- 793 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN BİR ULU ÇINARIM
Boğazıma düğümlenen son nefes gibisin.Çıksan sona erecek hayat.Çıkmasan bogulacak gibi oluyorum.Bu ikilemde seçim yapmak çok zor.Bocalıyorum.Tükürük olsan neyse...Tükür kurtul yut kurtul..Yada boş ver unut gitsin...
Duygularım artık geri vitese taktı hayatı.Duygusal uzaklaşma yaşıyorum, yüreğimin tekrar güven taşıması için yaşama..
Hayatı boşluyorum artık.Öğrendim ki Bir ilişkide kötüye kullanım varsa,diğer kişiye kendini anlatmanın yolu,O sorunlarla uğraşmaya hazır olana kadar boşluk bırakmaktır arada.Aramamak sormamak,ilgilenmemek.
Hayat gerçekten acımasız.Acımasızlıklara hazırlıksız yakalanır bazen insan.Bir duygu aralığından sızan ışığa kapılıp gider .Bazen aydınlıktır bu yolun sonu bazen uçuruma giden bir karanlık.Hazırlıklı olmalıydım ama daha önce hiç sevmemiştim ki..Hayatın bu yönüne tecrübesiz yakalandım.Beni incitenlerden uzaklaşmak ve kendime emin bir yol oluşturmak için zamanım yoktu.Apansız deli bir girdap içinde kalmıştım.Beynim ayrı ruhum ayrı dilden konuşuyordu.sonunda uzak tuttum herkesten kendimden bile kendimi.
Ben bana zarar veren olaylardan uzaklaştıkça beni incitenler beni aramaya başladılar.suçluluk duygusu ile karışık davranış bozuklukları göstermeye başladılar sonunda.
Terkedilmek ne kadar acı bir duygu..sevmemek ve sevilmemekte aynı ızdırabın kardeşleri...Terkettiğimde anladım..
Oysa duygularımıza sahip çıkmalıyız her zaman.Terkediyorsam sebebi var..Terkediliyorsam sebebi var deyip duygularımızın etki ve tepkisiyle hayatımıza yön vermemiz gerekir.Bunları yapabilmek için herşeyden acılarını sana hissettiren her şey ve yerden uzaklaşmak gerekir bazen .Ben öyle yaptım.Arkamda hiç bir şey bırakmadan inzivaya çekildim.Yerim belli değildi.Nerede yaşadığımı en yakınlarım bile bilmiyordu.Kendi acımı ,kendi sorunlarımı çantama koyduğum gibi bir gecede terkettim yaşadığım şehri.Kimseye elveda bile demeden.Uzun yollar aştı yürek şehir şehir terminal terminal acıları boşaltıp yoluma devam ettim uzun süre.Her şehirde birkaç saatlik otobüse binme aralıklarında yükümü hafifletmeye çalıştım.Ama boşunaydı çabalarım.Yinede kararlıydım.Yenecektim bu amansız hastalığı.Ruhumu tekrar beynime teslim etme çabasıydı bunların hepsi.Sabır dedim sabır..Herşey düzelecek.
Duygularımdan sadece ben sorumluydum.Kimseyi suçlamıyordum.Yaptığım hata ve davranışlar önce benim sorumluluğumda olmalıydı.Öncelikle ben suçluydum sonra karşımdaki.sofra çok güzel sunulmuştu.orucu bozup oturmak hataydı.dayanamamak ..sanırım çok actım.Bağdaşı kurduktan sonra midemdeki sancıların tüm bedenimi saracağını nereden bilebilirdim ki?O yemeğin içindeki virüsün tüm bedenimi ruhumu bu kadar bozguna uğratacağını bilemezdim önceden.
Duygularıma sahip çıktım hep haliyle getirdiği sorumluluklarına da.
Çok acı çekiyordum.Olabildiğince kasılırcasına ölürcesine bir sancı tüm benliğimi sarmıştı,Bu yola çıkmamın tek sebebi tekrar eski benliğime kavuşabilmek,özüme inmekti.Özümün derinliklerinde kendimi yeniden yaratabilmek.Bu en başlarda pek kolay olmadı.Günler süren yolculuk beni halsiz düşürmüştü.Sonunda yemyeşil bir cennetin ortasında buldum kendimi.son durak dedi içimdeki ses.İndim otobüsten.Amaçsız yorgun aç bir şekilde yürüdüm yol boyunca.Etrafım yeşilin tüm renkleriyle sarılı.Dinlenmeliydim.Çantamda üç beş giysi dışında acılarım ve unutmak istediğim benlik hala durmaktaydı.Doğru emlakçıya gittim.Sakin bir yerde dağlara yeşile bakan küçücük bir ev tuttum kendime.Çilehane koydum adını.Bir divan birkaç ev eşyası ve bilgisayarım vardı sadece içinde.Günlerce dağ bana ben dağlara bakıp oturdum pencere önünde.Telefonum kapalı yada sessizdeydi.Arayanlara cevap bile vermiyordum çocuklarımın dışında.Onlardan ayrılmak o kadar zordu ki.Ama Öğreneceklerdi hastalığımın doktor işi olmadığını sonunda.onlara sadece çok yorgun olduğumu ve dinlenmek istediğimi söyledim.Hiç yalanım olmadı onlara hiç.
Ruhumun derinliklerine inmeliydim artık.Bir nevi terapi.Ama bu çok kolay olmadı.Aldığım derin yara bocalayan duygularım beni mantıklı düşünemez hale getirmişti.Bazen kendime delimisin ne işin var bu dağ başında diyordum ama beynim doğru yolda olduğumu vurguluyordu sonunda.Düşünüyorum..sadece düşünüyordum.saatlerce saatlerce bıkmadan düşünüyordum.Suçluluk duygusu mahvediyordu beni.Neden niçin nasıl niye?????Binlerce soru beynimi kemirip duruyordu.neden ben??
Ben le benliğim arasındaki çatışma sonucu uzun süren travmalar geçirdim buraya gelmeden önceki benlik kaybım sırasında.Bazen ölmeyi hatta öldürmeyi bile teklif etti yüreğim bana.Çelişkili duygular içinden çıkılmaz bir labirentin içine sokmuştu beni.İçinde dönüp duruyordum.Kısır bir döngüydü bu.Sonunda tekrar başa dönüyordum.Çıkış yolu arıyordum.Ya affedecektim bana acı çektireni yada yok edecektim kendimle beraber.Yada kendi özüme inip kendimi sorgulayacak tekrar hayata dönecektim.Aklım son şıkkı seçti ve her şeyi terkettim çilehaneye kapattım kendimi.
Kendimi sorguladım günler boyu.Yapacak başka işim yoktu zaten sadece sorguluyordum.öze inmeye çalışıyordum.Cumaları şehre iniyor yiyecek ihtiyacımı karşılıyordum pazardan.Uzaktan onu görmek..Hala yüreğim çarpıyor boş bakan gözlerimin aksine..
sorgulamam sonucu karşımdakini olduğu gibi kabul etmem gerektiğini öğrendim.Nazım hocanın dediği gibi Sen elmayı seviyorsun diye,elmanın da seni sevmesi mi lazım....Doğru söz....Ben merkezimden çıkıp olayları daha bir mantıklı düşünmeye başladım sonunda.Ve aynı zamanda kendimi anlamaya da.
Kendimi anlamaktan başka çarem yoktu .Çünkü beni o anlamamış ön yargı duvarına vurup paramparça etmişti.Parçalarımı tekrar bir araya getirecek tek kişi bendim.Bunun bilincindeydim artık.
Her insan kendi hayatından sorumludur ben de kendi hayatımdan sorumluydum.Ve kendimi anlayarak öz bene inerek kendimi düştüğüm bu çıkmazdan kurtarmak işide sadece bana düşüyordu.Aciz değildim.Yalvaramaz duygu sömürüsü yapamazdım.Gözyaşım kendimeydi uykusuz gecelerim kendime.
Benim duygularım onun duyguları olmadı hiç bir zaman.Heves uğruna yıktığı bir ulu çınarın gölgesinde ne kadar canlı yaşadığını bilemezdi o girdiği aşk oyununda.
Herşeyde olduğu gibi yara alan yine ben oldum kadın kısacası.Aşk oyunlarında genelde kadın alır en büyük yarayı.Çünkü sahiplenmek ister bağlılığının karşılığını bağlılıkla almak ister.Altaltıldığını düşününcede ilişkiler zedelenir hatta zedelenmeye kalmadan vurgun yemiş misali yaşadıklarıyla tek başına kalır.Vurgun yemiştir.Ağaca düşen yıldırım misal ibedeni duyguları korkunç travmalar geçirir.Hayat bu deyip geçemez.Dertleri zevk edinerek önünden akıp geçen hayatı göremez.
Toprağa attığın tohumun ürün verip başkalarının onu toplaması çoğu kez ağır gelir bu en büyük darbedir duygulara.Sen kendi açmazlarınla uğraşırken bir başka kurban gelip almıştır yerini çoktan.Kendini anladığında ortada ne toplanacak mahsül nede aşk kalmıştır.
Yüzleşmeler başlamış hatalar kabul edilmiştir bir telefon görüşmesi sonunda..Sen tüm duygularını düzene koymuşken yani olması gerektiği gibi davranmasını öğrenmişken karşında seni bu hale getiren kişi için sıradan bir arkadaş olup çıkmışsındır artık.Aşklarından bahseder sana onca yaşanmışlığın üzerini kirleterek yine seni hiçe saymıştır.Travmaların eşiğine getirmiştir yine seni.
Konuşması önemli değildir artık.Anlarsın ki sen onu değil sadece aşkı sevmişsin.Yapacağın bir şey kalmamıştır artık gidenin arkasından.Kabullenirsin .Yaşadığın onca şeyin ardından sadece gülersin kendine.Yaşadıkların sana bir tecrübedir ve hayat yolunda karşına çıkan keskin virajlı uçurumlu yolu sağ salim atlattığına sevinirsin.
Sevgin yüceleşir.Çıkarsız özüne süzülerek inen pırıltılar haline gelir.Kalbin aydınlanır onu her düşündüğünde yüzünde yaşadığın acının tatlıya dönen tebessümü kalır.
Çilehanemdeki son günlerim. bu cuma onu son kez gördükten sonra yeni bir hayata doğru atıyorum adımlarımı.Daha doğrusu damarlarım toprağın derinliklerine daha bir uzanmış bedenim güçlenmiş yapraklarım yemyeşil bir haldeyim.Çünkü ben ulu bir çınarım.Sevgimle hasretimle neşemle herkesi kucaklayan ulu bir çınar.
Asyacan-Nermin Devrimci(Her hakkı saklıdır.Yeni kitap çalışmamdan bir bölüm...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.