- 885 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
(d)Tut Yaprağı
Tut Yaprağı
-Bir tek senin elini tutabilirim,dedi. İçim acımadan,canım yanmadan …Bir tek senin elini.
Yüzünde biriken hüznü avuçlamak istercesine.Eliyle yüzünü kapadı.Çok zamandır süren bir sızıydı bu.Ne varlığına var, diyebildiği ne yokluğuna yok, diyebildiği.. Kendince varlığına deliller bulur, acısını sızısını azaltmaya çalışırdı. oysa.Önce o ela gözler ışıl ışıl parlar,büyüdükçe büyür,her yeri kaplardı.öyle sanırdı ki her yer ışık,her yer göz..Sonra tane tane sözler dökülürdü.ne söylerdi.duymazdı.Bazan uzaklardan bir çığlık gibi bazen bir ninni bazen da ruhunu saran hüzzam bir şarkıya dönüşürdü duydukları. Boğulurdu bu yaptığından, nefes alamazdı Yine de her şeye rağmen var, derdi.Var..Ve sonsuza kadar var olacak.
Hava gittikçe kararıyor,fırtına şiddetini arttırıyordu.Cama vuran yağmur damlalarının çıkardığı ses,oluklardan akan su seslerine karışıyordu.
Yağmur damlaları sıklaştıkça cama vuran ve yere düşen damlaların sesi de çoğalıyordu.Su sesi yavaş yavaş içinde akan nehrin yosunlarını çer ü çöpünü su yüzüne çıkarıyordu.
Bir nehir gibiydi Züveyda.Kolay akıllı mıydı,gelir geçer cinsinden mi,insanlar hakkında ne derdi,ne demezdi çok umursamazdı.
-Bu,dedi.Bir yaprak olmalı aslında.Bu belki bir bahar yaprağı.Belki de..
Soğuk bir sonbahar günü bütün umudunu bahçedeki ağaçta takılı kalmış sarı bir yaprağa bağlamış bir roman kahramanını anımsadı.Kız veremli olmalıydı.Ölüm-kalım arasında ince bir çizgide gidip gelen,yaprağa tutundukça yaşama tutunan, yapraktan uzaklaştıkça yaşamdan nefes almaktan uzaklaşan biri…
Romanın sonunu tam olarak anımsamıyor muydu yoksa bir olumsuzluk yaşanmıştı da anımsamak mı istemiyordu bilmiyordu.Kim bilir hangi zaman diliminden kendi yaşamında dal bulmuştu bu yaprak.Ak aktı..Kocaman..Bir çınar yaprağı idi kendi yaprağı.Yeşil miydi, hayır.Rengi sarıydı bu yaprağın.Bir ekim sabahı dalına tutunmuştu bu yaprağın.Rüzgarlar, yağmurlar hem ıslatıyor; hem tüm gücüyle yaprakla dal arasındaki bağı çözmeye çalışıyordu.
-Ya koparsa,diyordu.Ya koparsa.Bir yurt bulabilir miydi kendisine.Ona yurt olabilir miydi, dal olabilir miydi?.Yoksa ağlamaklı gözlerle rüzgarda savruluşunu toprakta diğer yapraklar arasında çürüyüşünü mü izlerdi çaresiz.
-Bu böyle olmamalı, dedi. Bu böyle olmamalı.
Arada bir yakınlaşmak dokunmak istiyordu.Bir seher vakti erkenden uyanmak rüzgarlara göğsünü açmak ve adım adım ilerlemek.Belki parmak ucuyla belki nefesiyle hissetmek.Ellerinde duymak canlılığı yada kokusunu ciğelerine dek çekmek.Ve öylece kalakalmak istiyordu.Bu onu korkuya sürükleyen bir istekti.Korkuları yer yer dayanılmaz boyutlara ulaştığında sol böğründe bir sızı başlıyordu..İçini yakan daraltan bunaltanbir sızı..İşte böyle zamanlarda görmek bile istemiyordu dokunmak bir yana.
-Varsın orda kalsın, diyordu.Var ya..Ben bunu biliyorum ya, diyordu.Bu değl mi aslolan.Onun varlığı..
Gözleri kısıldıkça yaprağın rengi sarıdan kahveye doğru kayıyordu.Önce seyrek siyah saçlarla çevrelenmiş gibi geldi.Sonra siyah ve gür kaşlar belirdi. Bu sık kıl yığınının altında iki yıldız, iki çakmak taşı gözler parıl parıl parlıyordu. Bir nefesin gittikçe sıcaklığını duyuyor adım adım kendisine yürüyen birini hissediyordu.Elini sert bir şekilde havaya kaldırarak:
-Dur lütfen, dur.Olduğun yerde kal. Bu kadar çabuk davranman acele etmen pek doğru değil.Biraz akışına bırak her şeyi.Ne derler bilirsin.Su akar akağını bulur.Sen de biraz sabırlı ol.Yalvarırım sabır, biraz daha sabır.
Kendinden çıkıp uzun bir yolculuğa dalmıştı yine.Gözleriyle yüreğiyle dağlar tepeler aşıyordu.Bir hayalin ardı sıra yürümek.Ne huzur dolu bir yolculuktu bu.Ne renkli yollardan geçmişti.Yeşilin ve mavinin her tonunu görmüş, her yaprağın kokusunu içine çekmişti doya doya.
Ellerinin ayasıyla bastırarak gözlerinden akan yaşı sildi.Dudakları acıyla kıvrıldı.Yok yoK duyduğu huzur yada erinç değil her gün kanayan bir yaranın sızısıydı.Sessizce elini uzatıp perdeyi çekti.
Gün bitmiş miydi,yeni mi şafak söküyordu fark etmedi..
30/07/2011
İzmir.
YORUMLAR
İşte buna ben ustalık diyorum. Bir yapraktan girip, nasıl olduğunu anlamadan insandan, aşktan çıkmak.
"Gözleri kısıldıkça yaprağın rengi sarıdan kahveye doğru kayıyordu.Önce seyrek siyah saçlarla çevrelenmiş gibi geldi.Sonra siyah ve gür kaşlar belirdi. Bu sık kıl yığınının altında iki yıldız, iki çakmak taşı gözler parıl parıl parlıyordu. "
Bravo yazara...
Çok doymuş, dingin bir yazı okudum. Yazdıkran sonra birkaç defa okuyup, titizlikle çevrelemişsiniz hikayeyi. Bu da okuyucuya olan saygıdır ve hayranlık duydum size. Gerçekten güzel bir paylaşım. Tebrikler.Bugün güne düşerse şaşırmam:)