SEVMEK BU KADAR KOLAY OLSAYDI
Sevmek bu kadar kolay olsaydı herkes severdi.Hep sevmekten bahsediyoruz. Sevginin çeşitliliğinden, sevgiye ve sevilmeye duyulan özlemden, sevmenin ve sevilmenin erdemli oluşundan, sevdiğimiz kişilerin hayatlarımızdaki yerlerinden, onları önemseyişlerimizden, anne babaya duyulan kutsal sevgilerden, eşe duyulan saygı ve sevgiyle yürüyen evliliklerden, canımızdan olan parçalara çoçuklarımıza duyduğumuz sevgilere değin çok sayıda sevgi türünü sıralayabiliriz.
Gerçekten sevmek bu kadar zor mu? Yoksa biz bunu mu zorluyoruz? Belki de görsel olarak gör(e)mememiz bunu zorlaştırıyor.Görsel olarak algılamak mı daha önemli yoksa yürekten hissetmek mi? Bu durum da tartışmaya açık. Belki de günümüzün görsel iletişim toplumlarında, bir şeyleri görsel olarak algılamaya kendimizi o kadar kaptırmışız ki, alıp bu küçük şeylerle mutlu olmaya yürekten elle tutulmayan ve görünmeyen bir şey oldu mu şaşıyoruz SEVGİ gibi...
SEVGİ yi bir yerde öyle güzel tanımlamışlar ki yazamadan geçemiyeceğim.Sanırım bundan daha net bir tarifi olamaz."Sana kalıcı ve kırılmayan asla kaybolmayan çabuk bulunmayan hep çoğalan en büyük ama görülmeyen kolay verilmeyen bir şey; SEVGİ"
Gerçekten de bu dile getirmeye çalıştığım durum, yukarıda belirttiğim cümlelerle ne kadar da ahenk içinde.Birbirimizle ahenk içinde olamayışımızdan mıdır ne? Bir türlü her iki tarafta sevgiyi yüreklerinde, kendi çaplarında ne kadar fazla olduğunu dile getirselerde, yarım kalan hep birşeyler oluyor. Aslında ahenk küçük şeylerin büyümesini sağlar.Sevgi de küçüktür ilk başlağında, yüreğinize bir tohum ekersiniz olumsuzluklarda gözünüzden süzülen yaşlar aslında yüreğinizi ıslatan yaşlardır. Islanır fakat yeşillenir ve sonrasında da filizlenmeye başlar.Mutluluklarla güneş açar, filizlenen tomurcuklar da açmaya başlar. Aynı gelmekte nazlanan bir bahar edasında salına salına...
Nihayetin de etrafında farkedilmeye, renk ve koku vermeye başlar.Yani bir emek gerektirir içinizde büyümesi için sulamanız, güneşe bırakmanız, bazen dinlendirmeniz, bazen konuşup okşamanız gerekir!
İşte belki de emek sarfetmeden almaya alışkın olmamız bir şeyleri zorluyor olabilir mi?
Sevgi bütün bu emeklere değer bence. Sonunda içimizi sıcak bir his mutluluk kokusu bırakıyorsa...
Ve en önemlisi bu kokuyu aynı tazelikle koruyabiliyorsak daha ne isteyebiliriz hayattan...
Mutluluk ve sevgi varacağımız bir istasyon değil, yolculuk şeklidir.
CAN YÜCEL ’in bazı dizeleriyle tamamlamak isterim yazımı
"Her şey sen de gizli;
Yerin seni çektiği kadar ağırsın, kanatlarının çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın, gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kar sayma:Yaşadığın kadar yakınsın sonuna ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün...