- 2215 Okunma
- 37 Yorum
- 0 Beğeni
pp
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Geniş omuzlu, hakim yakalı, kolalı beyaz gömleğiyle, meyhaneden içeri giren yiğide çevrildi tüm gözler !
Be hey gidi ! Nerenin yakışıklısıydı ? Hangi ana doğurmuştu bu pehlivan koç yiğidi ?
Kaş desen kaş ! Göz desen göz ! Bakış desen bi bakan bir daha bakıyor.
Boy, pos, endam, alım, çalım .
Hey maşaAllah maşaAllah !
Hele ya o gömleğin, kolundan fışkıran pazulara ne demeli ?
Belli ki iyi yetişmiş . Güçlü , kuvvetli, mert biri. Sandalyeyi çekişinden oturuşundan belli. Sandalye küçük geldi galiba ya neyse … Cekete iki omzuyla geriye bir hareket çaktı. Ceket aynen sandalyede… Sağ bacağını, sol bacağının diz kırmasına atıp, ayak bileğiyle destek yapıp bir köprü kurdu.
Siyah cepkeninin dış cebinden çıkardığı, kabartmalı gümüş tablasının içinden, beyaz ince kağıda itinayla sarılıp dizilmiş bir cigarayı çekip aldı. Kirbit’i çakıp iki avucunun arasından rüzgâr kibritin alevini söndürmesin, daha iyi yansın diye set yaptı.
Apış arası kokan, küflü meyhanede ne gezer, rüzgâr ?
Cigaradan derince bir nefes çekti. O çektikçe, bizim ciğerlerimiz öksürük fırtınasına tutuldu. Sanki biz çektik bir nefeste cigarayı yarı beline kadar.
Lan ne biçim nefes varmış be ! Bu topumuzu bir nefeste üfler, cenabet sokar mezara Allah’ıma...
O ne biçim üfleyiş arkadaş ? Adam bi üfledi ki hey be hey. Bizim buradaki fabrika bacasından tüten duman, yanında sönük izmarit gibi kalır...
Biz masada gözlerimiz kan çanağına dönmüş, orta masada ki koç yiğitten gözlerimizi alamıyorduk.
Sansar bakışlı, tilki suratlı meyhaneci Abdo, omzunda renkli çizgileri solmuş peşkiri, önünde beyaz önlüğünün yer yer lekeli haliyle genç adamın masasına geldi...Adi herif helaya da aynı önlükle gidiyor. Tahareti alıp almadığı şüpeli kıçını, aynı peşkirle siliyomuş dediler…Kopasıca...
-Buyrun, Beyzadem ne emrederdiniz ?
-Rakı , peynir !
-Başka mezelerimizde var beyim.Ümit ediyorum beğenirsiniz.
Genç adam başını bir kaldırış kaldırdı. Sanki Eminönü surlarından göndere bayrak dikti. Meyhanecinini gözlerinin içine bir bakış baktı ! Düşman askerleri olsa, topu tüfeği bırakıp memleketi terkederlerdi er meydanında. Abdo bakışlardan allak bullak oldu ...Usulca;
-Anladım beyim. Dedi. Anlamıştı deyyus. Tabi baktı cüsse, hükümet konağı gibi. Yemedi tabi. Ulan meymenetsiz suratlı herif, bu civan seni çamaşır silkeler gibi silkeler, havanda tuzsuz dövülüp suyu çıkmış sarmısaktan beter ederdi be. Yat kalk Allaha dua et. Beynamaz herif...Gerçi bizde abdesthaneye bi o iş için gidiyoz ya... Neyse...
Abdo’nun silkelenmesine en çok Haydar ile Recai sevinecek oldular ama ne yazık ki hevesleri kursaklarında kaldı. Her akşam, şarap parasını vermeyince ite kaka az mı atmamıştı meyhaneden, topuğumun çatlak suratlı herifi...
Abo ! Adama bak hele. Bir - iki- üç bardaklar ardı ardınca devriliyor. Adam içtikçe içiyor "gık" demedi. Ulan biz olsak daha birinci yudumda, hem de suyla ha, şaşı- beş, eşşeği deve, sineği, ebemin kuşağı zanneder, oraya buraya kusardık...
Rakı içmek kim, biz kim ?
Meyhaneci Abdo’nun içtiğimiz şaraplara ne koyduğunu Allah bilir.Recai’nin demesine göre işiyomuş bile deyyus.
Ulan sidiğini de bize paraylan içiriyon ya yatacak yerin yok senin ! Öbür tarafta iki elimiz yakanda olacak, anan avradım olsun. Aha böyle hasır silkeler gibi silkeleyeceğiz seni.Tabi cehennem zebanileri hepimizi silkeleyecek ya o başka mevzu. Neyse keyfimizi kaçırmanın alemi yok ! İçelim, güzelleşelim demi ?
-Rakı getir !
Tez elden koşturdu ablak suratlı Abdo. Çürümüş dişlerini herkes görsün diye, harman yeri gibi, koca ağzını bir açtı ki ; Hekim görse akciğer röntgenini çekip, tekmil hastalıklarının topunu sayardı…
-Hususi soğuttum beyim . Dedi. Genç adam sırnaşıklığı sevmez bir tavırla , elini güvercinin kanadını yarım ay şeklinde açıp, umursamaz bir tavırla ;
-Kafi lan uzatma" Dedi . Sanki... Ya da bize öyle geldi…
Bizim abdo genç adamın forsundan, içine sıçan kaçmış gibi, alı al, moru mosmor, madara oldu .İyimiydi lan bize yüklenmek.Adamın ifadesini ense kökünden şırıngayla böyle alırlar işte...
*
Aynı masada oturduğumuz, Recai, Kazım, Haydar bir de ben namı diğer Topal Necmi, bir de meyhanenin diğer kıytırık şarapçıları, kan çanağı olmuş gözlerimizle, sarkmış dudaklarımızla genç adama, trene bakan öküzler gibi aval aval bakıyoruz. Ağzından tükürükleri saça saça Recai ;
-Arkadaş, bence bunun bir derdi var anadınmı ? Haydar lafa balıklama atlıyor.
-Nerden bildin olum. Sıfatındamı yazıyo ?
-Ben anlarım arkadaş.Arada, içtiği şarabın ağzından aşağıya aktıkça, paspas niyetine kullandığı, ceketinin koluyla siliyordu.
-Lan oğlum neyi anlıcan. Seni kırkbeş senedir tanırım. Sen hangi ara ayık gezdin de aşık oldun ? Seni bildim bileli körkütük olana kadar içersin. Babanın zulasından içkileri çalıp az demlenmiyorduk inşaat köşelerinde. Ulan kendini yaktın içerek, bizim niye günahımıza girdin be kitapsız... Hiç birimizin doğru dürüst işi yok. Nerde akşam orda sabah. Evde avrat, çol çocuk ekmek bekler biz burada ziftleniriz. Valla benim karının yerinde ben olsam beni bu kadar sene çekmezdim. Sabırlı karıymış ha.
Ulan ailemden çok sizleri görüyom. Altın kızlar gibi işemeye de hep beraber gidiyoz. Ben bu işten bi halt anadıysam, Arabın en karası olim…
Haydar dirseğiyle dürttü;
-Bakın lan ! Adam ikinci şişeyi devirdi “gık” demedi. Biz olsak meyhanenin içine dışına sı...dık…
Recai atladı:
-Olum rakı içmek kim biz kim? Biz meyhaneci Apdo’nun sidikli şarabına bağışıklık kazanmış tipleriz. Hakikaten he . Lan, cenabet gibi sidik kokuyo.
-Dur bende koklim..Iyy .Bugün ne yemiş lan bu. Farklı bişi kokuyo şarapta. Haydar atladı.
-Sakın bugünkü şaraplara sı…sın !
Yaparmı yapar .Her şey beklenir o deyyustan…
Bu filmin sonunu merak ettiğimiz için, bitmiş şarap bardağına rağmen kalkmıyoruz. Bir tane daha içsek iyi olur. Yoksa kılkuyruk Abdo bizi yaka paça dışarı atar, bir daha da sokmaz kenef kokulu meyhanesine...
-Meyhaneci rakı getir !
Sıçan suratlı Abdo, tezgahın arkasında, elinde peşkirle kuruladığı tabağı bırakıp, buzdolabından kaptığı gibi soğuk rakıyı masaya yetiştirdi…
-Buyur beyim . Afiyetle iç yarasın. Şifa olsun…
Vay yalaka vay…Bize olsa , “zehir zıkkım olsun der.İçemessiniz de boğazınızda kalır inşallah “der… Ye kürküm ye hıg…
-Radyo-pikap yok mu burada ?
-Var beyim olmazmı ? Sen ne emredersen…
-Farketmez ! Ne olsa !
Abdo patişahın önünde el pençe divan durur gibi, ince belini kıçıyla beraber tavana dikip, ta ayaklarının dibine kadar eğildi.Sanki burnuyla ayak parmaklarını güreştirecek dangalak…
O an arkadaşlarla göz göze geldik . Hhepimizin aklından aynı şey geçti…
Adam akıllı kokmuş, taharetsiz kıçına, okkalı bir tekme atmak istedik…
YORUMLAR
harbiden bunu siz mi yazdınız ? yok canım, kesin ağzı iyi laf yapan bir adama yazdırmışsınızdır
çok başarılı buldum doğrusu, anlatım ve meyhane manzarasına diyecek yok...
hani içeceksek... birazda hiçliğe içelim öyleyse
hiç yoktan güzelleşiriz işte...
Eyvallah Hürrem Sultan kıskandım doğrusu... :)
yasar çetinkaya tarafından 10/3/2011 1:47:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
yasar çetinkaya tarafından 10/3/2011 1:53:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
Başkasının ağzına ihtiyacım yok.İhtiyacı olan gelebilir...:)
Her cümle, harf , kelime bana aitttir.Bizzat şahsıma...
EyvaAllah.Okuyan gözlerinize sağlık.
yasar_Çetinkaya
iyi ki bir yazı yazmışsınız... :))
ne var bende yazarım.
ahanda, iki kere iki beş
Ülviye Yaldızlıı
yasar_Çetinkaya
yazmaktan vazgeçtim :)
ne yalan söyleyeyim, sizin gibi okunası bir yazı kaleme alacağımı hiç zannetmiyorum...
Ülviye Yaldızlıı
:) malum hava şartları belli olmuyor.Mazur görün geç kalmışlığımı
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
Yüce gönlüne bereket olsun..
walla ne yalan söylim kendimi uzun zamandır abdonun meyhanesinde oldumu zannettim...bir roman okumuş kadar oldum,köşelerde utanarak duran sözcükler meydana çıkılmış...güzeldi dedimya bir solukta okunan roman okuduğumu hissettim...hikayenin dewamını dileriz...sağlıcakla kalın...
Ülviye Yaldızlıı
Devamı gelecek inşaAllah.Ama ne zaman bilinmez...
Güzel yüreğinize sağlık.Ömrünüze bin bereket şairim-yazarım...
''küçük sırlar''daki ''ve''yi beklerken bu öykü çıktı karşımıza... önce protesto ettim, okumadım ne yalan söyleyeyim. kırmızı kurdele cezbetti de geldim, ne iyi ettim :)
bir kez daha hayranlık uyandırdınız paylaşımızla... bir de kimsenin gönlü kalmasın diye herkesi pembeye boyamak da ne insancıl bir fikirdi, kendimden utandım...
var olun...
Ülviye Yaldızlıı
Hem de bir bayan !
Hem de Hürrem Sultan ! Osmanlı saray kültürünün havasını teneffüs etmiş , ud çalan, sülüman diye diyeeee tahta sahip olan :)))
Hem dee külhan beyi, ağızlı ! :)))) Canımsın .Harikaydı inan yazın.Özür dilerim gecikmişliğimi ne olur bağışla.
Şiirlerin kadar hikayenide okumak büyük keyifti.Ellerin, yüreğin dert görmesin bitanem..
Çooooooooook sevgimle.Öpüyorum gülden kalbinden.
Şükran AY
Peki sizin hem yazara hem bana karşı tavındığınız tavır ve yaptığınız hakaretin boyunutu hiç düşündünüz mü ?
Edebi aşan ne demek : Edepsiz
Gerçekten edebiyatçı olsaydınız sanat eserinin meydana getirilmesinde cinsiyet farkını bu kadar önemsemezdiniz .Bu arkadaşımız rumuzunu erkek de yaparak yazabilir di o zaman edebini aşmamış olacaktı ?
Gelelelim şahsım hakkımda ki hakaretinize.
Siz benim hakkımda nasıl böyle bir yargıya varabiliyorsunuz.Kanuni Sultan Süleyman ' ın kim olduğunu inanın çok iyi biliyorum.
Peki siz benim kim olduğumu, değerlerimi, düşüncelerimi biliyor musunuz /
Bu şekilde takılmış olmam sadece yazar arkadaşımla aramızda olan özel bağdan kaynaklanmakta ve bu anlamda tv de yayınlanan diziden küçük bir alıntı yapmaktan kaynaklanıyor.
İnanın en az sizin kadar tarihine sahip çıkan biriyim.Bunu size ispat yükümlülüğümde yok.Ama bu derece ağır bir suçlamayada sessiz kalamayacağım için mecbur hissettim.
Lütfen insanları yargılamadan önce tanıyın.......... bilin ondan sonra yazın.
Hem sonra siz ? kimsiniz ?
Ne yazınız , ne şiiriniz ? hiç birşey yok profilinizde ?
Çakma, kaçak bir üye olduğunuz yönünde ciddi şüphe uyandırabilek bir durum !!!!
Bu benim değil elbette yönetimin sorumluluğuna girer ama ... kasıtlı olarak huzur bozmak amacıyla bu şekilde siteye gelenler genelde bu yöntemi kullandıkları için ister istemez aklıma geldi... öylesiniz demiyorum yine de bütün iyiniyetime ve vatanperverliğiniz yönündeki hassasiyete sonsuz saygı duyarak...
Ülviye Yaldızlıı
Hani kendini niçin belli etmiyor...Şahsiyetsiz kişiliksiz ve kimliksiz olan kendi değilse neden açıkça ben buyum demiyorda...İçten içe kin besleyerek huzur bozuyor...
De bakalım sen ey kim olduğu belirsiz...kimsin ?
ne hakkın var böyle konuşmaya..?
Bilelimde ona göre konuşalım değilmi.../
Ülviye Yaldızlıı
Allahına kadar müslüman !!!Allahına kadar osmalı evladıyız.!!!Allahına kadar da Peygamber ümmetiyiz...
Böyle imalı konuşup kimsenin midesini bulandırmaya hakkınız varmı acaba?? bende bunu size soruyorum...!!!
çok güveniyorsan kendine..yazarsın duvarında.değer görürsek gelir okuruz..İstemiyosan beğenmiyasan alırsın voltanı olur biter vesselam....
Şükran AY
Sevgili arkadaşım Hürremim :)))
Bence hiç aldırma.Kaçak döğüşmeyi seven, bir laf atıp ortaya arkasında durup ben buyum demeyen, mert gönüllü olmayanların ne edebiyatta yeri vardır ne de böylesi mekanlarda kurulan dost gönül kervanlarında...
Amaç bellidir... bence hiç takılma.
Ülviye Yaldızlıı
İİt ürür-kervan yürür:)
Çok öpüyorum güzel yüreğinden...
Bilhassa senin üzülmene-kırılmana kıyamam...
Ülviye Yaldızlıı
Ne Ramazan ne Ramazandan sonrası.Allah etme ya Rabbi:))
[Kanı deli zamanlarımızda alkolle neşirliğimiz haşir kıvamında olduğu için, mevzu alkol (rakı) olduğunda bilgi birikimimiz bir “eczacı kalfası” ndan epeyce iyidir. Hele “C2H2O”( alkol) ile “H2O”( su) birbirine karıştırdığında meydana gelen kireç beyazı kıvam .(Görüldüğü gibi su burada da yardımcı eleman hüviyetinde)
İlk yudumda önce genzinde hafif bir yanma olur insanın, ağzını ekşitir, dudaklarını buruşturur akabinde aç bir yılan gibi tıslar. Bütün bunlar olurken dil ağızda trafik polisliğine soyunur. Ondan sonrasında sızma zeytinyağı içtiğini zanneder kadeh, kadeh. Her kadehte dil daha kayganlaşır, buz pistine döner. Dişler sanki cilalı “abeküs” boncukları kesilir, bir bu yana bir o yana giderken gıcırdamaz bile.
Promil limiti, limit aşımına geldiğinde; İlk etapta mantık “manda yuva yapmış söğüt dalına” seviyelerinde seyreder. “Manda yavrusunu sinek nasıl kaparmış” sorgulanmaz bile. İki kere iki sorusu beş bilinmeyenli denklem gibidir.
İkinci etapta seviye üç-beş yaş grubu seviyesine kadar indirgenir. Kızarmış gözler gayri ihtiyari selektör yaparken dil kemiğinden sıyrılmıştır bile. Konu mankeni kazazede harfleri mantıklı kelimeler haline getirmek için “hizaya geel” çeker, karşıdan takan olmaz. "abicim" demeye çalışır sevecen bir şekilde saygıdan, karşıdan ne “abajur” u ulan diye sitem dolu azar işitilir.
Üçüncü etapta artık rakı şişesinde balık kıvamına gelir insan. Masa, sendeliye, duvar, lavabo, pisuvar hatta ve hatta klozet kapağı bile şeffaflaşmıştır artık. O esnada “ulen ah ellerim bir kalemi tutabilse, ne romanlar, ne şiirler yazardım şimdi” diye geçirir içinden. Zaten iş bu raddeye gelmişse içinden konuşmakta hep fayda vardır. Zira dilin ayarı bozulduğu için dıştan konuşulan her kelime göz morluğu, diş kırığı veya dudak patlağı gibi genelde geçici, çok nadir olsa da kalıcı hasarlara yol açabilir Allah korusun.
Bütün bu etaplar "anotomi" bilimine göre aşağı-yukarı böyle seyrederken, değişik insan bünyelerinde farklı tepkiler gösterebilir. Kuvvetli bünyelerde ilk iki etap “balayı” kıvamında geçerken, bazı zayıf bünyelerde ise ilk iki etap pas geçilerek, direk üçüncü etap ”kâbus” halini alır.
İşte böyle şişede durduğu gibi durmaz bu meret.]
Yukarıdaki satırları fi tarihinde karalamıştım, manzara niyetine koyayım zira tam yerine geldi tabiri caizse... Epeyce oldu, biz tövbe ettik Elhamdülillah ;-)
Bu orjinal, ilginç ve güzel yazınızı okuyan müdavimlerin hijyen ve bir takım ürolojik (sidik, çiş vs) doneleri baz alarak tamam mı devam mı konusunu bir daha düşüneceklerine eminim :- )
Tebrikler, saygılar, selamlar
Ülviye Yaldızlıı
Elhamdülillah...
Güzel yorumunuz- ve manzara resmi için teşekkür ederim üstadım...
Artık onu müdavimler düşünecek... Sanırım her şey Ramazan sonrası belli olcak:)
Selam ve hürmetlerimle.
Tüm arkadaşlara, yorumları için çok ama çok teşekkür ederim.
Onun için tüm yorumları yüreğimden pembeleştiriyorum...
hyazici58
Ah bu da güzeldiii...
Ülviye Yaldızlıı
Ama ne yapayım .Yorumlar öyle güzelki.Hiç birine haksazlık etmek istemedim..
Benimde aklıma böyle bir şey geldi:)
İltifatınızdan dolayı teşekkür ederim Aziz dost.
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
Uzaklara selam olsun...
direniş
Ülviye Yaldızlıı
direniş
abin bu davetinin altında kalır mı heç :)))
apar topra bavulumu haırlıyayım... ablanla tlf da görüştüm, selamı var sana ve aynur kardeşime...
senin gibi bir bacım olmuş daha ne ya, valla sırtım yere gelmezz :)))
gecenin ayazlarından selamlar uçurdu abin... uzaklardan...
Ülviye Yaldızlıı
Sahneyi canlandırmak ve hissettirmek , adıma mutluluk verici...Eksik olmayın
Ömrünüze bereket.
Ya Sultanim ,
Masallahin var saraydan cikip meyhane kosesini boyle guzel akici bir uslupla anlatisini takdir etmemek mumkun degildi .. Hem guldum hem okudum , hemde bilmedigimiz insan tiplerini tasvir edisine takildim kaldim .
Kutladim yureginin gul kokulu yerinden .
Sevgimle.
Ülviye Yaldızlıı
Bende seni öpüyorum- mis kokulu göynünden...
Hürrem Sultandan Meyhane Cakaları... Kız sen enrden bilirsin ki bunca sıraladın hay Allah. Sanki Osmanlı devrinden nakşedilmiş gibiydi... Şu bizim deli kanlının Pala bıyıklarını unutmuşsun sadece... Hürrem Ya Vallahi meyhanecinin tasviri bir harikaydı yanında o öööööö miğdemi alt üst eden açıklamalarınla.... sanki şarapçılar tanıdığımmışta onlara yazık olmuş hissiyle.... Uzun lafa gerek Yok Kutlarım seni Buda yakışmış.... selam ve selametle Sultanım..
Ülviye Yaldızlıı
oy oy kıyamam...Pala bıyık yoktu çünkü istemedim..Ama aha şimdi kafamda öyle biri canlandı:)))
Hiç kaçırmam yazarım elbet...
Bende acıdım adamların hallerine...Bu tipler olmasa ne olurdu halimiz:)
Canım varlığın ile güç veriyorsun eksik olmayasın.Ömrün kat kat bereketlensin...
yalnız kelimeler felaket:)))
bi kere okudum, sonra bide sesli okudum başladım gülmeye:)))
heyt be! sultanıma bak sen dedim:))
harikasın gül yüreklim..
buda yakıştı:)
sevgimle..
Ülviye Yaldızlıı
Erkek diliyle yazmayı seviyorum balım...
Bu ilk değildi ama son da olmayacak bunu biliyorum..Daha neler olacak bakıp göreceğiz:)
bedrosun bıçkınlığı tescillidir....inan bu ortamların efesidir...bilek yürek içiçedir. hadi bedros yaz bunları desek senden çok alacak dersi vardır sultan...taktir ettim....kalem böyle olmalı...her telden çalmalı....vede sultan hürrem gibi yazmalı....saygılar can
Ülviye Yaldızlıı
Bence de abim..Tek bir yol üzerinde yürümemeli.Arada bayırlara çıkmalı.Derenin üzerinden ayakların ıslanarak geçilmeli...Pamuk prenseste olmalı-yırtıcı bir aslanda
Sevgi ve hürmetlerimi yolluyorum...
Ablama da çok geçmiş olsun..
Ülviye Yaldızlıı
Sevgiler balım benim...
Roza
Okuyunca kovboy filmlerinde ki meyhanecileri hatırladım. Kovboy filmlerinden çok o meyhane ve geniş araziler ilgimi çekerdi, bu yüzden aklıma hemen onlar geldi...Yıllar önce çalıştığım ilde iki arkadaşımız vardı. Bunlar her hafta sonu anlaşır o devrin lüks arabası olan hacımuratla Ankara yoluna içmek ce eylenmek üzere düşerlerdi. İşin ilginç yanı bugünki gibi her pazartesi günü yüzleri bantlı, uykusuz yorgun savaşçılar gibi dönerlerdi..Birgün merak edip, hali-ahvali sordum: meğer ne doluymuş arkadaşın teki, açtı ağzını yumdu gözünü ! Biri çelimsiz ve kısa boylu, diğeri bileğine kuvvetli kaba ve çok gösterişli. Kaba olan munis, diğeri afacan..Her gece kavgayı afacan ne edip eyliyor ve başlatıyormuş; başlatsa da tehlike arzetmediğinden ona bakan yok, gelen diğerine yükleniyor, birine bir diğerine on ! Her dönüş tövbe edilse de, bu serüven ben oradan ayrılasıya sürdü...Her hafta sonu böyle güzelleşerek !...
Tip çok yabancımız değil, ama, meyhane kültürümüz zayıf...
Güzeldi efendim...Yürekten kutladım.Selam,saygı...
hyazici58 tarafından 8/15/2011 8:33:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
Ne güzel çağrışımlar yapmış.Bir an attan inip kanatlı kapıdan içeri giren kovboylar canlandı gözümde:)
Meyhane kültürünü hiç bilmem.Yanından semtinden bile geçmedim.Kurguydu...
Beğenmeniz ayrıca onur verdi...
Selam saygı bizden zatalinize..
Argo tavan yapmaya doğru hızla ilerliyor:)) Bence gaza gelme, her ne kadar varoş deyimlerini yerli yerine ustaca oturttuysan da, şahsen pek sevdiğim bir tarz değil bu çeşit anlatım. Ben bir önceki öykünde takılabilir miyim müsadenle Sultanım. Ne yazsam okurum, ama doğru bildiğimi de söylerim bilirsin.
Sıradaki öyküyü bekleyeceğim artık:)
Seviyorum kalemini de seni de...
Sevgiler çılgın şey.
Ülviye Yaldızlıı
Sonra bakarız yine bir şeyler...
Sıradaki öykü gece namazından sonra-sahur vaktine müteakip ellerinden öpeçek inşaAllah teyzesi:)
Bitirebilirsem ki daha başlamadım..
Sevgiyle gülüm.Çok öptüm...
Aynur Engindeniz
Maşallah sana kocamanından canım benim. Başarıların gönlüne göre katlanarak artsın inşallah.
Sevgiler.
Ülviye Yaldızlıı
Onun için yazmaya devam.Ömrüm elverdiğince.Arada durduğum zaman çekiş bana yani yazmam için baskı yap.ayaklarıma pranga geçir:)
seni seviyorum ama en çok yüreğini...
Farklı bir atmosfer ve mekana uygun diyaloglar. Ama çok ustaca. Okumaktan büyük keyif aldım. Ben de arkadaşlarla aynı düşüncedeyim. Şiir ve deneme türündeki başarılarını öyküye de yansıtmaya başladın. Haklı başarınla gurur duydum bir öykü sever olarak. Tebriklerimi bırakıyorum arkadaşım. Sevgilerimle.
Ülviye Yaldızlıı
Düşüncen-varlığın her vakit güç veriyor.Gül yüreğinden öpüyorum.Sevgiyle
çokkkharika bir çalışma..tepriklerr..para verselerde içmem elimden geldiğince pek yaklaşmam o yerlere vaktim benim değerlidir...ya bu meredi içenlerin vakti çok yada aklı hiç yok.ikisinden biri..saygılarımla..
Ülviye Yaldızlıı
Ama derim-çok iyi bişey olsaydı yasaklanmazdı...
Ömrünüze bereket...
Yazıyı okuyorum. Ama her parağraftan sonra kaydırıyor , gerçekten bu yazının yazarı Sultan mı diye bakıyorum.
Evett... Sultan...
Ama yazı meyhane...Allah Allah... Bu kız ne bilir meyhaneyi?
Sonra kendi kendimi azarlıyorum;
" Sus lan. Ölümü anlatmak için ölmek mi lazım yani..."
Sonra kendimden özür diliyorum
" Haklısın abi kusura bakma..."
Sonra yine kendimden bana bir nasihat ;
" Bak oğlum.Yazarlık kolay iş değildir. Bir iki yazı yazdın diye kendini yazar sanma. Sen Sultan mısın?
O kafasına koyduğunu yazar. Hemde iyi yazar..."
Baktım iş büyüyecek. Sessizce ayrılıyorum bu sayfadan...
İşte böyle...
Ülviye Yaldızlıı
Erkek ağzıyla yazmayı seviyorum...Şiirlerimde de vardır bu...Bazen bir erkek olup kendime şiirler yazıyorum:):)
Ama kimseye deme oldumu .Bu bir sır:)
Yazabildiysem -bir nebze hissettirebildiysem ne mutlu bana..
Hürmetlerimle...
tövbe tövbe..ramazan akşamı aklımıza neler düşürdün
öykünün gereği böyle ama olmaz ki kardeşim:))))
şimdi birileri şeytana uyup günaha girer bakarsın...
sizin kaleminiz gittikçe keskinleşiyor ve inanılmaz şekilde güzelleşiyor...
sevigler saygılar
Ülviye Yaldızlıı
Bu anlamda sabırsızım.Ramazandan sonra diye düşündüm ama sadece düşündüm:)
Güzel düşünceleriniz ve varlığınız güç veriyor.Her dem saygı ve hürmetlerimle.
Bir bayan kalemden bu kadar sertçe o erkek, meyhane dünyasının, argo konuşmalar, yaşamı vs... konulu bir yazıyı ilk kez okuyorum...Atmosfer, diyaloglar, anlatım, giriş, gelişme, sonuç mevzularının ne ararsan artık en kralını yazmışsın..
Hayretler içerisindeyim desem yalan olmaz Sultanım...Eh o kadar çılgın yazılardan sonra bu başarının meyvesi normal gibi..
Bu işi nasıl başardın lütfen bir ara izah etmeni rica ediyorum..
Tebrikler...Tebrikler.....
Ülviye Yaldızlıı
Selamlarımla aziz dost.
Ülviye Yaldızlıı
Benim için sabahın ilk saatleridir bu vakit. Ve en büyük haz aldığım okuma anları. İyi ki doğru zamanda çaldını kapımı, severek okudum. Takibi zor değil, öykü sıcak ve içiyle yumuşak. Kavrıyor adamı, dur diyor sakın gitmeye yeltenme. Bende sonuna kadar kalıyorum içinde:) Bu defa söze gelişlerde hafif sert gördüm sizi. Ama öykünün doğal aromasının olmazsa olmazıydı o da ve çok yakıştı. Tebrikler:)
Ülviye Yaldızlıı
Teşekkür ederim,Varlıığın ile verdiğin güç için...