- 779 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH GÜZELDİR HER ŞEYİ GÜZEL YARATIR.
İyi – Kötü, Güzel – Çirkin, Doğru – Yanlış
Allah her şeyi iyi, güzel ve doğru yaratır. Hayat ise iyiyi kötü, güzeli çirkin, doğruyu yanlış (öğretip eğri) yapar. Allah’ta, hayatta her kese (bilmediği) her şeyi öğretir.
Doğuşta tek renkli olan hayatımız, yaşamın içinde hayatın renkleriyle renklenir.
Herkes yaşadığı hayat içinde (kimle karşılaşıp kimle iletişim kuruyorsa onun hayatından da kendi hayatına renk alıp renk katarak hayatın değişik renkleriyle renklenir.) birbirinin karşıtı olan hayatın renkleriyle renklenir.
Allah yaratıp var eden tek varlık olduğundan yaratıp var edeceği her bir varlığı kendi eksiksiz ve noksansız oluşuna bağlı olarak oluşan kendi güç ve kuvvetiyle büyüklük ve şanına yakışır bir biçimde hepsini (Her bir çocuk, ebe beyinlerinin her türlü evveliyatına ve gen yapısına bağlı olarak yaratılıp var edilecek olmasından dolayı ana- babaya ait her türlü oluşum ile kültürel alışkanlıklarda geçmişten geleceğe birikerek taşınacaktır. Dolayısıyla her doğan çocukta hayatı etkileyen her oluşum benlikten benliğe geçerek yedi nesil boyu yaşatılıp taşınır. Bu benlikten benliğe taşınıp yaşatılan işlevlere sadece varlığın gen yapısı değil, hayat içinde işlenilen her türlü hayır, şer ile alınıp verilen dua ve beddualar da dâhildir.) en mükemmel, en iyi şekil ve biçimde yaratıp var eder.
Onun için iyi yaratılmış olan her çocuğu hayat kötü yapar. İnsanlar hayatın içinde zamana bağlı olarak oluşup taşınan hayatın kötü renkleriyle boyanıp kötü olurlar. Yoksa hiçbir kul, hiçbir zaman kötü ve günahkâr yaratılmaz. Kötü renklerle boyanıp doğmaz.
Çocuklarımızı kötü yapan ebe beyinlerin zaman içinde oluşturup benliklerinde / vicdanlarında taşıdıkları, yaşadıkları hayatın onların benliğine yapıştırıp taşıdıkları kötü renklerdir. Her kes benliğinde oluşturduğu bu iyilik ve kötülüğü bir virüs gibi benliğinde taşır.
İşte insan ve diğer tüm canlılara zarar verip yok eden onları yaşatıp öldüren bu virüstür. Onun için insanı ve dünyayı, insan benliğinde oluşturulup taşınan iyi bilgi yaşatırken, insan benliğine sığmayıp taşan kötü bilgide öldürüp yok eder.
Allah güzeldir. Güzel olduğu için de (büyüklük ve şanından dolayı da yaratıp var edeceği) her varlığı / her şeyi güzel yaratır. Güzel var eder. Onun için anasından doğan her çocuk doğduğunda onu doğuran ana - baba gözünde o her şeyden çok güzeldir. Onu kötü yapıp çirkinleştiren hayattır. Hayatın içinde yaşarken karşılaşıp benliğine musallat olup yapışıp taşınan kötü renklerdir. Yani kısacası hepimizin içinde yaşayıp var olduğu hayatın ta kendisidir.
Hayat bir bütündür. Arada boşluk ve kopukluk olmaz. Çünkü hayat boşluk ve kopukluğu kabul etmez. Onun için hayat süreklilik içinde devamlılık arz eder. Hayat süreci içinde devamlılık arz eden her şey birbirini takip eder. Takip eden hayat süreci içerisinde her şey nesilden nesile taşınır.
Onun için ebe beyinlerin yaşadıkları hayat içinde oluşturup benliklerine yapıştırıp taşıdıkları her şey yani hayatta yapıp ettikleri tüm iyilikleri ile kötülükleri çocuklarına geçer. Geçen bu oluşumlar benliklerde nesilden nesile taşınıp yaşatılır.
Onun için akıllı varlık olarak yaratılıp var edilen insanoğlu kendisine verilen hayatın farkına varıp yaşamalı ki yaşayıp var olacağı hayat içinde ona koca bir ömrün boşu boşuna verilmediğini bilip idrak etmeli. Bilip idrak edip yaşarken de yaşayacağı hayatın tüm görev ve sorumluluğunu bilerek yaşamalı. Bu bilinçle de yaşarken kendi nesline kötülüğü olacak her türlü kötü şeyleri benliğinde oluşturup taşıyarak çocuklarının benliklerine yapıştırmamalı.
İnsan hayatta her şeyin bir karşılığı olduğunu, mutlaka her yapıp edilen iyi ya da kötü her şeyin mutlaka bir yansıması, bir karşılığı olacağını bilerek yaşamalı. Çünkü dünya köşeli değil, yuvarlaktır. Hiçbir şey hiçbir yere çarpıp ya da takılıp kalmaz. Onun için her benlikte oluşturup taşınan her iyilik ve kötülüğün bir sonraki nesle taşınıp yapıştırılarak yaşatılacağı bilinmeli.
Yaşayıp var olduğumuz hayatta yapıp ettiğimiz hiçbir şey boşuna değildir. Onun için yapılan hiçbir iyilik boşuna çıkmaz. Hiçbir kötülükte kimsenin yanına kar kalmaz.
Onun için okuyup bilinçli olmalıyız. İyi niyetli olup güzel düşünmeli, güzel yaşamalıyız. Hiç kimseye kötülük düşünüp, kötülük etmemeliyiz. Kimseye beddua edip, beddua almamalıyız. Çünkü hayat ileriye dönük her günün tekrarından ibarettir. Onun için yaşadığımız bu dünyada biz ne edersek elimizle o gider her yere bizimle. Yaşamımız boyunca sakın biz bu sözü bu kuralı unutmayalım.
İşte hayat budur. Yoksa Allah hiç kimseyi kötü yaratıp çirkin yapmaz. Her şeyi biz kendi ellerimizle iyi yaparız. Ya da her şeyi kötüleştirip çirkin yaparız. Yaşadığımız hayatta her şey karşılığını bu şekilde bulur.
Onun için insanı insan yapan aklın, en büyük görevi, bu görevin yerine getirilmesine dair oluşacak bilinci, bu bilinç ile de yaşama dair tüm görev ve sorumluluğu budur. Yoksa insana verilmiş olan akıl, başa boşuna konulup boşuna verilmiş olur. İnsan başında olan akılla dolu gelir. Okuyup düşünüp akıl etmezse, akıl başta boş gider. İnsanda gerçek anlamda insan olup Hakk’ın huzuruna güzelleşip doğru dürüst varamaz.
Çünkü varlığın en güzeli Allah’tır. Güzellikte ona en yakın olup, en güzel yaşayan en güzeldir. Güzellikte, güzel yaşamda ondan uzaklaşan da uzaklaştığı oranda da onun güzelliğinden uzak olup çirkindir. O derecede de kötüdür.
Onun içinde Allah, hiçbir çirkinliği ve çirkin işi, hiçbir kötülüğü ve kötü işi sevmez. Sevmediği içinde yaratılışta hiçbir kulunu çirkin ve kötü yaratmaz.
Allah, doğrudur. Hiçbir yanlışı eğriyi sevmez. Onun için yaratıp var ettiği her varlığı doğru ve düzgün yaratır. Yoksa hiçbir varlık sıratı müstakim yolunda doğru ve düz gitmez. Doğru ve düz gitmeyen hiç bir varlıkta doğrunun yanına varıp düzlüğe çıkamaz.
Allah her zaman doğru olanı sever. Sevdiği içinde hep doğru olanın yanındadır. Doğruluktan uzaklaşıp düzgün bir hayat yaşamayanları da doğrudan uzaklaştıkları oranda varlıkla arasına mesafe kor. Onu o oranda da sevmez. Eğriyi terk edip yanlıştan dönmeyene yaptığı kulluk sözleşmesi gereğince rızkını ona ömrünün sonuna kadar verir. Ama kul O’na yaklaşmadıkça O’da ondan istemeyerek de olsa zamanla uzaklaşır.
Onun için varlığın en doğru ve düz olanı Allah’sa, ona yaşantısındaki doğruluk ve düzgünlükte en yakın olan kul / insan en doğru olandır. Düzgün bir hayat yaşayan insan da düzgün yaşaması oranında Allah / kul yanında en düzgün olandır.
Hayattaki yaşamında doğruluktan uzaklaşan da uzaklaştığı oranda eğri yaşar. Yanlışa gider. Allah nasihatine uymayıp eğri yola gidip yanlış yaşayanları ne Allah ne de kul sever.
Allah kullarını sevdiği için yaratıp var ettiği her kuluna akıl verip doğru yaşamasını sağlamak için ona yol gösterici olarak hayatın yaşam broşürü sayılan Kur-an’ı nas (nasihat) edip okuyup dinleyip öğrenmesini istemiştir. Okuyup okuduğunu doğru anlamayanlara da doğru anlaşılıp doğru yaşamalarını sağlamak içinde onlara hayatın örnekleri olucu peygamberler göndermiştir.
Demek ki, yaşadığımız hayatta iyi olup, güzel yaşamak, yanlış ve eğriden uzak durup doğru olup düzgün yaşamak için her şeyden önce içinde yaşayacağımız dünyayı ve hayatı öğrenip bilmek gerekiyor.
Yoksa hata yapar yanlış yaşarız. Yaşadığımız hayattan ders alıp doğru yaşamayı öğrenmezsek hayatımıza başkaları karışır. Onlar da bizi ya doğru ya da yanlış yönetir. Sonunda da başkasının aklıyla kendi hayatımızı çıkmaza sokarız. Yanlış yapar, yanlış yaşarız. Doğru yaşarsak ne ala. Yoksa sonunda kendi ellerimizle kendi kaderimizi başkalarının akıl ve vicdanına terk edip yaşamaktan dolayı kendimizi suçlayıp ömür boyu keş kelerle yaşayıp huzur bulup mutlu olmayan vicdanımızla azap çekeriz.
Allah hiçbir kulunu azap çeksin diye yaratıp var etmez. Yanlışa çekip yanlış yaşatmaz. Onun için Allah, varlığı yaratır, yaşatır, yaşattıklarına bilmediklerini öğretir.
Bunun için Allah, temelde tüm varlıklara hayatlarının başlangıcında hepsine birden birlikte yaşayacakları doğal hayatı doğru yaşamaları için şuursal akıl vermiş. Bu akılla da içinde bulundukları doğal hayatı doğru ve kolay yaşamaları için hepsine birbirinden uzuvsal alışkanlıklar kazanarak yaşamalarını öğrenmelerini sağlamıştır.
Diğer varlıklardan üstün kıldığı / yaratıp var ettiği insanı belirli bir yaştan sonra daha çok gelişip ilerleme kaydedip olgunluk kazanabilmesi için ona şuursal aklın üstünde kendi kendine öğrenip düşünüp doğru bir hayat yaşayabilmesini sağlaması için her kuluna yetkinlik kazanabileceği cüzi de olsa kendinden akıl vermiştir.
İnsan kendine verilen bu cüzi aklı elinden geldiğince erginleştirip olgunlaştıracak. Okuyup öğrenip büyütüp genişletip derinleştirecek. Bunun için insan ya okuyacak. Ya dinleyecek. Ya da hayatı gözlemleyip izleyerek dünyayı okuyup öğrenip bilerek yaşayacak.
Demek ki, yanlıştan, kötüden, çirkinden uzak durup doğru, güzel ve iyi bir hayat yaşamak istiyorsak, okuyup öğrenmeliyiz. Doğru yaşayıp düzgün olmalıyız. Çirkin hayattan uzak durup güzel yaşamalıyız.
İyi, güzel ve doğru yaşamak isteyen herkes önce yaşayacağı hayatı ve dünyayı okuyup öğrensin. Yoksa iyi, güzel ve doğru bir hayat yaşanmaz. Yaşansa da tesadüfî olur. Hayat tesadüfen yaşanılacak kadar ucuz değildir. Çünkü daha sonraki pişmanlıklar fayda etmez.
Onun için keşkenin öncesi pişmanlık, sonrası şişmanlıktır. Şişmanlamamak için pişman olmadan yaşamamız gerekir.
Bunun içinde okuyup, öğrenmeliyiz. Öğrendiklerimizi düşünerek derin düşünce içinde olup iyi, güzel ve doğru bir hayat yaşamalıyız.
06.08.2011
Cahit KARAÇ
Şair, Düşünür ve Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.