür ederim Aysel hanım
çöldeki kelebek
ama öykü veya deneme gibi uzun yazımlarda bu ilk deneyimim
etkin bir kalemin beğenimi doğru yolda olduğumuzun işaretidir.:)
Umut bey ve kendi adıma çok teşekkür ederim
çöldeki kelebek
Teşekkür ederim
çöldeki kelebek
arayışlar içinde olan kalem .
işaret edilen yolda yürümeye çalıştım
Teşekkür ederim sevgili yazarım.
Umut Kaygısız
Nasıl bir heyecanla koşup geldim sayfaya anlatamam. Yüreğim kıpır kıpırdı. Sanki okumayı yeni sökmüş bir çocuk gibi hevesle çağladım satırlara. Bunu daha sık yapalım, farklı konularda ve üsluplarda. Çok keyik aldım çoook...Tarifi yok, iyi ki varsın. Senin kadar güçlü olmayı dilerdim tüm insanlar için. Tebrikler zarif yol arkadaşım.
çöldeki kelebek
Ve evet
bunu sık sık tekrarlayalım.