- 636 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GİDİYORDU İŞTE
Gidiyordu işte. Hayatımı avuçlarımın arasından alıp gidiyordu. Ardında yaralı hatıralar bıraktı. Gerçeklerin ne kadar acı olduğunu bilsem de onsuz kalmak en gerçeğinden bir acıydı. Yıkıcıydı. Gidiyordu. Son nefesimi alıyordu sanki ciğerlerimden. Vedalara alışıktım aslında.Ama birgün bu vedayla başbaşa kalabileceğimi hiç düşünmedim. Bu aşkın koskoca bir yalan olabileceğini düşünmedim. Bir hüsran sağanağında yıkandı bedenim. Yağmuru severdim ama böylesi hiç yağmadı. Islanan ellerimde onun elleri yoktu. Üşüyordum, esen rüzgardan mı onun yokluğundan mı bilmiyordum ama çok üşüyordum. Gelecek hakkında hiçbir düşüncem yoktu. Geçmiş hakkında da. Sadece gittikten sonra bana bıraktığı hüznü yaşıyordum. Hüzünlüydüm elbette. Çünkü sevgi emekti. Sevgi din gibi ekmek gibi kutsaldı. O sevgiyi basitleştirdi. Hüzünlüydüm çünkü her ayrılık böyle yaşanırdı.
Gidiyordu işte. Birgün onu da yakardı belki hasret. Belki o da beni özlerdi bin yıl sevmiş gibi.Yağarken hüzün dolu yağmurlar onun da gözleri ıslanırdı belki. Yüreğinin en karanlık yerlerine gömecekti beni. Yollarında yalnızlık yürüyecekti hep. Birileri olacaktı hayatında belki ama gerçekleri bende bırakmıştı. Gidiyordu, artık mutluluğu tadamayacaktı bilmiyordu. Sözlerini yakarken bir aşkın cesedinde kendi de yanacaktı. Sonra çıkan ruhun adına aşk diyecekti, ve aşk hep acı çekecekti. Gülerken yüzümü hatırlayacak, ağlarken adımı. Güzlere inat hep kurak kalacaktı hayalleri. Mevsimleri şaşıracak, her günü ben varmışım gibi yaşamalara mecbur kalacaktı bilmiyordu. Ya ben? Herşeyi biliyordum. Gülerken gülüşü gelecek gözlerimin önüne ve hıçkırıklara boğulacaktım. Her mevsimi güz gibi yaşayacaktım. Biliyordum. Aslında hiç yaşamayacaktım. Her solukta onu çekecektim içime, her solukta bir daha ölecektim. Feryatlarımın duyulmadığı bir gezegende kim bilir daha kaç kez olacaktı bu? İnsan herşeye alışırdı aslında. Alışmak zordu, can yakardı belki ama alışmak gerekirdi. Neleri öğretmedi ki ayrılık? Hangi dağın ardında mutluluk var deyip de yürütmedi ki insanı ateşlere? Yürüdüm yolumun sonunda cehennemi bulacağımı bile bile. Sırf her köşe başında onun hayaliyle karşılaşmamak için, sırf her adımda ona koşmaları bitireyim diye.
Gidiyordu işte. Yüreğimi sarıp bohçasına, düğüm düğüm edip ellerimi gidiyordu. Cam kırıkları seriliydi yollarına.Ayağına batıp kalbini kanatıyordu. Sözüne elvedalar karışıyordu hiç sormadan. Hiç sormadan hayatımıza giren bu ayrılık gibi. Şimdi biz iki yabancı mı olmuştuk? Hiçbir şeyim mi oluyordu gitikçe? Sitemler savuruyordum ardından. Hayata, zamana, ve en çok da ikimizi sevmeyen aşka küsüyordum. Aslında hiçbirşeye değil, kendime küsüyordum. Nedensiz kaçmak varken nedensiz kalmayı seçmiştim. Ve her kalışım bir yıkılışın önsözü oluyordu. Okyanusları bırakıp ardımda hep limana az kala battım. Hep peronlardan izledim düş diyarına giden trenleri. Vagonlarda onu götürdü birileri. Benim yalnızlığımın ne denli sancılı olabileceğini düşünmediler. Onun gibi. Şimdi uçurumlar ömrüme düşer bir bir. Sözümün yetmediği zamanlar ben de onlardan düşerim. Kasvet bulutları kapladı gökyüzümü. Göğüs kafesimi hınca hınç doldurdu hayali, yüzü. Sonra gözlerimi yaktı hayali. Biten bu aşkın ardından göz kapaklarımın ıslanışı son olmayacaktı. Dilimden zorunlu bir güle güle çıktı. Zor günler geçirmiştik, unutulmaz günler, güzel günler. Bu yüzden son dileğim gülmesi oldu. Bizim suçumuz yoktu. Adı aşktı, istesek de istemesek de birgün bitecekti. Bitti...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.