YAŞASIN EVLİLİK
Ondan Sonra;
Aile, kan bağıyla veya evlenme, evlat edinme gibi yasal yollarla bir araya gelen fertlerin bazı psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, mensuplarının topluma uyum ve katılımlarının yönlendirildiği en küçük toplumsal birimdir.
İlkel toplumlardan beri ailenin varlığı önemli olmuştur ve hayatın gerektirdiği din, ekonomi, eğitim, siyaset gibi bütün faaliyetler aile çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
Kültürel gelişime paralel olarak aile dışında meydana getirilen kurumlar ilkel bir toplumken ailenin etki alanı altında olan din, ekonomi, siyaset gibi bir çok etkinliği aileyle paylaşıp ya da ele geçirip geliştirmişler ve toplumu daha karmaşık bir hale getirmişlerdir
Ondan Sonra;
Her şeye karşın aile, insan neslinin devamında ve sosyalleştirmede çekirdek yapı olma fonksiyonlarını sürdürerek toplumun devamlılığı için vazgeçilmez bir sosyal kurum olarak kalmıştır. Bu çerçevede aile bireyleri ile birlikte akraba, hısım ve komşuluk ilişkileri öneminden bir şey kaybetmemiş ve gelişen toplumlarda fertlerin güvencesi olmuşlardır. Özellikle anne babanın birinci dereceden kardeşleri çocukların bakımında ve yetiştirilmesinde büyük rol oynarlar.
Onların aile için öneinini belirleyen atasözlerimiz de çok yaygındır.
“Oğlan dayıya kız halaya çeker”.
“Teyze ana yarısıdır”.
“Gayret dayıya düştü”.
“Amca baba yarısıdır”.
Ondan Sonra;
Her şeye rağmen hastaneye yatırılışım esnasındaki iyiliği için “Allah, amcamdan razı olsun!” Bu hayır duam, onun yaptığı o iyilik karlığında yeterlidir.
Her şeye rağmen sözü niçin? Açıklayayım:
Hastaneden taburcu olup, Eskişehir’e döndükten sonra, devam eden tedavim için kullandığım ilaçlarımı, belki param olmadığı için, belki de paramın başka eczacıya gideceğine amcakızına gitmesi için, amcakızım Selma’nın eczacı dükkanında yaptırmak istemiştim. Kız, reçeteye doğru dürüst bakmadan, “bu ilaçlar yok bende,” deyip geri çevirmişti. “İlaç dediğin ağrı kesici ile antibiyotik. Depodan da getirttirebilirsin ama maksadın benimle alış veriş yapmamaksa, söyle ki, bileyim,” deyince, amcakızı, “evet, babamın vasiyeti var. Kemal gelince yüz vermeyin, diye vasiyet etti bize,” demişti.
Amcam, böyle bir şey demediyse, günahı o kızın. “Amcam madem böyle bir şey vasiyet etti, selam söyleyin ona, Kemal isminde bir yeğeni olmadığına inandırabilir kendini... Yalnız, beni İstanbul’a götürüp hayatımı kurtardıktan sonra, niçin böyle bir vasiyette bulunduğunu çok merak ediyorum. Niçin?” demiştim. O da, “ sen üçkağıtçının tekisin de ondan. Babamı, aldığın gitara, mağaza sahibi kefil olmasını istemem dediği halde, mağaza sahibine ısrarla telefon ettirip, utanmadan babamı kefil ettirmişsin, sonra da babama ödetmişsin...” diye bir şeyler açıklayınca, o olmuştu. O gitarın parasını bu kızcazın annesi takaza yaptığı zaman (o zaman ki vitrin fiyatıyla) İş Bankası Eskişehir Merkez Şubesinde ki İbrahim Paracıkoğlu hesabına yatırmıştım. (Yanında çalışırken, bir keresinde o hesaba muhasebecisiyle para yollarken duyduğum için, o şubede hesabı olduğunu biliyordum.) Bunu amcakızına izah ettim, ama inandıramadım. Olsun, varsın… Ve, bir daha ne amcamla, ne de çocuklarıyla görüşmemeye karar vermiştim. Yıllar sonra, amca çocuklarının birinin düğününde görevli orkestrada çalışıyordum da mecburen tebrik filan laflaşmıştım; ama 1978’de babam vefat edince, amcama, ben yazmadığım halde, babam senin yüzünden öldü, filan diye bir küfürlü mektup yazdığım ortaya atılınca, ilişkilerimi tamamen kesmiştim ve o aileden hiç kimseyle bir daha hiç görüşmemiştim.
Ondan Sonra;
Görüşmezsen görüşme! Onlar çok meraklıydı seninle görüşmeye. Madem ki öyle, onlar da 8 Mayıs’taki düğününe gelmezdi işte.
Köy minibüsünün sahibine telefonla ulaşıp, ebeveynimi alıp gelmesi için anlaşmasaydım (gidip evlerini ateşe vereceğimi söylemeseydim), onlar da gelmeyecekmiş meğer…
Düğünde turp gibiydim. Müzisyen arkadaşlarımın sürpriz organizasyonunda muhteşem bir düğün olmuştu. Dansöz, şarkıcı, türkücü, animasyon, folklor, değişik orkestralar, vur patlasın, çal oynasın, dolu dolu bir düğün yapmıştık.
Son Olay gazetesinde, “kendi düğününde gitar çalan damat” diye bir manşetle sahnede çekilmiş bir fotoğrafım da basılarak haber yapılmıştım.
Ondan Sonra;
YAŞASIN EVLİLİK! Yaşasın, bireylerine maddi, manevi desteğini esirgemeyen aile kurumu!…*
Bakmayın siz, “Bekârlık sultanlıktır” gibi bekârlığı destekleyenlere, Türk atasözlerinde evli olmayı teşvik edenler de vardır, ne olmuş yani?
“Bekâr gözü kör gözü”.
“Bekârın parasını it yer, yakasını bit”.
“Bekârlık maskaralıktır”.
“Varsa eşin rahattır başın, yoksa eşin zordur işin”.
“Evlenenle ev yapana Allah yardım eder”.
Doğurup büyütürken sev, döv, istediğin gibi büyüt; ama, sorunlarıyla karşılaşınca vur kıçına tekmeyi! Tüküreyim içine ben böyle ailenin…
.../...
YORUMLAR
Beni vermişlerdi halbuki ama düğün yapsak her gelenin bir kulp takacağı bir düğün merasimi yapmayı lüzumsuz bulduğumdan ablacığımın getirdiği hiç tanımadığım iki öğretmen arkadaşının şahidliğinde kıydırıverdik nikahımızı. Noldu sanki :) Aslan gibi oğlumuzla 20 senedir çok mutlu bir evlilik geçiriyoruz. Bir daha dünyaya gelsem beyefendiyi kaçırmayı bile göze alırım :)))) Selam ve saygımla...
Kemnur
Güzel ve hakikat dolu hikayeydi mutluluğunuz daim olsun darısı benim başıma saygımla
Kemnur
KUTLADIM.
Yalım ve akıcı. Çok da gerçekçi.
İki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir doğrudur.
Düz bir doğruydu.
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk tarafından 8/13/2011 1:57:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kemnur
Bu kadar yıldır davulun tokmaklarını ayarlamışsınız, RAbbim uzun yıllar mutluluğunuzu daim kılsın, saygılarımla.
Kemnur
handan akbaş
Gerçek..çok gerçek...o kadar gerçek... Yeni bir öykü olarak bakmadım, yeni bir yazı dizisi heyecanıyla sarıldım:)))Tebrikler, çok temiz bir çalışma.
Kemnur
ne kadar ilginç...
o çağlarda insan gerçekten o kadar cesur ola biliyor da sonrası o davulun ritminde bazı aksıklar çıkıyor.
sevgi aşınıyor
aşk yerini mantığa bırakıyor
amntık ise bana ne yapmasaydın diyebiliyor.
ancak;
gençler aileleri tarafından yönlendirmeli olduğu için.şu okulda oku,şu ol.bununla evlen gibi beyin yıkayarak yapılan dayatmalar insanları daha da mutsuz ediyor.Başkalarının dediğini yaparak ömür boyu mutsuz olmaktansa kendi bildiğini yaparak hiç değilse ben yapmıştım demek daha doğru.
müzisyen ve evleneceği kız en doğrusun u yapmışlar yinede...yüreklerinin sesini dinlemişler...
güzel öyküydü.sevgiler saygılar