- 2227 Okunma
- 36 Yorum
- 0 Beğeni
AYAĞA KALK KOMUTAN
“Sana uzun saçlı, çakır gözlü torunlar veremedim, ana,
Bayram namazından sonra çoluk, çocuk elini öpmeye gelemedik ana.
Bana hep gadanı alayım. Sana gelen bana gelsin derdin ya bu sefer olmadı olamadı ana”…
“Selvi boylum, hayat kavilleştiğimiz gibi değilmiş.
Ne elimi tuttun ne elini tutabildim.
Sarılmadın, sarılamadım.
Üzerime Kokun bile sinmedi.
Helalim olacaktın nasip olmadı.”
“Sana verdiğim sözü tutamadım baba, bana dik durmayı eğilmemeyi öğrettin, yaşamın bu yönünü çözemedim.
Hani, oğul bizi ayakta gururumuz tutar.
Başka bir şeyimiz yok. Fakiriz ama bizler onur zenginiyiz. Derdin ya baba…
Beni vücudumun örselenmesi değil, ruhumun ezilmesi bitirdi.
Beni hiç doğmamış, bu dünyaya gelmemiş say baba”
Bazı kişilerde olumsuz hareketler, ömür boyu sürer gider. Bu tipler, her zaman kendilerini dev aynasında görür. Hiç değişmez. Değişmekte istemezler.
Doğru bildiği yanlışlarla yaşayıp, pimi çekilmiş her an patlamaya hazır el bombası gibidirler. Bu güç safhada bunu alışkanlık haline getiren kişilerde davranış bozuklukları başlar. Hasta ruhlar artık sahnededir.
“Bu dağları ben yarattım”…
“Vay be ben neymişim”…
“En doğru benim yaptığımdır.
Korku salıp disiplini muhafaza ediyorum, zihniyeti diğer amirler tarafından da görmemezlik ve örtbas edilme durumunda kalınca, bu mukaddes ocak yara alır. Taşıdığı üniforma kirlenir.
Dayak onur kıran bir davranıştır.
Yüzlerce kişinin önünde tokatlanmayı hazmetmek her kişinin kaldıracağı bir durum değildir. Döven havalarda dövülen yerin dibinde.
Küfür zayıf kişilerin en sık başvurduğu bir olgudur.
Küfür eden egosunu tatmin eder. Küfür yiyenin, gururu incinir, yıkılır, tahrik olur.
Beraber çalıştığımız, üst rütbeli biri, hiçte hak etmediği bir birimin başına atanmıştı.
Kimse tarafından sevilmeyen astlarına kötü davranan ağzından küfürleri eksik etmeyen, basit kabahatlerde bile erleri öldüresiye döven, hoşgörü ve affetmeyi bilmeyen bu gaddar aramızdan ayrılacaktı.
Duyunca hepimiz çok sevindik. Sevmediğim, nefret ettiğim biriydi.
Komutanlık uyarı ve cezaları bu kişiyi hiç uslandırmıyor, her geçen gün daha da zalimleşiyordu. Bu tayin belki de ona tanınan son şanstı. Hiç de arkadaşı yoktu.
Hep kendini haklı gören bu zavallı, aramızdan gitmişti. Veda yemeğine katılmamış, helalleşmemiştim bile…
Duyduklarıma göre, yeni birliğinde de bu alışkanlığını sürdürmüş, sadistliği de en üst noktalara taşımış.
Bu hasta kişiyle görev yapan, olayı birebir yaşayan devre arkadaşım anlatıyor:
“Kampın, en kalabalık olduğu sıcak bir ağustos günü, tüm misafirlerin yanında hiçte hak etmediği halde bir askeri hem öldüresiye dövüyor, hem de hayâsızca küfürler ediyordu.
Ağzı burnu kan içinde kalan askeri yarı baygın halde revire götürdüm. Moralim çok bozulmuş, bir külçeye dönen asker’e de çok acımıştım.
Doktor, gerekli muayeneyi yapmış, birde sakinleştirici iğne vurmuştu. Uykuya dalınca görev yerime gittim. Aynı günün akşamı:
Tüm kamp sakinleri akşam yemeğindeydi. Komutanda misafirleriyle beraber kendisine ayrılan masada ailesiyle birlikte yemek yiyordu.
Dövülen asker elindeki silahıyla komutanın oturduğu masanın önüne geldi. Havaya birkaç el ateş etti. Etrafına dönerek:
“Sakın bana yaklaşmayın! Ayağa kalk komutan”
Üstü başı kan içindeki asker, gündüz dövülendi. Sesi, hiddetli, bakışları donuktu. Hepimiz olayı sessiz ve merakla izliyorduk.
Komutan şaşırmış herkes gibi oda korkmuştu.
“Evet, ayağa kalk komutan, beni bu kadar insanın içinde neden dövdün, anama, bacıma bana neden küfür ettin. Ben aileme küfrettirmeğe gelmedim. Ben askerlik yapmağa geldim. Vatanıma hizmet için buradayım. Bu kadar komutanların içinde yalnız sen kötüsün. Hadi şimdide küfür etsene”
Zaman durmuş. Hepimiz olaya kilitlenmiştik. Hiçbir şey yapamıyor, gözü dönmüş askerimizi şaşkınlıkla izliyorduk.
Silahı komutana doğrultup, tüm mermileri, boşalttı. Kütüklükten ikinci şarjörü takıp yere yığılan komutana birkaç el daha ateş etti. Büyük bir soğukkanlılıkla namluyu çenesine dayayıp sağ eliyle tetiğe bastı. Her yer kan gölüydü.
Kemik ve et parçaları yerlere dağılırken havayı ağır bir barut kokusu sarmıştı.
Etraf ölüm sessizliğine bürünmüş, sanki her şey saniyenin binde bir zamanı içinde cereyan etmişti.
Hiçbirimiz hiçbir şey yapamamıştık.
“Evet, oğul mürüvvetini göremedim.
Bu nasıl acı?...
Sensiz bayramları istemem…
Hani gittiğin gibi gelecektin…
Garip anan şimdi nasıl dayanır bilebilirmisin?
Ahhh oğul Ahhh.
Yattığın çarşaflardaki, giydiğin esvaplardaki kokun içimde, ölene kadar onları yıkamayacağım…
Çok bekletmem seni!...
Tez zamanda yanındayım. Aslanım…”
“Ben sözümdeydim yiğidim…
Gözüm gittiğin yollardaydı…
Bir gün daha bitti…
Az kaldı der, gün sayardım…
Hani düğünlerde halay başı çekerken bana arada bir bakardın’ya
İşte o, zaman içim bir hoş olur. Başım dönerdi yiğidim..
Kavilleşmeyi sen bozdun…
Şimdi ben yaşayan bir ölüyüm bilesin”
“Oğul seni nasıl doğmamış sayarım.
Sensizliğe nasıl katlanırım.
Köy meydanında arkadaşlarımla otururken omzunda küreğinle tarladan dönüşün vardı ya, işte o zaman baban olmanın gururunu yaşar arkandan maşallah derdim.
Güvencemdin, geleceğimdin…
Ne zaman sıkılsam ne zaman müşküllere düşsem sen aklıma gelince içim aydınlanır. Yüzüm ak, alnım dik olur. Dermanı kalmamış ayaklarım bile bir başka basardı yere…
Sen benim her şeyimdin. Çift sürerken ekin biçerken konuşur şakalaşırdık. Tarlanın ufak taşlısını, öküzün inek başlısını, avratın uzun saçlısını alacaksın der gülerdik.
Nasıl unuturum seni oğul nasıl?
Selamına öleceğimiz uğrunda önüne siper olacağımız saygın, makamına yakışan komutanlarımız vardı. Onlar eşsiz bir komutan ve adam gibi adamlardı. Binde bir çıkan bu gibileri yüzünden çok zor anlar yaşar, çokta çıkmazlar içine girerdik.
Uzun yıllar görev yaptım. Çok değişik karakterde insanla karşılaştım. Disiplini bozan çok askerim oldu. Dövmek, sövmek tarzım değildi. Göz hizasında konuşur. Suçunun bizlere zararını izah eder defalarca anlatırdım.
“Hadi git sen bunları yapmayacak kadar akıllı birisin” derdim.
Askerlerime değil tokat atmak, kulaklarını bile çekmedim. Hepsi iki oğlum kadar kıymetli, bana verilen, karşılığı olmayan en büyük emanetlerdi.
Geçmiş zaman içinde kazanan ben olmuştum. Yıllar sonra her hangi bir yerde askerlerimden biriyle karşılaştığım zaman, elimi öpmek için hamle edip eğilirler. Gözlerinin içi güler.
“Nasılsınız komutanım”der!
Sıkıca sarılırlar. Bundan daha büyük daha güzel bir ödül olabilir mi?
İşte ben bu güzellikleri yaşadım. Ömrüm olursa, daha da yaşayacağıma inanıyorum.
Makamlar babadan miras değildir.
Devleti âli’den büyük emanettir.
Bir gün sende bırakıp gideceksin,
İyi biriysen adın her yerde söylenir.
Unutma insanoğlu, başak dolunca eğilir.
YORUMLAR
okurken çok kötü oldum bukadargaddarinsanları Alah ıslah etsin diyorum Allah istemezse kalplerine merhamet gelmez evet biz anne babalar gözümüzden esirgedimiz çocuklarımızı emanet eetiğimiz insanlar kötü davranabiliyor askere gönderip şehit olmakta aynı sen besle büyüt kıyama en değerli varlığını vatan borcu için yolla ve orada ya bir zalimin yada bir kurşunun hedefi olsun çok güzel yazıydı tebrikler
Miras olarak, onurlu bir yaşam bırakabiliyorsa bir insan; en büyük varlık sahibidir. Bunu idrak edebilmeye ve düşünebilmeye sevk ediyor sayfanız. Aklıma düştü nasihat dolu yazılarınız zira vakitsizlikten uğrayamıyorum siteye. Ama iyiki gelmişim. Lazım olan gücü yüreğime doldurdum. Hep yazın; çünkü yazmakla kalmıyor işliyorsunuz İnsanın ruhuna güzellikleri, Sevgili büyüğüm, Komutanım.
BAZI İNSANLAR VARDIR Kİ ,KİŞİLİĞİNİ MAKAMINDAN VE MEVKİSİNDEN ALIR ,ONLARI ÇIKARINCA ÜSTÜNDEN ,GERİYE BİR HİÇ KALIR .BU KOMUTAN DA ÖYLE BİRİYMİŞ BELLİ Kİ .İFLAH OLMAZ DESPOTLUĞU KORKUNÇ SONUNU GETİRMİŞ .DİLERİM BU KISSADAN HİİSE DEĞERİNDEKİ YAZINIZ HALA BÖYLELERİ VARSA İYİ BİR DERS OLUR ONLARA .
GÜÇLÜ KALEMİNİZ ,GÜZEL DOST YÜREĞİNİZ HİÇ SUSMASIN KOMUTANIM .SELAM VE SAYGIYLA EĞİLİRİM ÖNÜNÜZDE .
KURBAN OLDUĞUM YÜREĞİ GÜZEL SÖZLERİ ÖZEL KARDEŞİM HAKLISIN BAŞAK DOLUNCA BAŞINI ÖNE EĞER BU SÖZ MUHTEŞEM BİR SÖZ KENDİNİ BİLMEYEN İNSANLARSA BAŞINI DİK TUTMAYA ÇALIŞTIKCA YÜZÜ YERLERDE SÜRÜNÜR CAN KARDEŞİM ÖYKÜNÜ HÜZÜNLE OKUDUM NE YAZIKKİ BÖYLE KENDİNİ BİLMEYENLER YÜZÜNDEN ÇOK OLAYLAR OLUYOR MEHMETCİĞİN CEZASI NE İDİ YAVRUM ORAYA KÜFÜR DAYAK İÇİN DEĞİL BİZLERİ BEKELEMEYE VETANINI BEKLEMEYE GELEN KUZULARIMIZ NE GÜZEL ANLATMISSIN HER KELİMEN KENDİNİ BİLMEYENLERE İBRET OLACAK İNŞALLAH ABLAM BU ANLATIIĞIN BELKI BİRİLERİNE İBRET OLACAK SEN ZATEN YÜZÜ NURLU GÖZLERİNİN İÇİ GÜLEN BİRİSİN SENİ TANIDIĞIM İÇİNDE AYRICA MUTLUYUM ABLASININ BİTANESİ MEVALAM SENİN GİBİ YÜREĞİ GÜZEL İNSANLARI TANIMAK NASİP ETSİN HERKESE SENİ ÇOK SEVİYORUM ABLACIĞIM İYİKİ VARSIN VE BEN SENİ İYİKİ TANIDIM YAZILARINI HER DAİM DİKKATLE OKUYORUM ÇOK İBRET ÖRNEK ALINACAK YAZILARIN VAR KUTLUYORUM SENİ CANİ GÖNÜLDEN SEVGİ ÇİEÇKELERİ BIRAKTIM HEM SANA HEMDE METMETCİĞİM BAHTI KARA YAVRUMA SELAM OLSUN YÜREĞİNE ABLAM HOŞÇAKAL
Unutma insanoğlu, başak dolunca eğilir.
Kutlarım komutanım! yazılarınızı okurken duygularım doruk yapıyor göz yaşlarımı tutamıyorum . Anlatımınız da çok akıcı mükemmel. Keşke hayatta hep güzellikler olsada bu değerli kalemde tatlı hatıralar yazsa diyorum. Allah vatanımıza mılletimize ordumuza yurdumuza zeval vermesim. Vatani görev için giden civan delikanlı askerlerimiz bir tamam baba ocağına sağ salim dönsünler, İnşallah. Geride kalanlara gazi veya üzeri bayraklı tabut içerisinde gelmesinler. Allâh her daim yanlarından koruyucu meleklerini eksik etmesin. Rabbim hiç bir ocağa ateş düşürmesin. Aminnnnnnnn diyorum ve her vakit dualarda bulunuyorum...
Selamlar Saygılar. Hayırlı ramazanlar Allaha emanet olunuz...
Sayın Yıldırım,sıkıntıların arasında yazarak bizlerle birlikte olmuşsun.Sağol.Uzun yıllar bu ocağa gönülden hizmet etmiş birisinin askerlik hatıraları bitmez.Tabii ki bu anınızdan da alınacak dersler çok.Beni en çok etkileyen ilk defa okuduğum şu tekerleme ; "tarlanın ufak taşlısı,öküzün inek başlısı,avradın uzun saçlısı." Tam olarak anlayamadığımı söyleyebilirim.Birlikte olduğumuzda üzerinde konuşabilmeyi ümit ediyorum.Selam ve sevgilerimi sunarım.
Biz, Millet olarak, bazı değerlerimize bağlıyızdır. Düşüncelerimizde bile, o değerler için ters bir söz, bir olumsuzluk yoktur. Vatan, Bayrak ve Asker... En büyük manevi değerlerimizden üçüdür.
Bir kadın olarak, askerlik döneminin ve eğitimin, bir erkek için ne anlam taşıdığını bilmem mümkün değil. Neler yaşanır? Ne hisseder? Ne demektir, baba ocağından çıkıp asker ocağına gitmek? Oğlum, o kapıdan geçtiğinde, canımın bir parçası da onunla birlikte gitmişti. " Adam olur " denirdi. " Hele bir askere gitsin..." denirdi. İzmir nereydi, Kars / Kağızman nere? Ne yaşadı, hiç bilmedim, anlatmadı. Sizin anılarınızı okudukça anlıyorum ki çok büyük yaralar alarak dönebilirmiş..
Her kurumda, mutlaka bir çürük elma vardır. Acı olan, sepeti paylaştığı diğer elmalara nasıl zarar verdiğini farketmemesidir...
Saygılar, selamlar.
Eser Akpınar
İyi biriysen adın her yerde söylenir.
Unutma insanoğlu, başak dolunca eğilir.
Çok şey anlatıyor hatırasında yürek sesi acılı ve içli kaderde hep iyi insan yada baş bulmak yok onursuzunada rastlamak ve bulaşmak saf beyaz kadar hak hem üzüldüm hem düşündüm yazı anlatım tam puan okumak ayrıca güzeldi KUTLARIM Böylesi anılar biryerlere ışık saçar yanlışa gidene engel olur bu açıdan da harikaydı işte
Unutma insanoğlu, başak dolunca eğilir.
Bu sözü çok sevdim komutanım. Bazı insanlar rütbesini kullanıp altını ezmesini çok seviyor. Bir çeşit ego tatmini... Sözü dinlenmeyen, yaptığı her hangi bir işte başarılı olamayan takıntılı kişiler böyle yapmakla tatmin oluyorlar ama giderek sevgisizliğin kucağına düştüklerini anlamıyorlar.
Benim oğlum askerdeyken, böyle bir komutanı varmış. Oğluma etmedik eziyeti bırakmamış ama oğlum bana tek kelime anlatmadı. Yakın bir arkadaşı, olaydan beni haberdar etti. Hemen o karakolun en üst komutanını aradım
"Ben oğlumu vatana hizmet etmesi için yolladım. Eğer eğitim zayiatına uğrarsa, bunun hesabını size sorarım. Ben anayım ve bu benim hakkım." dedim.
komutan oğlumla birebir konuşup derdini dinlemiş ve o aşağılık adamı yurdun en ücra köşesine sürdürtmüş. Hak eden ettiğini bulsun.
Yazınızla yine kanayan yaraya parmak basmışsınız komutanım. Bu olay sadece askeriyede değil, kendini bilmez yöneticiler, yönetimdeki insanlarla alay etmekten bir nevi zevk duyar oluyorlar nedense... İnsanlıktan nasiplenmelerini diliyorum.
Tebrik ederim...........saygımla
Hocam lafım meclisten dışarı askerdeyken öğrendiğim bir vecize vardı, “deveye diken askere zeytinyağlı sarma pişiren yaranır” diye.
Siz daha iyi bilirsiniz, istisnaları saymazsak askerlerimizin hepsi gönül adamıdır. Eri, erbaşı, rütbelisi. Konu ile alakalı bir askerlik anımı anlatayım müsaadenizle. Kısa, kısa vallahi sıkamayacağım.
Bir komutanımız var albay .................., her sabah içtimasını bizzat kendisi alır. İçtima ne demek bilenler bilir, bilmeyenler için kısaca anlatayım müsaadenizle. Aşağı yukarı okullardaki yoklama gibi. Güne başlarken eksik, hasta, firar vs var mı yok mu hesaplanıp komutana tekmil veriliyor, sonunda da "nasılsınız-sağ ol" şeklinde kısa bir seremoni falan filan.
İçtimanın sonunda her sabah komutanımız soruyor,
—Muhafuuız Taburuuuu... Nasılsın
—Sağol!
Fakat bu komutanımız en son söylenilen “sağol”u bir türlü beğenmiyor. Üç, beş tekrar ettiriyor, sonuç aynı, sonunda küfürler sayarak gidiyor. Laf aramızda harbiden çok cılız bir “sağol”, sanki gıcığına gibi, ama yok öyle bir şey :- )
Uzatmayayım bu komutanımız şehir dışına çıktığı zaman yerine yardımcısı yarbay ............. bakıyor. Sabah içtimalarını ona veriyoruz. Yalnız bu komutanımızın üslubu çok farklı, şöyle ki;
—Günaydın arkadaşlar
Bu soruya bir “SAĞOLLLLLLL” çekiyoruzki, Allah seni inandırsın tüm Aşağı Ayrancı ayağa kalkıyor sabah sabah. Dedim ya bizim askerimizin hepsi gönül adamı diye. İstisnalar olsun o kadar
Saygılar, selamlar
Tacettin dost ; geçen hafta ikinci oğlumu uğurladım kutsal ocağınıza. Geride kısmet olursa bir tane daha var. Ben de üç çocuk bırakıp öyle gitmiştim Erzurum'a kadar.
Elbette her kurumda olduğu gibi asker ocağında da çürükler olacaktır. Fakat o çürükler özellikle o kutsal ocağın ışığını söndüremezler. Bize düşen bunu anlayabilip ordumuza sahip çıkmaktır. Bunu yapamayanlara, anlamayanlara, anlamak istemeyenlere yazıklar olsun.
Ne mutlu sana ki öylesine kutsal bir kurumda görev yapan müstesna insanlardan biri olma şerefine nail olmuşsun. Hem kıskanır hem de gurur duyarız tüm dostların seninle.
Fikret TEZAL tarafından 8/13/2011 2:43:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sizin anılarınız yaşanmışlıkları anlatıyor, okurken duygulanmamak elde değil.
Analar babalar sizin gibi merhametli komutanlar sayasinde, içleri azıcık huzurlular, askerdeki canlarını beklerken.
Zalimlik...nereye kadar, canından bezenin elinde son bulan bir yaşam, ölen mi öldüren mi suçlu dedirten cinsten.
Selam saygı ve dualarımla...
Makamlar babadan miras değildir.
Devleti âli’den büyük emanettir.
Bir gün sende bırakıp gideceksin,
İyi biriysen adın her yerde söylenir.
Unutma insanoğlu, başak dolunca eğilir.
Sözün özü burada zaten. İnsan her makamda olabilir önemli olan insan olabilmek. Sevgili Tacettin Abim, günün bu saatinde, hazırda bekleyen gözyaşlarım yazınız sayesinde kendilerini bırakıverdiler. Her yazınızdan alınacak çok güzel öğütler ve hayat tecrübesi var. Hep yazın ve hatta mümkünse bu yazılarınızı bir araya getirin ki bu konuda bencil olmayalım herkes okusun. İyi ki sizi tanımışım abiciğim. En derin saygılarımla , teşekkürler...
evet
yine güzel bir yazı okudum hüzün de olsa
güzel anlatımınızla su gibi akıp gitti
ah insanlık ah kendini bilmez zavallılar işte sununuz
yazınızı okuyunca
iki numaralı oğlum geldi aklıma
ilk günlerini ıspartada yazıcı olark yapmış ay par çası gibi gelmişti dağıtım iznine
izmir karşı yakaydı bundan sonraki görev yeri sevinmiştik yakındı
ama koruma seçilmişti askerliğin ne olduğunu tam bilmiyordum korumanın manası neydi belli bir zaman sonra ziyaretine gittik yavrumu görünce sarılmak istedim anne boş ver sarılma dedi anlayamadım niye annem olsun olsun deyip yanaklarını uzattı öptüm kok tum
sonradan öğrendim ki bütün sırtları yara imiş mucır denilen çakıl taşlarında çıplak çalıştırıyormuş binbaşısı
deli derdi ama yinede severdi hele korumalığını yaptığı paşasını hala sever o çok iyi biri derdi
ne günler yaşadım rabbim iki oğul bir arada askerlik yapınca çok zor günlerdi çok
terörün cıvcıv gibi delirdiği günlerde
off gecenin bu saatinde neleri anımsattınız bana
saygılarımla her daim
AYSE 09 tarafından 8/13/2011 2:04:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
doğru bir tanedir !!!
k,işiye göre değil ama...
dünler içimizde kabuk bağlamış yaralarla doludur. kimi hüzünlerini biriktirir kimi de huzurlarını...bugün yaşadıkları dünlerden bir miras gibi...ne kadar doğru ! yaşadıklarının üstünü örtmek mi iyi onu eşeleyip her seferin nimet olarak öne sürmek mi?
komutan çocukluğundan kalma üstte olma içgüdüsüyle hareket etmiş....bir tekler iki tekler üçüncüsünde zor bir taşa gelir ayağı , çelme taktıkları gibi kayar hayatı..
ne oldu hem askerin canı hem kendi canı...
sana yapılmasını istemediğin hiç bir şeyi kimseye yapmayacaksın.... hayatın kuralı bu olmalı....
eli öpülesi biri olmak ayrıcalık....tadını çıkar bence abicim...
iyi hafta sonları...dua ile...
Yahu şimdi ne deyim ben sana
30 yaşında kısa dönem askere gittim.bize pek kötü davranmazdılar ama lafla sokarlardı.
bir birliğe komuta edenlerin emrine verilmiş anadolu çocuklarına küfür etmek
dövmek ne kadar yanlış
"hakaret görmüş manen ezilmiş kimseler arkalarına pek bakmazlar" demiş Hugo.kediyi darlatırsan yüzünü gözünü paralar.
yazık olmuş askere
komutana da tabii...iş eğitimde ve ailede...
bak bu yazıyı beğendim .çünkü toplumsal bir sorunu,sadizmi konu etmişsin.Burnundan kıl aldırmayanların düştüğü hali sermişsin gözler önüne...
:))) bu arada bedri ağabey de çok güzel yorum yapmış.Kaç lira verdin Allah aşkına...gene elimi bıraktı senin elini tuttu...
sevgiler saygılar sunuyorum
ankaraya tez olur mu...
Bu gerçek olayı okunca çok içim acıdı. Gözlerim dolu dolu okudum.. Oğlum ve kızım gözümün nuru ışığı. Tüm analar gibi bakarken içim titrer. Nasıl bir vicdandır bu,bir kez bile vurmadan büyüttüğümüz evlatlar öldüresiye dövülür hiç anlamam. Yapanları da adamdan bile saymam, modern mankurtlar iş başında .Adam olamamış insan olmayı bile becerememiş, vicdanı tanımayan ALLAH korkusu olmayanlar hep bir yerlerde işbaşında bulunuyor işte. Biraz amiyane kaçacak komutanım ama bu gerçektir satırlarda. Ziya Paşa terkibi- bend de der ya hani..
''Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-dÛz palan vursan da eşek yine eşektir.''
AÇILIMI: üniforma ; giyen soysuzlara soyluluk vermez, eşeğe altın semer/palan vursan da eşeğin işi eşeklik yapmaktır aslında
Gönül gözü açık olanlar lütfen alınmasın ''adam gibi adamlar'' menzil dışında