- 5541 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ağlayan kaya
İstanbul’da bir ilçe var , adına Şile denir. Şirin bir ilçe. Anlatmağa kalem yetmez, gidip de görmek lazım. Ben de Şile’yi arkadaşlarımdan duymuştum. Sevgili Ulviye Ay’ın “Bir cenin ağlıyor” romanında “Ağlayan kaya” efsanesi beni çok etkilemişti. O kayanı görmek, onun gözyaşlarını silmek geçmişti içimden. Gerçi roman baştan sona beni etkilemişti, bir nefeste okuyup bitirmiştim. Fakat “Ağlayan kaya”nı görmek bana nasip olmayacak düşünmüştüm.
Bu sene mayıs ayında İstanbul’a sefer ettiğimde yine de aklımda Şile’ye seyahat yoktu, amma Allah kısmet edince her şey bir anda oluyormuş. Beklenilmeyen bir duruma göre Şile’deki yazar arkadaşım Ulviye Ay’ı aramalı oldum ve o gün onun daveti üzerine Şile’ye gittim. Otobüs İstanbul’dan hayli uzaklaştı, nihayet yemyeşil bir ormanlık alana girdi. Gördüğüm güzel doğa manzaraları gönlümü açtı. Keyfim yerine geldi desem daha doğru olur. İlçe merkezindeki otogarda indim ve arkadaşımı aradım. Bir müddet sonra karşımda Şile gibi şirin bir hanım gördüm. Gözleri gülüyordu, uzaktan tanıdığım bu hanımın yakından bu kadar sevecen olduğunu tahmin etmemiştim. Evet bazen insanları resminden, sesinden, yazdıklarından tanımalı oluyoruz, lakin hayatta karşı-karşıya, yüz-yüze durmak bir başkadır. Şile ilçesi kadar Ulviye Hanım’ı da sevdim. Şile’ye gelip de “Ağlayan kaya’nı merak etmemek mümkün mü? Hava az rüzgarlı ve soğuktu. Oysa ki İstanbul’da sıcak beni yormuştu. Ulviye Hanım’ın beyaz arabası onun çok sevdiği sokakla denize doğdu giderken ben aklımda “Ağlayan kaya”, kendimi hayallere kaptırmıştım. İçeriye doğru birazcık yürüdük, kumlar ayakkabıma dolsa da aldırmadım.
Nihayet “Ağlayan kaya” ya geldik. Üzerini yosunlar ve farklı otlar kaplamış büyük taş parçasından dökülen mecazi manada gözyaşları aşağıda toplanıyor çeşme yaratıyordu. Yakındaki tabelada kayanın efsanesi anlatılıyordu. Buradan hatıra olsun diye birkaç resim çekildim. O gün Şilede kısacık da olsa ömrüm boyu unutmayacak güzel saatler geçirdim. Ev sahibesinin elinden nefis yemekler yedim, Hasan Ay ve sevgili Ece’yle tanıştım. Akşamüzeri Ulviye hanımın limandaki bir arkadaşına gittik. Şile Ayın süt beyazı ışığında masallar diyarına benziyordu ve aklımda öyle de kalacak. Karadeniz kıyısındaki bu şirin ilçe Güneşin çıktığı ve battığı tek yer olarak muhteşem güzellikleri koynunda daha çok yaşatacaktır. Geçe zifiri karanlığına bürünürken bir taraftan da Tan siyah gömleğini yırtarak çıkmağa çabalıyordu. Şilenin semasındaki yıldızlar masallardaki peri kızlarının yere dağılan boncuklarıydı benim için.
O gün ben Şilede bir masal yaşadım ve bu masalı bildiğim, gördüğüm herkesle paylaştım.
Teşekkürler Ulviye Ay’a ve ailesine...
6.08.2011 Azerbaycan_Şeki