- 993 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN HAKLARI
Türkiye insan hakları ve demokrasi konusunda Batı’daki toplumlardan çok değişik bir konuda bulunuyor ve koşullarda yaşıyordu. 1930’un sonunda Serbest Fıkra başarısızlıkla sonuçlanıyor, parti kapısına kendi elleriyle kilit asıyordu; ama 1934 yılında kadınlara oy verme ve seçilme hakkı tanınıyordu. ‘’Çok partili erkekler demokrasisi mi; tek partili yönetimde kadın hakları mı’’sorusu gündemdeydi. Bu çelişki özel tarihsel durumumuzdan kaynaklanıyordu. 1920’lerden beri ’’kadınlara insan hakları’’ tanınması için çok şey yapılmış, yurttaşlık hukukunda kadın erkek eşitliği için yasalar değiştirilmişti. Türk kadınının iş hayatına karışmasına da önem veriliyor, buna da birçok kimse karşı çıkıyordu. Erkekler iş yokken kadınında çalışması, durumu daha da kötüleştirmez mi idi? Oysa, bunlar, eşini kaybettikten sonra çocuklarıyla tek başına kalan kadınların durumlarını düşünmüyorlardı.
Kimileride erkekle kadının erkekle bir olmayacağını, olamayacağını söylüyorlardı. Allah kadını eksik yaratmıştı; kadın Hazreti Adem’in kaburgasından yaratılmıştı. Tanrı’nın yarattığı eşitsizlik üzerine sosyal bir eşitlik oturtulabilir mi idi? Cumhuriyet gazetesi bu konuda bir anket açtı. Özellikle kadınlarımız bu konuda ne düşünüyorlardı? Mart 1933 tarih sayısında ’’hanımlarımızı’’ ankete yanıt vermeye çağıran bir çağrı yapılmıştır.
Sorular şöyle idi:
Kadının erkeğe yetişmesi için ne kalmıştı?
Bu günden erkekle kadını bir sayabilir miyiz?
Erkekle kadın arasında çok fark var mı?
Bazılarının iddia ettiği gibi kadın, yarım yamalak erkek müsveddesi midir?
Kadın erkeğin soluk bir kopyası mıdır?
Ankete ilk yanıt verenlerden biri Necip Ali, ikincisi ilk kadın doktorlarımızdan operatör Zahide hanım ve sırasıyla bu yanıtlar, devam etmiştir. Bu yanıtlar, o zamanki hanımlarımızın kadın sorunlarına nasıl eğildikleri bakımından ilginçtir. Yanıtların hepsi olumludur.
YORUMLAR
Yorumum kesinlikle kadın hakları ve yazının anafikriyle ilgili değil. Sadece o dönemlerdeki anket sorusu hazırlama tekniği dikkatimi çekti.
Anket hazırlarken soruların yönlendirici olmaması, anketi hazırlayanların görüşlerini taşımamasına özen gösterilir. Eğer geleneksel değerlere bağlılık anketi yapıyor ve sorunuz Kızınızı dinsiz kafire, imansız bir ahlaksıza verir misiniz? diye soruyorsanız alacağınız cevapları da yönlendirmiş olursunuz. Hatta Fenerbahçe Bank Asya ligine düşürülmeli diye yaptığınız ankette anketörlerin eline sarı kırmızı kalem verdiğiniz de alacağınız yanıtlar bir tarafa çekiyor olacaktır.
Yazıdaki ankette de bugün tekrarlanmayacak yönlendirmeler söz konusu:
Kadın, yarım yamalak erkek müsveddesi midir? ya da Kadın erkeğin soluk bir kopyası mıdır?
diye sorduğunuz noktada zaten sorunun beklenen cevabı da ortaya konmuş oluyor.
Başta da dediğim gibi, yazının içeriğine, anafikrine değil ama dönemin anket sistemine takıldım. Belki bu anketin resmi bir kopyası alınıp saha araştırmaları derslerinde, nasıl soru sorulmaması gerektiğini göstermek için kullanılabilinir.
Bunun dışında yazı güzel bir konuya değiniyor. Karşımızdakinin cinsiyetini farketmediğimiz günlere. Saygılarımla.
Adem Güngör
O zamanın komisyon üyeleri soruları hazırlarken cevaplarınıda yanına yazmışlar gibi bir soru hazırlanmış. Yorumunuz için çok teşekkür eder saygılar sunarım...
Adem Güngör
umarım devamı gelecektir saygılarımla...