- 519 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Vesikalık Çile
- Seyyidpınarına hangi yol gidiyor?
- Abi şu sağdan on üç km gideceksin.
- Sağol emmioğlu.
- Sende sağol hadi uğurlar olsun.
Ulan eskiden katırla giderlerdi bu yoldan. Saç, sakal buğday tarlası kabarıklığı ve sohbet desen ekmek , tuz sıkıntısı nasılda unutuldu hepsi. Az alabalık pişirmedim şu derenin ağzında.Birimiz Hamza ağanın çocuğu , bir başkamız kablocu Ertan’ın oğlu , ben bakkalın yani Fuat’ın oğlu ne hoş ve öz yıllarım geçti şu toz toprak içinde nasılda özlüyorum. Kim kalmıştır ki geçmişten , Yıldırım ve Ertuğrul’u merak ediyorum en çok .
-Selamınaleyküm ihtiyar delikanlı.
-Aleykümselam . Kimsin? Nereye gidersin ?
-Salman Çoşik’in yeğeniyim.
-Sizden bu tarafa gelen hiç yok hepiniz İstanbullu oldunuz.
-Heya, babaya rahmet yirmi sekiz sene oldu göçeli.
-Hangi rüzgar esti de seni bu yana attı?
-Şantiyemde çalışan bir hemşerimizin düğünü vardı. Onun için geldim memlekete.
-Yoksa bu yolları yasaklı yol bellemişiniz ha .
-Herkes kendi derdine düşmüş be dayı. Buraya geleyim diyene kadar sapanca da ki yazlığa gidiyorum. Çocuklarda buraları pek merak edip görmek istemeyince de ne yapacaksın.
-Yerin güzel herhalde.
-Yok be şehir hayatının azizliği bizimkisi. Aile ne derse ona uyuyorsun eski zaman yok artık.
-Sağlığın ve yakınların yerinde olsun da bunlar hiç mesele bile değil . Seyyidpınarı uçmuyor ya ne zaman gelirsen burada insanları hariç.
-Neden öyle dedin şimdi.
-Her sene bir, iki adam göçüyor civar köylerle birlikte.
-Takdiri ilahi vadesi dolan gidecek. Kim var köyde?
-Senin muadillerden kimse kalmadı. Köye girince sağdaki kahveye gir benim yeğenim o ,sana olan bitenleri anlatır adı Altan.
- Peki dayı hayırla kal.
- Dua ile hısım.
Bizim köylülerin yarısı gerçek Avrupa’da , diğer yanı İstanbul Avrupa’da. Sosyalliğimizle hep övünmüşüzdür ancak paramız çoğaldıkça hep çekememezlik artıyor , buna ne enflasyon dayanıyor , nede reel faiz. Hasetliğinde esasları var çünkü küçük gördüğün adamı pek kıskanmazsın, eğer ki birtakım aykırı özellikleri yoksa tabi.
-Selamınleyküm.
-Aleykümselam .
-Kimim ben ?
-Yüzün tanıdık , arabanın plakası İstanbul kesin Seyyidpınarlısın ama kimin kimi?
-Salman Çoşik’in yeğeniyim.
-Hakikaten düşünmeliydim. Sizinkiler gideli çok oldu değil mi?
-He canım neredeyse otuz seneye gireceğiz.
-Cip çok güzel.
-Çocukken oyuncağını bile göremedim şimdi gerçeğine binmem hayallerimi bile zorluyor.
-Allah daha çok versin inşallah.
-Amin cümlesine.
-Çay veriyorum .
-Olur bir bakalım bir Seyyidpınarının çayı değişmiş mi diye?
-Aynıdır herhalde. Köyden çıktığın dönemi hatırlıyor musun?
-Ortaokula gidiyordum onu hatırlıyorum. Karamahmutlu dan muhtar bizi okula götürüyordu kurtlar saldırmasın diye. Haftada bir ,iki araba köye ya gelir ya gelmez di.
-Benim yaşım senden küçük ama bahsettiklerini bende duymuş gibiyim.
- Köyde kimler var şimdi?
-Aslında köyde hemen hemen yaşlılar dışında kimse kalmadı. Arkada bir alabalık çiftliği , buğday tarlaları , ufak çapta besicilik ve seralar var bizim dışımızda.
-Desene bu işin sonu şehirleşmeye gidiyor.Göç bitmeyecek.
-Öyle iyi yaşamak istiyorlar ve ayrılıyorlar. Salman ağa nasıl?
-Valla pek tadı yok .Geçen ay Amerika ya gitti , böbrek ve damarlarında ciddi sorunlar var.
“Param var gönlümce yiyip gezemiyorum” deyip duruyor.
-O da başka bir dert .Neyse ki bu işin ekmeğini siz yeğenleri olarak yediniz.
-Çok şükür. Hamza ağada göçtü gitti.
-Evet sizlere ömür altı sene oldu öleli. Geçen senede Yıldırım vefat etti kalp krizinden.Neler oldu bir bilsen.
-Yıldırım’ın öldüğünden hiç haberim yoktu. Kesin bir şeyler olmuştur.Dinliyorum seni.
-Rahmetli Yıldırım babası ölünce hisseli yerleri hariç sekiz yüz dönüm tarlayı sattı.Muhtar Reşat’ın oğlu Savaş’ı da yanına alıp önce Kuşadası’na , oradan da bağımsız devletler topluluğuna gidip üç kadın getirip harem kurdu kendine.Savaş, Yıldırım’ın özel işlerine bakıyor ve bol para alıyordu. O günün parasıyla da Yıldırım’ın arsalardan 1 milyon 45 bin dolar aldığını duydum.Onla da yetinmeyip kredi almış bazı yerlerden ölünce bir ay bankalardan gelenler eksik olmadı köyde.
-Kimden duydun arsalardan aldığı parayı?
- Düzbey den gelen bir bankacıdan.
-Bu imparatorluğu kaç sene sürdü?
.. İşte yaklaşık yedi küsür sene kral gibi yaşadı. Ölmeden önce Savaş’ı geri köye gönderdi ve yedi ay sonra kendi cenazesi geldi. Savaş köye geldiğinde Yıldırım’ın iflas ettiğini söylemişti bize.Nasıl ettiyse bütün parayı karılarla yedi.
-Tapu kimdeydi ki bu kadar arsayı satıp kaçtı Yıldırım?
-Tapu Hamza ağadaydı da, fakat Yıldırım babasının öleceğini doktordan öğrenince gizlice hastaneden taburcu olurken evrakları önceden hazırlayıp, sekiz yüz dönümlük yeri kendisinin üstüne yapmak üzere, ağayı bitap bir şekilde tapuya götürüvermiş. Ağa Yıldırım’ı çok severdi . Yıldırım da altından girip üstünden çıkıp tapuyu üzerine almış bir şekilde. Sonradan ağa öldü ve Ertuğrul la varisli bir yerleri daha vardı. Yıldırım yetmiş dönümü de üzerine almak için Edirne kapalı cezaevine gitti ve Ertuğrul’dan vekalet istedi. Ertuğrul zaten servet düşmanı bilirsin muamele için imzayı hemen vermiş. “Beni bir daha mal ve sömürgeci motenitenin oyunlarıyla rahatsız etme” (modernite) demiş . Yıldırım’da , “ sana güveniyoruz kazanacaksınız” deyip evraklarla hemen kaybolmuş.
-Ertuğrul zaten parayı yakıyordu. Dediğin gibi sermaye düşmanı. Eskiden keklik avına giderdik ve av esnasında alabalık çiftliği kursak yurtdışına balık satarız diye konuşurken , “emperyalizme çanak açmayın , işbirlikçiler “ deyip gitmişti. Bir keresinde müezzini kandırıp hoparlörü çaldı . Eve gidip sesli propaganda yaptıydı. Bu adam nereden bu işlere daldı hiç anlamış değilim. Ertuğrul’da öldü deme şimdi ama.
-Ölür mü o hiç daha devrim yapacak onlar ondan sonra .
-Şu parayı al biraz yürüyeceğim kasvet bastı Allahıma.
-Olmaz abi.
-Peki mezarlığa kadar gideceğim.
-Eski mezarlığı diyorsan orasını söktüler. Alabalık çiftliği oldu orası işte.
-Ölülerde mi balık yiyecek şimdi.
-Valla hükümet izni var aklımız ermez bizim.
-Peki dolanayım.
-Tamam abi.
Temeltepe’ de askerken nasılda herkes yavuklusuna mektup yazıyordu izinlerde. Bense ısmarlama bir evlilikle hayatımı kurtardığımı sanıyordum.Oysa hayatım süresiz erteleniyordu.
Ne denilir ki , “dışı ısıtır görünür fakat içi özünde seni buharlaştırır” misali. Benim durum da öyle aslına bakarsam. Çıkar uğruna hiç sevmediğim bir kadınla evlendim. Basit bir şoförken şimdi beş şantiyem var. Hayatımda ilk defa birini sevmeye çalışıyorum ve kayın biraderler seni çocuklarınla dahi görüştürmeyiz tehditlerini savuruyor.Başımı indiriyorum önüme, susuyorum. Hiddetin soluk dahi almadığı anlar sessiz tiyatroya yeğ tutuyor. Gönlün mekanı da bertaraf oluyor böylece .Sevdiğin bir kadının elini tutup odun kömüründe pişen çayı içemedikten sonra “asıl tutsak” sen değil misin be Çoşik?
Sayılgan Kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.