ÇIBAN
Beş numaralı gaz lambasının titrek ışığı odayı güç aydınlatıyordu. Odanın sessizliğini Ağustos böceklerinin sesleri bozuyordu. Vakit gece yarısını geçmişti. Odadaki beş kişinin ağzını bıçaklar açmıyordu. Beş kişi odanın ortasında, gaz lambasının asılı bulunduğu orta direğin dibindeki beşikte yatan küçük kızın başında toplanmış-lardı. Çocuk ateşler içinde yatıyordu. Çocuğun hırıltılı sesi ara sıra kesilince çevresindekiler korkuyla çocuğun üzerine eğiliyorlardı. Her hırıltının kesilişinde anası yerlere atıyordu kendini.
Daha bir yaşına bile basmamıştı küçük Zühal. Yumuk ellerini yumruk yaparak boşlukta sallayan, parmağını emen çevresine gülücükler dağıtan çocuğun, sol elinin başparmağı ile işaret parmağının arasında bir şişkinlik büyümeye başlamıştı. Daha sonra boğazının iki yanında da görülen bu şişkinlikler büyümüş, kızarmış ve çocuğun nefes almasını orlaştırmaya başlamıştı. Doktora gitmekte geç kalmışlardı. Bir çok ilaç denediler, faydası olmadı. Çocuk son saatlerini yaşıyor gibiydi. Saçlarının diblerinde tomurcuklanan ter taneciklerini bir tülbentle siliyorlardı. Kısa baygınlıklar geçiriyordu çocuk, sonra yeniden hırıltılı nefesi duyuluyordu. Baygınlık geçirdiği zaman öldüğünü sanıyorlardı. Hırıltılı nefesi duyulunca odadakilerin yüzlerinde bir sevinç dalgası yayılıyordu. Sevinçlerini birbirlerinin uykusuzluktan şişen gözlerine bakarak gülümsüyorlardı. Sevinçleri kısa sürüyor, bu kere çocuğun çevresindekilerin yüzlerindeki çizgiler sertleşiyor, yüzlerinde üzüntünün derin izleri görülüyordu. Horozlar ötmeye başlayınca, geceyi yaşamakla ölmek arasında savaşımla geçiren çocuk derin bir uykuya daldı. Çocuğun çevresindekilerin gözleri uykusuzluktan kan çanağına dönmüş, yorgunluktan ayakta duracak halleri kalmamıştı. Fakat yatamıyorlardı.
Bugün köyden kente giden araba yoktu. Kadın kente giden bir araba bulsaydı. Çocuğunu mutlaka doktora götürecekti. Bir geceyi daha böyle geçiremezdi. Sabahın erken saatlerinde bir saatlik uzaklıktaki köyde oturan yakın akrabaları olan basit cerrahlık işini de yapan sakallıya adam gönderdiler.
Gözleri yoldaydı kadının. Kuşluğa doğru tepenin üstünde eşeğe binmiş birisinin geldiğini gördüler.Bu sakallı olmalıydı. Evdekiler birbirlerine sarılıyorlardı. Gelen adam yaklaştıkça daha iyi seçilmeye başlamıştı. Eşeğin üzerindeki adamın ayakları neredeyse yere değecek gibiydi. Kırlaşmaya başlayan sakalı,Ustura ile kazınmış saçları ve başındaki terliği ile geldi sakallı. Merdivenleri çıkarken tahtalar gıcırdıyordu. Sakallı cebinden peşkiri çıkarıp alnındaki ve başındaki teri sildi. Peşkiri katlayıp yine cebine koydu. Doğruca çocuğun yanına gitti. Çocuğun elinde ve boynundaki şişkinlikleri büyük bir dikkatle inceliyor, Belli bir zaman inceledikten sonra bu kadar korkuya, telaşa lüzum yok. İki üç çıban çıkmış hepsi o kadar. İstersen çıbanları yarayım. Yok, istemezsen yarın çocuğu doktora götürürsün, bir sürü ilaç verir, Çok masrafınız olur. Bu çocuğa bir şey olmaz dedi.
Anası tedirgindi. İkircikli düşünce içinde kalmıştı. Çocuğunu sakallının bıçağının altına vermeye gönlü Razı olmuyordu. Öbür taraftan ya çocuğa bir şey olursa, diye düşünüyordu. Köyde çocuğun babası da Yoktu. Babası olsaydı karar vermek daha kolay olurdu. Bir türlü karar veremiyordu. Kararsızlık içinde bocalıyor, bir kurtuluş yolu arıyordu. Bugün çıbanları yardırmasa acaba çocuğu sabaha sağ çıkabilir miydi? Dün gece geldi aklına bir daha bu acıyı yaşamak istemiyordu. Ah bir geceyi rahat geçirebilseydi. Sabaha arabaya bindiği gibi şehre gider çocuğu bir doktora götürürdü. Çocuğun dün geceki hali gözünün Önüne gelince de ne olursa olsun sakallıya bu çıbanları yardırayım diyordu. Anadaki bu huzurluğu gören Sakallı - Hadi kızım söyle ne yapalım_ dedi. Anadan ses çıkmayınca ocağın yakılması ve ispirto şişesini İstedi. Sakallı _ su sabun getirin önce ellerimi yıkayayım dedi. Ellerini yıkadıktan sonra cebinden çıkardığı geniş ağızlı usturaya benzeyen parlak bıçağı önce biledi ve elinin üstündeki kıllarda denedi. Sonra Ateşin üzerinde gezdirdikten sonra bıçağın üzerine biraz ispirto döküp temiz bir bezle sildi. Çocuğu beşikten alarak yere yatırdı. Çocuğun ellerinin ve başının sıkıca tutulmasını söyledi. Biraz okuyup üfledikten sonra sanki kurban kesecekmiş gibi besmele çekerek sol elinin iki parmağı ile boğazındaki şişkinliği tutarak bıçakla çıbanı yardı. Çocuk bağırıyordu. Bıçağın kestiği yerden iltihap dışarı fırladı. Çıbanı biraz sıktı. Sıktıkça iltihap çıkmaya başladı. Çıbandan çıkan sıvı kırmızılaşmaya başlayınca sıkmayı bıraktı. Bıçağı Temizledi, yeniden ateşe tuttu. İkinci ve üçüncü çıbanı da yardı. Merhemledi yaraları temiz bir bezle Bağladı. Geçmiş olsun dedi. Birkaç gün içinde çocuğun sağlık durumu iyileşmeye başladı. Zühal yine Eskisi gibi gül gül açan gülücükler saçmaya başladı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.