2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1688
Okunma
Demokrasi halkın yönetime katılımı olarak tanımlansa da ancak günümüzde; milyonlarla ölçülebilecek çoğunluğun seçtiği birkaç yüz kişilik topluluğun kendilerini seçenlerle birlikte, yine milyonlarla ölçülebilecek ancak kendi içinde atomlarına ayrıldıkları için çoğunluk karşısında azınlık durumuna düşmüş kişileri de yönetmesi şeklini almıştır. Eskilerin “bir insanı tanımak için ona yetki ve makam vereceksin” sözüyle ne demek istedikleri; seçilene kadar neredeyse kapı kapı dolaşıp oy dilendiklerini söyleyebileceğimiz kadar görev düşkünü olan bu temsilcilerin, seçildikten sonra kendilerini firavunvari şekilde putlaştırmaları, ulaşılamaz kılmaları ve erklerini yine bu erki kendilerine verenlere dahi ayasızca göstermeleri ile daha iyi anlaşılabilmektedir. Demokrasinin nasıl bir yönetim hali alabileceğine eskilerin deyişiyle birlikte “bütün despotizmler içerisinde demokrasi, en az dayanıklısı olmakla birlikte en kötüsüdür” sözüyle Fisher Ames de işaret etmektedir. Yasayı kendilerine göre yorumlayıp, değiştirip, uygulayıp, demokrasi kavramını da arkalarına alarak yaptıklarımız bizi seçenlerin iradeleridir diyebilecek kadar da cüretkârdırlar. "Demokrasi çoğunluğun kanunu değil, azınlığın saygısıdır" diyen Albert Camus’ un bu sözünün tersine, günümüz hayat koşullarında atomlarına ayrılmış azınlıkların gerek gördüğü baskılarla gerekse önlerine sunulan fırsatlarla oyalandırılmaları ve tüketim toplumunun birer üyeleri haline dönüştürülerek kaybettirilen gerçek saygınlıkları, despotizmin elindeki güçle neler yapabileceğinin acı bir göstergesidir.
“Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir.” John F.Kennedy