- 1231 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Sen Cennetliksin
Ahmet Bey, muhafazakâr bir şirkette, kendi halinde işçi iken nasıl olduğunu anlamadan, alım-satımdan sorumlu şef olmuştu. Eh, müdürlüğe doğru giden yolda ilk adımı atmıştı ya, gerisi nasıl olsa gelirdi. Yalnız, o koltuğa ulaşmak için hayatında bazı değişiklikler yapması gerektiğini düşünüyor ama nasıl davranacağını, değişime nereden başlayacağını bir türlü kestiremiyordu. Ahmet Bey, yükselebilmek için her türlü rolü oynayabilecek bir yapıya sahipti. Çünkü bindiği dalın rengini alan bukalemunlar gibi renksiz ve kişiliksiz bir adamdı.
Tabii bu huyunu mesai arkadaşları bilseler de, patronu bilmiyordu... Şimdiye kadar patronuna karşı her hangi bir saygısızlığı olmamış, karşında hep el pençe durmuştu. Ahmet Bey, müdürlük koltuğunu garantilemek için, kendisini yenilemeye karar vermişti. Dedikodusuna şimdilik devam edebilirdi. Nasıl olsa patronu şimdiye kadar duymadı ise, şimdiden sonra hiç duymazdı. Ne de olsa şef olmuştu artık(!)
İşe nereden başlaması gerektiği hakkında uzun uzun düşündükten sonra, namazla başlamaya karar verdi. Ramazan ayı da gelmişti. Hem namazını kılacak, hem orucunu tutacaktı. Böylelikle, Ramazandan sonra da namaz alışkanlığını devam ettirmeyi düşünüyordu. Çünkü yaptığı gözlemler sonucunda patronların ve yöneticilerin neredeyse tamamının dindar olduğunu keşfetmişti.
Ramazanın üçüncü günüydü. Susuzluktan dili damağına yapışmıştı. Saatine baktı; öğlen namazı geçmek üzereydi. Öğlen namazını kılmak için kalkmaya davrandı. “Ah! Şu abdest alma işi de olmasa, şimdi aldığım abdesti biraz sıkarsam ikindiyi de kılabilirim.” Diye düşünerek lavobaya doğru yürüdü... Abdestini alıp, dirseğe kadar sıvalı kollarının suyunu silkeleye silkeleye mutfağa yöneldi. Sandalyenin birine oturup dirseklerini masaya dayadı. Hâlâ ellerini silmemiş, suları gelişigüzel etrafa silkeliyordu. Az sonra muhasebeci Zafer, mutfağa girdi. Sebilden bir bardak su doldurdu. Tam içeceği sırada masada oturan Ahmet Bey’e gözü ilişti. Bardağı ağzına götürmeden, “A Ahmet Bey, sizi görmedim özür dilerim. Siz orada oruçlu otururken karşında su içmek günah olacak.” Dedi. Ahmet Bey, “Ne günahı oğlum, sen iç suyunu, tutan da kendine, tutmayan da. Ben oruç tutuyorum diye koca şirket oruç tutacak değil ya.” Dedi.
Zafer, arkasını dönüp suyunu içerek mutfaktan çıktı. Ahmet Bey, sebilin az önce alınan suyun boşluğunu fokurdayarak doldurduğunu seyretmeye başladı. Su, fokurdadıkça fokurdadı. Fokurdadı. Su baloncuklarının ortasında, Alâeddin’in lambasından çıkan cine benzeyen bir yaratık göründü. Yaratık, meraklı bakışlarla izleyen Ahmet Bey’e, göz kırpmaya, “Sen cennetliksin! Sen cennetliksin!” demeye başladı. Ahmet Bey, gözlerine inanamadı. Gözlerini ovalayıp tekrar baktı ama yaratık hâlâ oradaydı ve sözlerini yineliyordu. Kendi gördüklerini onaylatmak için aşçıyı çağırdı. “Güllü, şu sebile bakar mısın; içinde ne var?” dedi. Güllü, ellerini önlüğünde kurulayıp koştu. “Sebilde ne olacak Ahmet Bey, hiçbir şey yok. Daha dün temizledim. Tertemiz.” Dedi.
Oysa sebilin içindeki cin, Ahmet Bey’e gülümsüyor, “Sen, cennetliksin! Sen, cennetliksin! Az sonra burada tufan kopacak, yer yerinden oynayacak, çık dışarı. Canını kurtar!” diye bağırıyordu.
Ahmet Bey, Güllü’ye baktı. Dudaklarına eğreti bir gülümseme yerleştirdi. “Tamam tamam. Sen işine bak, yok bir şey.” Dedi ama içinden de,“Allah’ın kâfirleri; abdest yok, namaz yok, size de görünecek değil elbet.” Dedi ve yerinden kalkıp hızla şirketin dışına çıktı. Şirketin en ucunda bulunan karabaşın kulübesine kadar yürüdü. Karabaş, Ahmet Bey’i görünce, kuyruğunu apış arasına kıstırdı. Başını ayakları arasına alıp sırtını dönerek yattı. “Hangi dağda kurt öldü de beni ziyarete geldin?” der gibiydi bu hareketiyle. Ahmet Bey, karabaşın hemen yanındaki çam ağacının gölgesine çömelip karşıdan şirketi izlemeye başladı. İnsanlar kendi hallerinde çalışıp işlerini yapıyorlardı. Ahmet Bey’in, garip davranışı güvenliğin gözünden kaçmamıştı. Yarım saattir aynı yerde çömeldiğini görünce, “Oruç başına vurdu galiba” diye kendi kendine söylendi.
Güllü, işi biten robotu yıkayıp yerine koymak için hızlıca yürüdü. Dikkatsiz birinin döktüğü yemek suyuyla, Ahmet Bey’in silkelediği su, kaygan zeminde karışınca, Güllü’nün ayağı jet gibi kaydı. Elindeki robot fırlayıp sebile çarptı. Parçalandı. Sebil bir tarafa, Güllü bir tarafa devrilmişti. Güllü’nün başı buzdolabına çarpıp kaşı yarıldı. Güllü’nün feryadına yetişen arkadaşları, yarılan kaşını pansumanlayıp bantladılar. Devrilen sebili de kaldırdılar ama sebilinde çarpma sonucu bazı yerleri yamulmuştu.
Ahmet Bey, tufanın kopmasını ne kadar beklediyse de tufan bir türlü kopmamıştı. Hemen aklına Nuh Tufanı’nda gemiye yetişemeyip de ineğinin ayağındaki çamurlardan tufanın olduğunu anlayan kadın geldi. “Tabii ya! Tabii ya! Bana bir şekilde malum olmalı, yoksa alenen tufanı kim görmüşte ben göreceğim.” Dedi. Bu arada öğlen namazı geçeli çok olmuş, ikindi ezanı okunmuştu. Ağır ağır yerinden kalkıp şirkete yöneldi. Doğruca mutfağa girip sebile baktı. Sebil yamulmuş, Güllü’nün kaşı yarılmıştı.
“İşte ispatı; burada gerçekten bir tufan kopmuş. Şunların halinden belli” dedi. Bıyık altından güldü. Namazını eda etmek için mescide doğru yürüdü.
13.08.2011/ Emine UYSAL
YORUMLAR
Sevgili Emine'ciğim her konu kaleminde devleşiyor. Usta kalemsin vesselam. Yazılarını çok seviyorum. Tebrikler canım. Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Aysel AKSÜMER
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle
Yine güzeldi ve bu kez farklıydı sevgili arkadaşım. Tebrik ederim canım. sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Sevgili Emine, öncelikle kutlamak istiyorum. Öyle güzel tercüman olmuşsun ki çoğumuzun hislerine ve düşüncelerine, bu kadar olur. Sözümüz, hep bu şarlatanlaraydı... Anlatamadık, dilimiz dönmedi. Demek ki kusur, bizdeymiş. Gayet güzel anlatılabiliyormuş... Yüreğine, kalemine sağlık arkadaşım.
Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Meramımı anlatabildiysem ne mutlu bana.
sevgimle.
İnsan böyle bişey, bu dinde olsa kendisine benzetmediği birşeyi asla sevmez....İnsan faydacı bir varlık, dinin asıl görevi ise insanı ahlakla donatmak..Sanıldığı gibi devlet kurmak falan değil. "Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim" diyen Peygamberimizin söylediği buydu. Buradan anlıyoruz ki, geçmişte de güzel ahlakın yaşandığı dönemler olmuştur. Güzel ahlaka sahip olan insanlar olduğu gibi, ahlaksızlarda her kesim ve toplumda olacaktır. Din kimseye avantaj sağlayacak bir meta değildir. Müslümanın görevi işi daha çok dindar olana veya görünene değil, ehli olana vermektir. Ehliyetin ne olduğunu biliyoruz. Başta siyaset olmak üzere ne yazk ki her alanda da din kullanılabilmektedir. BUndan bugüne kadar bir fayda görmediğimizi halimize bakarak anlayabiliriz !...
Yine de her anlamda dönüp kendimize bakmak, doğruyu yakalamada en çıkar yoldur. Başkaları birşeyi kötü yapıyor ve kullanıyorsa, biz onun iyi ve doğrusunu yaparak onunla mücadele edebiliriz.
Çok yaşayan örnek bulabileceğimiz bir yazıydı..Yürekten kutladım.Selam,saygı...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygı ve selamlar.
Konuya yaklaşımınızı çok begendım ve keyifle okudum yazınızı.Tebrik ederim.Saygılarımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Takiye yapma hastalığı olanlara iyi bir gödermeydi bence.
"Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün!"
Menfaat uğruna ne yazık ki hep takla atıyoruz!
Anlamlı bir yazıydı.
Tebrikler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler Ayhan Bey.
saygılar selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve selamlarımı yolladım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
:)))
ilginçti.
böyle çıkıyor bazı hurafeler ortaya işte
inancını öne çıkararak hüküm verenler hem kendilerini hemde diğerlerini kandırıyorlar bilmeden.
İnanç yürekteki bir eylemdir
sevgi gibidir
ve zalığını çokluğunu ancak Rabbimiz bilir...
İmandan ayırmasın bizleri...
selam sevgi ve saygıalr dostum
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
yalakalanmak...zamanımızda en geçerli durum oldu....etraf fırsatçı dinbazlarla doldu.....ama yüce rabbim her şeyi biliyor...sen güzel yazıyorsun kardeşim...güzel.....saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
Emine Bacı...
Dünyamızda Ahmet Beyler gibi o kadar çok sahtekar var ki...
Güzel bir tespit. Her zaman ki gibi güzel bir anlatım..
Selam ve Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
Güzel anlatımıyla, hisseler kaptığım bir yazıydı. Aynı zamanda gülümseyerek okudum Emine hanım. Malum adım Ahmet ve ben de Bölüm Şefiyim ama Müdürlükte falan gözüm yok, ona göre:))) Yazınızı en kalbi duygularla kutluyorum.Gönül dolusu selam ve saygılarımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Tabii sen onların arasında değilsin. Eğitim camiasında parlayan bir yıldız olduğunu biliyorum.
saygılar.
Öyküyü, içeriğini bir kenara koyuyorum. Anlatımdaki samimiyet o kadar üst noktada ki hiç bir şey anlatmamaya çalışsanız bile sonuna kadar heyecanla okurum:) Kaldı ki bu keyifli anlatım ziyadesiyle içerikli bir öyküyle baş başa bırakıyor bizleri. Geriye ne mi kalıyor?Tadını çıkartmak...Çok mu bencilim bu gece?Hiç sanmam:)
Tebrikler, alkışlanır bu anlatım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkür ederim.....saygılar