- 993 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Dans
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında, yağmurlu bir Alsancak dansı bu.
Kimseler görmesin beni, bulutlar dokunabilir saçlarıma. Martılar yavrularına beni anlatıyor, bu kadının hala öyle körpe ki kalbi çıkamamış baygın çocukluğundan, ruhunda sarı saçlı bebeğinin izi.
İçimde bir inancın kalıntılarını arıyorum. Geçmişi sorgulamak değil amacım, yok oluş mantığıyla ağlamak değil, getirileri ile bugünü yaşamak. Maziyi taşıyan gözlerim tarihinde yenilgiyi tatmışsa da yarın ki zaferleri görsün istiyorum. Bedenimde bir erkeğin gücü ile bir kadının zarafeti bütünleşsin yeri geldi mi talan etsin derinlerdeki karmaşayı ve sizinle yumruk yumruğa kavga etsin bulmak için gerçeği, yeri geldi mi dinginlikle baksın gözlerinize.Yosunlarından kurtulmaya çalışan şu deniz dibi kayalara benzetiyorum kendimi ve sizi .. Denizin sert dalgaları vurdukça vuruyor şekilleri bir eriyip bir ışıltı saçan kayalara.
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında yağmurlu bir Alsancak dansı bu. Uzakların, belki sizin yaşadığınız şehrin tozunu bünyesinde barındıran rüzgâr şöyle bir esnedi kulağımın dibinde. Sana uzak diyarlardan acılar, bir kadının çözümsüz kalmış esaretini, bir adamın umutsuz bekleyişini getirdim. Uzak diyarların batan güneşlerini getirdim ve sonra doğan günleri. Sen de bana masal anlat! dedi buz tutmuş dudaklarıyla. Ne kadar benziyoruz birbirimize rüzgâr bunun farkında.. O yüzden sizden bana, benden size savurup duruyor umutlarımızı ve acılarımızı.
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında, yağmurlu bir Alsancak dansı bu.
İçimizi dökmek için mi yoksa içimizi doldurmak için mi bu dans...Bu kalemleri
tutan parmaklar sırılsıklam yaşama sevdalıları, kıyılarda yaşayanlardan, yüzlerini bozkırlara çevirmişlerden farklı. Yüzlerimiz denize dönüktür bizim.Doğacak güneşi ilk selamlayanlardan olalım diye. Masallarımız bitmez bizim...
Hâlâ körpedir kalplerimiz...
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında yağmurlu bir Alsancak dansı bu. Sessiz çığlıklarımla çalkalanan körfezde yelken açıyor bir gemi. Kim bilir hangi ağır kayıpları yüklemiş, düşünmeden edemiyor insan. Batmadan boğulmadan kaç şehir gezmek gerekir üşüttüğünü bildin mi yalnızlığın da. Dolu dolu yaşamak mümkün mü kalbiniz boşsa veya boğulmak derin sularda ve sonra unutmak. Zordur unutmak ve pişmanlığa kapılmamaya verilen uğraş. Ne kadar karmaşık bir kavram aşk...
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında yağmurlu bir Alsancak dansı bu.
Kavramlar çok karışık her şey çok uzağımda olup bitiyor sanki, belki de çok yakınımda.Sizden yardım istiyorum aynasız, yüzüme bakabilmek için. Aynaları kırma zamanını başlatalım biz parmakları deniz insanlar.Çünkü
ben de, siz de düşünenlerdeniz başlangıç noktasının bir bitiş, bitişin de bir başlangıç olabileceğini. Bu dansın amacı yosunlardan arınmaya çalışmak, inatla!
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında yağmurlu bir Alsancak dansı bu.
Asıl gerçeğimiz hiç söylemediklerimizde, neden hep gecikiyoruz birbirimize.
Aynaları kıralım önce kendimize katlanmayı öğrenelim, sonra geç kalmayız ve yalan söylemeyiz birbirimize.
Düş döşenmiş arnavut kaldırımlarında yağmurlu bir Alsancak dansı bu.
Sözcüklerimiz ve tereddütlerimiz ve kırık, örselenmiş yüreklerimizle
hayatın bize verdiği kronik ağrıdan sıyrılma çabasında ki
körpe kalplerimizle yorgun gecelerin ucuna bağlanan yeni umutlarımızla
beşikten tabuta sürecek bir dans..
Dansın sonunda
Ayağımıza basanları afedebilecek miyiz? Veya ayağına bastıklarımızdan özür dileyebilecek miyiz?
İnsan, insanı anlayabilecek mi?
YORUMLAR
çöldeki kelebek
Teşekkür ederim Oktay
Hüznüne İzmir deymiş bir kadın...İçsel yolculuk hiç bitmez hangi kaldırım olursa olsun...Ama işin içinde Alsancak var...Söyleyemediklerimi yüz üstü bırakıp da uzaklaştığım yer.
güzel, etkili ve duygu dolu
yazıyı şiirle aldatan bir anlatı.
saygılar...
çöldeki kelebek
İzmir Ketumdur ustam..
Saygım ve sevgimle
Ona bir şiir okumaya çalışsam, beceremem. Utanır kaçar gider evine gözlerim. Uzaktan yetişen müziği mırıldansam, gülümseyip bana bakar bakmaz susar koyarım noktayı. Ama o üşümez. Kalkar, dizlerini kırmadan salınır avuçlarını değdirrerek gökyüzüne. Beline tutunmak isterim. Geçer içimden başka türlü yaşamak. Sadece ona fısıldayacağım bir avuç cümleyle birlikte rüyalara dalmak. Zaman unutulur sarı saçları kaplarken yüzümü. Kum doldururuz vücutlarımıza. Bir dalga gelip çarpmadan dudaklarımıza susmak bilmeyiz...
Bir şarkı geldi aklıma tam şu an: Sen, ben değerimenlere karşı. Bile bile birer yütük savaşçı. Akarız dereler gibi nehirlere. Belki de en güzel böyle:)
Tebrikler...Süperdi
çöldeki kelebek
kendi müziğimizi duyabilelim kendi dansımızı edebilelim diye.
Kızılderililer gibi:)