- 760 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAMAL (10. Bölüm)
Aşk herkesi kırar biraz
Eksilmesin acısı şükret
varsın ağlasın dalda kiraz
Herkes kendine sürgün biraz
Çocuk gülüşün dünden bir yara
Aşk bize sıla
Günler gelir de büyürüz elbet
Aşk bize gurbet…………………………………….(*)
Eylül 2009, Ankara
Burak aşkta aradığını bulamamıştı henüz. Barış, Filiz’den ayrıldıktan sonra birkaç inişli çıkışlı ilişki yaşamış ama sonunda hayatının aşkıyla tanışmış ve hiç zaman kaybetmeden evlenmişti. Aralarında en istikrarlı ilişkiyi yaşayan Buğra ise Nilay ile evlenmişti okulu biter bitmez.
‘’Gün gelir de büyürüz elbet’’ diyordu Burak artık hayatını kurmasını daha ısrarla isteyen kardeşlerine. Buğra-Nilay çiftinin kızı üç yaşını bitirmek üzereydi ve ikinciyi düşünmeye başlamışlardı. Barış-Özge çiftinin de bebekleri yoldaydı, iki ay kadar daha sabredeceklerdi oğullarını kucaklarına almak için. Burak ise aşk yıkıntılarının üzerine kurduğu iş hayatında yükseldikçe yükseliyordu, iyice işkolik olmuştu. Mimar olan amcasının kurduğu müteahhit firmada işe başlamıştı geleceğin patronu olarak. Burak inşaat mühendisliği bölümünü kazandığında bu işe en çok amcası sevinmişti zaten, evladı yoktu ve evlat yerine koyduğu yeğenlerinden birine şirketi bırakabilirdi öldüğünde ama şirketi ona devretmek için ölümünü bekleyemedi; ailece yaşadıkları Küçükdalyan Kasabası’na belediye başkanı seçildiğinde bir süre işin başında kalmış; sonra da askerlik görevini tamamlayan yeğenine bırakmıştı şirketin bütün yükünü. Genç bir patrondu artık ve Koray’ın da üstün iş yeteneği sayesinde sadece Antakya ve çevresinde faaliyet gösteren firma artık ulusal boyuta taşınmıştı. Önce Çukurova bölgesinde yazlık mekanlarda siteler yapmaya başladılar, daha sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu şehirlerine açıldılar…
Şimdi de Toplu Konut İdaresi’nin Bitlis’te inşa edeceği konutların zemin döşeme işini alabilmek için Ankara’ya gelmişti. İhale salonundan çıkar çıkmaz telefonundaki cevapsız çağrıları kontrol etti. Barış iki kere aramıştı, babası bir kere, amcası yedi kere, yeni ayrıldığı eski sevgilisi Eylem on yedi kere… Önce amcasını arayıp verdi müjdeyi, ihaleyi kazanmıştı! Amcası ile beraber olan babasıyla da konuştu o esnada. Sonra Barış’ı aradı.
‘’Kardeşim ancak dönebildim’’ dedi Burak.
‘’Dert etme ne oldu, alabildin mi ihaleyi?’’
‘’Sesimden belli olmuyor mu?’’
‘’Olmaz mı, sadece emin olmak için sordum. Şimdi sıkı dur, Özge’nin tayini çıktı sonunda’’
‘’Gerçekten mi, nereye? Ne olur yakın bir yer söyle’’
‘’Yakın değil, bir tahmin et’’
‘’Hadi Barış ya, kafam kazan gibi; zor bir ihaleydi. Nereye çıktı?’’
‘’Bitlis’e’’
‘’Şaka yapıyorsun!’’
‘’Valla değil, Bitlis Zübeyde Hanım Anaokulu’’
‘’E nasıl olacak, karnı burnunda! Hay Allah ben ne deyim şu kıza, bebeği doğurduktan sonra diye az mı dil döktüm; bak perişan olacaksınız’’
‘’Burak saçmalama, burası Türkiye ve bu işler öyle istediğin zaman şıp diye olmuyor. Hem sen canını sıkma, göreve başlar başlamaz doğum iznine ayrılıp döneceğiz, bebek Mersin’de doğacak’’
‘’Peki madem, yolculuk ne zaman?’’
‘’Sen ne zaman gideceksin Bitlis’e’’
‘’Ne işim var Bitlis’te benim?’’
‘’Kardeşim ihaleyi kazandın ya!’’
Kahkahalar telefonun her iki ucunda kopmuştu o an… 4 Ekim’de Bitlis’te olacaktı Barış ve Özge, bir hafta içinde geri dönmüş olacaklardı. İşlerini ona göre ayarlamaya çalışacaktı Burak ve mümkünse beraber gidip geleceklerdi.
Bu konuşma içinde en çok ‘’Bebek Mersin’de doğacak’’ cümlesi sevindirmişti Burak’ı. O dünya güzelini kucağına ilk alacaklardan biri olmak istiyordu, çocukları çok seviyordu. Hele ki kardeşinin çocuklarına… Buğra’nın kızı Nil’e tapıyordu, Barış’ın oğlu için de ölebileceğinden şimdiden emindi. Özge kıpır kıpır yerinde duramayan bir kızdı. Barış’ı yıldırım hızıyla evlenmeye ikna etmişti; başta itiraz etse de bu hıza, Özge iyi yapmıştı. Çok iyi anlaşıyorlardı, birbirlerini çok seviyorlardı ve artık yuvaları daha da şenlenecekti. Tek huzursuzlukları, Özge’nin ev hanımı olmaya alışamamış olmasıydı. Özel bir kreşte çalışıyordu evlenmeden önce ama evlenirken nasıl olsa atanırım düşüncesiyle işinden ayrılıp kocasıyla ilgilenmeye karar vermişti ama iki ay sonra sıkılmaya başlamıştı. Özge’nin sonunda atanmasına sevinmişti ama ne yalan söylesin ‘’Bebek Mersin’de doğacak’’ cümlesini duyana kadar bu seviçten pek de haberdar değildi.
Eylem’i aramadı.
Dönüş planında küçük bir değişiklik yaptı. Buğra’yı aradı ve sonra dönüş uçuşunu Hatay’dan Adana’ya aldırdı. Buğra, Nilay ve küçük Nil o akşam havaalanından Burak’ı alarak Mersin’e geçtiler. Aralarında küçük bir kutlama yapacaklardı.
Bu sürpriz karşısında Özge ve Barış sevinçten çılgına döneceklerdi. Hayat zaten sürprizlerle doluydu ama bütün sürprizler böyle sevinçle karşılanamıyordu…
Ufuk Bayraktar
_____________________________________________________________________________
(*) ’Dalgakıran’; ’Hatırla Sevgili’ dizi müziklerinden...