Korkuyorum...
Korkuyorum... Ya değişirsen? Ya adını yeniden koyduklarımız anlamını yitirirse evsiz perdelerin gölgelerinde? Ya sen hiç tereddütsüz bir kez daha parçalarsan kalbimi?
Çoğu zaman aşka kendimi teslim etmeye engel oluyor korkularım. Bilsem ki, yıllar sonra bir mayıs sabahı, yine aynı şekilde aşk dolu, sevgi dolu geçecek, arınırdım üzerimde ki bu kurşuni olumsuzluklardan. Nefes alır gökyüzü, düşer yağmur oluklardan…
Söndürmeye yetecek gözyaşlarım var ama söndürülmeyi dilenen bir yangın değil bu. Ellerin… Ellerin benim en sevdiklerim… Korkuyorum; ya yıllar yuttuğu gibi ilkbaharı, yüreğinde ısındığım kışları da elimizden alırsa? Bozulmaz mı iklim, yerini doldurabilir mi, ayların, herhangi bir takvim? Daha yokluğumuzdan kalan boşlukları dolduramazken, hangi güç yeter söylesene, mevsimleri geri döndürmeye?
Bu karmaşanın içerisinde önce ruhlarımızı arındıralım, çamura bulanmış kirli belleğinden. Sonra yine uzat bana ellerini, giyindiğin saflıkla, yeşeren umutlarla sevişelim…
Sevdiğim her şeyin izini mi taşıyorsun sen? Yoksa sende sevdiğim şeylerin izi mi var? Hayatı paylaşmak için sabırsızlanıyor bu kollar ama sanki inatla uzuyor yollar.
Sen bana bakma, gitmedin, gitmeyeceksin… Bitmedin, bitmeyeceksin… Bir ürperti gibi yaşlanacaksın yılgın anılarımda. Kal sevgi mabedim, cennet çiçeğim, azizim olarak. Kal bir ömrü mutlulukla sorgulayarak. Ne olur kapatma gözlerini hiç. Düşürme beni tutunduğum yüreğinden. Ne olur… Ne olur, gitme. Sonum olur…
Sevgilim… Değdir dudaklarını dudaklarıma, hafızam silinsin. Bir ömür, soluğuna değen soluğum nefesimi kessin. Unutuluşa yaşayalım tüm korkuları ve geçmiş bir daha kapısının çalınmayacağını bilsin…
Elif SEZGİN