- 2087 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞE ÖZLEM-DAVA
Televizyonda haberleri izliyorum.Suriyede iç savaş var.Her gün onlarca kişi ölüyor.Kardeş kardeşi iktidar hırsından öldürüyor.Libya geldi aklıma acaba ona ne oldu diye.İnternetten ona baktım.Hala çatışmalar devam ediyormuş.Kaddafi bütün avrupaya karşı durdu ve hala başta.Mısır Mübarek’i yargılayacakmış sanırım.Londra günlerdir yanıyor.Koca Londra polisi Türk işyeri sahipleri kadar savunamadılar Londrayı.Yağmalar gırla.Tarih kitaplarındaki ’Üstünde güneş batmayan ülke’nin bu duruma düşmesi aslında keyiflendirmişti beni.Ama ordaki masum insanları düşününce az önce keyiflendiğim için kendime kızdım.Avrupadaki kriz devam ediyor Yunanistan, İspanya borç içinde.İşsizlik fırladı.Refah seviyesi yüksek! Avrupa çöküşte.Geçenlerde Norveçte Hristiyan terörist katliam yapmıştı.Norveç ki dünyanın en huzurlu devletlerinden biriydi.Bu durum dünyanın karıştığına bir örnek gibi geldi bana.Sonra milliyetçi foruma girdim.Orda da Güney Türkistandaki Karabağdaki Kardeşlerimizden bahsediyor çektikleri zulümleri anlatıyor.Onlar için dua etmekten daha fazlasını yapmak istiyordum.Hala içimde delicesine yanan Milliyetçilik Ülkücülük ateşi ve Turan sevdası var.Televizyonu tekrar açtım.Ve Somalideki açlık kuraklık.İçim çok buruluyor Somali haberlerinde.Telefonumu çıkarıp bir sms daha atıyorum.Bir hafta içinde bizim ev ahalisi tarafından atılan 15. ya da 16. mesaj ama yetmez yarın gidip bankaya gerekli yerlere bir miktar para yatırıp elimden gelen yardımı yapacağım.Sonuçta Somalide değilde Türkiyede doğmamız burda yaşıyor olmamız bir şans değil sorumluluktur.Burda kıç büyütmek için yaşamıyoruz.Eğer barış içinde, refah seviyesi yüksek rahat bir yerde doğmuşsak zor durumdaki insanlara yardım etmek bizim görevimiz.Bu da bizim sınavımız işte.Bunları düşününce yıllar öncesine döndüm.15 yıl öncesine falan.Ülkü Ocaklarında girdiğim ilk seminer.Herkesin önünde önünü iliklediği sevdiği saydığı Selahattin Reisin semineriydi...
--------------------------------------------------------------------------
Heyecanlıydım.12, 13 yaşlarında idim.Ocakta gireceğim ilk seminerdi.Selahaddin reisin semineri olduğu için ’çok şanslısın ilk seminerin Selahaddin reisin semineri’ diyordu benden en az 2, 3 ay önce ocağa gelmeye başlayan akranlarım.Seminer salonunun önünde bekliyorduk.5 dakika kadar bekledikten sonra 21, 22 yaşlarında bıyığının uçları dudaklarının yanından hafif aşağı inmiş sert bakışlı yakışıklı biri kapıdan girdi.Herkes önünü ilikleyince onun Selahaddin reis olduğunu anladım.Bende hemen önümü ilikledim.Korkmuştum açıkçası ondan.Yıldırım gibi önümüzden geçip seminer salonuna girdi.Girerken de ’Buyrun Ülküdaşlarım’ demişti.Böyle birinden ’Ülküdaşlarım’ lafını duymak gurur vermişti.İşte o an ’Ülkücülüğü,Milliyetçiliği’ kalbimde hissetmiş benimsemiştim.Seminer salonunda okuldaki gibi sıralar vardı.Ama okuldaki sınıfım gibi değildi.Yanlarda eski Türk devletlerinin ve Şu anki Türk devletlerinin bayrakları vardı.Selahaddin reisin oturduğu masanın arkasında ise büyük bir Türkiye Cumhuriyeti bayrağı vardı.Aşık olduğumuz bayrak.Hepimiz bayrakları inceliyorduk.Selahaddin reis de bizi izliyordu.Birden söze başladı:
Bu baktığınız bayraklar eski Türk devletlerinin, Şu an ki Türk Cumhuriyetlerinin ve henüz bağımsızlığını kazanamamış ama mutlaka kazanacak olan kardeşlerimizin bayrağıdır.
Sesinde bir inanmışlık vardı.Ses tonu etkileyiciydi.Sözüne tıpkı bizim bayrağımız gibi olan ama mavi olan bayrağı gösterek devam etti:
Bu Doğu Türkistandaki kardeşlerimizin bayrağıdır.Gök bayrağım benim.Ordaki kardeşlerimiz de mutlaka kızıl Çinin zulmünden kurtulacak ve bağımsız olacak.
Seminer salonundaki herkes Selahaddin reisi pür dikkat dinliyordu.Arkasına dönerek Al bayrağımza baktı.Sonra bize döndü.Yan sıradaki çocuğun iki önündeki çocuğa bakarak:
Sen bayrağını kirletir misin?
dedi.Çocuk ürkek bir sesle ’Hayır’ dedi.Selahaddin reis önümdeki çocuğa bakarak:
Peki sen bayrağını lekeler misin?
dedi.Bu çocuk diğerine oranla daha gür bir sesle ’Hayır’ dedi.Selahaddin reis bu cevaba sevinmişti.Sonra bana baktı.O an yüzüm yanmaya başladı.Kızarıyordum sanırım.
Peki sen bayrağını yere atar mısın?
dedi.Bende az önceki çocuktan güven almış bir şekilde bağırarak:
Hayır
demiştim.Ama onunki gibi gür değildi sesim tizdi.Komik olmuştu.Ama içtendi.Selahaddin reis başımı okşayarak geçti yanımdan.Yüzüm yanıyordu.Kıpkırmızı olmalıydım.Devam etti Selahaddin reis:
Evet sizler bayrağı lekelemezsiniz bayrağı düşürmezsiniz bayrağı kirletmezsiniz
Sesi daha gürleşiyordu bunları söylerken.Devam etti:
Unutmayın hepiniz birer Türk Bayrağısınız Bayrağı lekelemeyin düşürmeyin kirletmeyin.Kişiliğinizle davayı sahiplenişinizle ’İşte bu adam Ülkücü’ dedittirin kendinize
Tüylerim diken diken olmuştu.Selahaddin reis aramızda dolaşıyordu.Sözlerinin bizdeki etkilerini izledikten sonra sözüne daha sakin bir şekilde devam etti:
Bu söz Başbuğumuz Alparslan Türkeşin sözüdür.Zamanla sizlerde Başbuğumuzu ve diğer Milliyetçi Ülkücü liderlerimizi tanıyacaksınız.Tarihinizi iyi bileceksiniz.Unutmayın ki gücünüzü tarihten alacaksınız.
Bu sözlerden sonra yerine gidip oturmuştu.Önündeki kağıtlara baktıktan sonra tekrar bize döndü:
Siz artık çocuk değilsiniz.Bazı şeylerin farkında olmalısınız.Evet çocuklar gibi dışarda top oynamalı eğlenmelisiniz ama siz bütün çocuklar gibi olmamalısınız.Onlar top oynadıktan sonra uyuyorlarsa siz topu az oynayıp gidip kitaplar okuyacaksınız.Kur’an okuyacaksınız.Namaz kılacaksınız.Diğer çocuklar pop şarkılar söylerken siz ’Fetih Marşını’ söyleyeceksiniz.Anladınız sanırım beni.
Bu sözlerinden sonra ayağa kalktı.Tekrar aramızda dolaşmaya başladı.Sözüne devam etti:
Bugün sizinle Diğer Türk kardeşlerimiz hakkında konuşacağım.Bize verilen kağıtlarda o yazıyor.Ama ben konuyu biraz daha açacağım.Ben size dünyada ezilen aç yatan gökten kafalarına bomba yağan insanları anlatacağım.Evet önceliğimiz Türk kardeşlerimizdir ama biz Türküz Osmanlı torunuyuz.Biz ezilen biri gördük mü yardım etmeden önce hiçbir zaman ırkını sormadık sormayacağız.Ama şunu unutmayın ki yardım edebiliriz ama tarihte Türk milletine yapılan ihanetler zulümleri unutmayız.O kadar saf değiliz.Neyse konuyu dağıtmayayım.Bugün dünyada zulüm içinde olan kardeşlerimiz var.Doğu Türkistanda, Kırımda, Kerkükte, Musulda, Karabağda,Kosovada, Bosnada.Onları hayatınız boyunca unutmayın.Onlar sizin kardeşleriniz.Kardeşleriniz kan kusarken sizin yan gelip yatmanız ihanettir.İnsanlığa sığmaz Türklüğe yaraşmaz.Onlar için mücadele edeceğimizi söyledik yemin ettik.Yemininden dönen kalleştir.Kalleş cezasını bu dünyada da ahirette de alır.Siz Milliyetçisiniz yükünüz büyük.Bu davayı kaldıramayacak olan varsa, cılız güçsüz, bir daha gelmesin buraya.
Diken dikendi tüylerim.Kendimi dünyaları devirecek kadar güçlü hissediyordum.O an deselerdi ki Doğu Türkistana Kerküğe Musula Kosovaya kardeşlerimize yardım etmeye ölmeye öldürmeye gidiyoruz bir saniye düşünmeden yola koyulurdum.Selahaddin reis gözlerimizin içine bakıyordu.Gözlerimizdeki alevi görmüş olacak ki gülümsedi ve devam etti:
Siz bu topraklarda doğduğunuz için büyük bir sorumlulukla doğdunuz.Savaş içinde açlık içinde doğmak yerine bu topraklarda doğmanın kefareti kardeşlerimize canımız pahasına da olsa yardım etmektir.
Bu cümle her şeyi özetliyordu.Bazı insanlar şanssız doğar.Doğarken düşer gökten kafasına bomba annesi ölür babası ölür.Biz ise günlük dertlerle dertleniyorduk oysa günlerce secde de kalsak durmaksızın şükretsek yine de bu nimetin kefaretini ödeyemezdik.Çünkü bunun kefareti buydu.Canımızla malımızla kardeşlerimize yardım etmek.Selahaddin reis devam etti:
Türk kardeşlerimizin dışında kafkaslarda Çeçen kardeşlerimiz var.Rus işgali altındalar.Şeyh Şamilin torunları şerefli mücadelerini devam ettiriyorlar.Allah mücahidlerin yanında olsun.Onları da unutmayacaksınız.Kudüste Filistinli din kardeşlerimiz var onlarda siyonist israil zülmü altında.Ordaki her insan her kardeşimiz her an ölme korkusuyla yaşıyor.Ama Allah müslüman kardeşlerimizin yanındadır.Onları ve kutsal Kudüsünü koruyacaktır.Tıpkı Kabeyi Ebrehenin ordusundan koruduğu gibi.Er ya da geç Kudüs de huzuru bulacaktır.Belki de sizin elinizle koruyacaktır Allah Kudüsü.Kudüsü unutmayın.Din kardeşlerinizi unutmayın.Afrikayı unutmayın.Açlıktan can çekişiyorlar.Açlıktan birbirlerini yeme safhasına gelmişler.Siz ne yapıyorsunuz? Akşam çok yiyince göbeğinizin üstüne yatıp rahatlamaya mı çalışıyorsunuz? Artık bunu yapmayacaksınız.Siz artık Ülkücüsünüz.Afrikayı unutmayın.Atalarınız yıllarca oralara yardım etti sizde edeceksiniz.
Bu sözler beni ve salondaki herkesi hem duygulandırmış hem cesaretlendirmişti.Herkesin içinden ölene kadar yardım edecekleri üstüne yeminler ettiğini görebiliyordum.Seminerdeki herkesin gözlerinden alevler çıkıyordu.Umutluydum gelecekten.Birden Selahaddin reis sertleşti:
Size top oynamalısınız demiştim ya bundan sonra top oynarken de yemek yerken de uyurken de sabahları sizi okula göndermek için uyandıran annenize naz yapıp uyanmamak isterken de bunları düşünün.Şükredin halinize.Şu an oturacak sıralarınız var.Şu an altında bağımsız yaşayabileceğiniz bir bayrağınız var.Yiyebileceğiniz bir tas çorbanız var.Ki biliyorum ki bazılarınız o çorbaları sevmiyor yüz çeviriyor.Nankör olmayın.Akşam korkusuzca uyuyabiliyorsunuz.Kudüste Kafkaslarda çocuklar bu gece ölürüz diye uyuyamıyor.Şükredin çocuklar şükredin.Şükrettikten sonra canınızla malınızla savaşın yardım götürmek için.Size bunları veren Allah bunun karşılığında istediği bu: Yardım etmeniz.Nankör olmayın.Allah Kur’an da ’Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?’ diyor Nisa süresinin 75. ayetinde.Savaş derken can ile de savaş mal ile de.Yani gençler durum her ne olursa olsun sizin göreviniz yardım etmek.Bu uğurda savaş vermektir.
O gün tüylerim kanatlanacak uçacak sanmıştım.İçimde müthiş bir coşku aynı zamanda bir hüzün ve gurur vardı.Doğru yolda olduğumu hissediyordum.Selahaddin reis gülümseyerek son sözlerini söyledi:
Bu ayeti de sakın unutmayın.Seminer bitmiştir çıkabilirsiniz.
Sıralardan kalkıp kapıya doğru yönelmiştik.Arkama baktığımda Selahaddin reis Al bayrağımıza bakıyordu.O an onun kendi kendine söylediği ve benim asla unutmayacağım bir sözü söylemişti.
Bir gün tarih acz içinde kıvrana kıvrana şahadete susamış bir Ülkücüden daha etkili bir silahın yapılamayacağını yazacak
---------------------------------------------------------------------
Dalmışım eski günleri düşünürken.2 yaşıdaki küçük oğlumun paçamdan assılmasıyla kendime geldim.Onu kucağıma alıp severken ne kadar güzel günlerdi diye içimden geçirdim.Şimdiyse dünyalar güzeli bir karım ve benim için en önemli iki şey olan iki oğlum vardı.Büyüğüne zamanında Selahaddin ismini vermek istemiştim.Demode diye annesi istememişti.İsmini Çağrı koydum.Küçük oğlumun ismi de Baybars.Bir iç geçirmeyle küçük oğlumu yere bıraktım.Yarın yatıracak olduğum yardım parasını şimdi vermeye karar vermiştim.Hazırlandım.Yola çıktım.Sokaktan çıkmıştım.Yanımdan Şahin marka bir araba geçti.İçinde son ses müzik dinleyen sanırım 18 19 yaşlarında çocuklar vardı.Belki de 17 bile olabilirler.Ehliyetlerinin olmaması muhtemel.Arabanın arkasındaki Bozkurt amblemini görünce yüksek ses çalan şarkının Ahmet Şafak’a ya da Mustafa Yıldızdoğan’a ait olabileceğini düşündüm.Ve bugünlerde ’Ülkücülerin’ sık sık dediği gibi ’Nerde o eski ülkücüler nerde o dava aşkı’ dedim ve yoluma devam ettim...
Saygılarımla
Ahmet Bayram
YORUMLAR
O günler...
bir imtihandan geçerek geldiğimiz bu günlere benzemiyor elbet.
ardımızda bağrı yaralı analar
yarım tahsiller
ve son yıllarda sıkça dile geitirilen "eskiler" kavramı bıraktık.
yılların ötesinde yarım hayatları kalan arkadaşlarımızın yanında
elini sıcaktan soğuğa sokmamış ama ikbal sahibi olmuş ilimsizler ve bilimsizler var.
Bende bir sorgulama yaptım
geçmişi andım ve fikir eskimez diye şu "eski " sözcüğüne takılıdım kaldım
eski demesinler yeter...
güzel yazı.sevgiler saygılar