- 1812 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Sessiz Mahalle
İzmir Sığacıkta bir mahalle. Büyük bir mahalle burası. Denizin hemen yanıbaşında.Çam ağaçları ile kaplı, zeytin ağacı da çok, bir kaç tane selvi, iki tane çınar.
Ama daha çok çam ağacı. Hatta bir kere gittiğimde çamın reçinesi bulaştı güzel ağacı okşayayım derken..Ellerim yapış yapış oldu, nasıl temizleyeceğimi bilmedim, mahallenin çeşmesi de çıkaramadı. Evlerden birinin kapısını çalıp yardım isteyecektim ama,rahatsız etmek istemedim..
Burada evler çeşit çeşit kimi oldukça büyük ve bakımlı, bembeyaz bahçe duvarları ve o bahçede rengarenk bitkiler, çiçekler.
Bazı evler bakımsız, yıkık dökük, bahçeleri de arsız otlarla dolu..Zillerde isimler silik, okunmuyor.Ama bu mahallede bunu önemseyen yok..
Sessiz bir mahalle burası. Göğe doğru uzanmış selvilerin hışırtısını duyarsınız. Denizin dalgalarının mahallenin girişindeki kayalara çarparken çıkardığı sesi, mavi suların üzerinde kayıp giden kayıkçı motorcularının sesini..Ana yoldan geçen arabaların seslerini birde.Bu sesler, çam ağaçlarından, zeytin ağaçlarından selvi ağaçlarından ve o iki tane çınardan o beyaz bahçelerden yıkık evlerden, bakımsız bahçelerden ihtişamlı köşkerden demir kapılardan süzülür süzülür sinsi bir sis gibi tüm mahalleye dağılır..Mahallenin sessizliği arabaların korno seslerini, denizin sesini, kayıkçı motorlarının sesini ve hatta rüzgârın sesini bile boğar.Bu mahallenin sessizliği tüm sesleri yok eder...
Sığacıkta da her yerde olduğu gibi akşam güneş çekildiğinde tüm evlerin ışıkları tek tek yanar..Bu mahallede yanmaz, sessiziliği sevdiği gibi karanlığıda sever bu mahalle. Mutfaklardan yemek kokuları yayılmaz, bardak tabak sesleri duyulmaz.Sığacık tatil beldesi, lokantaları kafeteryaları meyhaneleri akşamları şenlenirken, mahalle bu şenliğe kayıtsızdır. O mahallede zaten ne işlerinizi, ne eğlenceyi düşünürsünüz.Ne yarınki toplantıyı, ne halı saha maçınızı.
Kokusuz, sessiz ve düşüncesizdir bu mahalle..
Yanyanadır, zengin evleri ile fakir evleri. Bir sinema artistinin yanında bir inşaat işçisinin evi bulunabilir. Yaşlı bir bankacının hemen yanında yalnız yaşayan on sekiz yaşında bir genç kızın evi olabilir.Konya eşrafından bir hacı ile İzmir merkezden bir doktorun evi yanyanadır.Bir albayın evi ile bir kürdün evi, iki adımdır araları..
Kokusuz ve düşüncesizdir demiştim ama bunlar mahalle halkı için geçerli. Sizin için değil. Bu mahalleye geldinizmi huzurun kokusu ne renktir görebilir, duyabilir, hissedebilirsiniz. Düşünceleriniz o kadar temizlenir ve berraklaşır ki, dalgın seyrederken mahallenin evlerini ve evlerin kapı zillerindeki isimlerini okurken herşeyin ne denli basit olduğunu duyumsarsınız. Mutluluğun çırpınarak, savaşarak bulunamayacağını anlarsınız. Hayatın karmaşık ve çarpışık düzenini karşınızdakine saldırarak daha da aşılmaz, nizama sokulmaz hale getirdiğinizin farkına varırsınız.
Sözcükleriniz, tereddütleriniz, kırık örselenmiş yürekleriniz ve tüm düşünceleriniz saydamlaşır, nurlaşır.
İnsan düşünen hayvanmış ya hani, en bulanık en çamurlu düşüncemiz şidettir..
Eli kana bulanmamış hiç bir düşüncemiz yokken asla kardeş olamayız..
İşte düşüncesiz dediğim mahalleden ayrılırken, size armağan ettiği düşünce..
Ve
Bu mahalleye gelirken, gelip geçtiğiniz yollardaki iz sizin izinizdir.Bir yerlerde takılıp kaldığınızı hissederseniz eğer bu mahalleye tekrar tekrar gelin derim.
Çünkü herhangi bir mezarlığa her gidişinizde
Başlamanın, kaldığınız yerden tekrar başlamanın gerekli olduğunun farkına varırsınız..
YORUMLAR
Hımm...bir kere efendim, yazının soundtrack'ı müthiş...
Açtım, dinliyorum...ve yazmaya başladım bir şeyler..
'Ne kadar az düşünüyorsunuz?' diye bir hitap vardır Kutsalımızda..Ne kadar az düşünüyoruz ki hayatta ve ne kadar unutkanız ki, bizi halk eden Rabbimiz Kuran-ı Kerim de yüzü geçik yerde böyle hitaplarla bize sesleniyor..
İnsanlar yaşamlarına anlam vermek için karşılaştırma yapabilmeli. Karşılaştırmanın en kolay yolu da nedir, 'Mezarlıklar!'
Aslında mezarlıklarda toprağın bol olması bizi duygulandırır ve bizi kendimize getirir..Biliriz ki, orada bizim gibi yaşayan insanlar yatıyor. Toprak fikriyle, şehirden uzak yerlerde bize bu duyguyu her daim kazandırır...
Biraz acayip ama gönlümde de hep böyle bir mekan da yaşama arzusu yatar. Amma velakin şartlar insanları zorladığı için, bir hayal oluverir bu istekler..
Yazıyı okurken o kadar çok şey düşündüm ki ,inanın şu anda şu yazılanların karışıklığıda bundan kaynaklanıyor..
Çok iyiydi...Hem ortamı tasvir hem de mana yönünden...
Biraz sezercik gibi olacak ama inşallah doğduğum yerleri bir gün ben de gezeceğim.. İzmir'in yazılacak o kadar çok malzemesi var ki!...Geçen batan vapur mesela..O anı tasvir, yerinde hem de:)
Düşündürten yazınızı kutlarım..
Hürmetle daim..
çöldeki kelebek
Bir gün evvel aynı saatlerde karşıya geçmiştim.Martılarla gevreğimi paylaşırken İzmirin ne güzel olduğunu hayatın ne güzel olduğunu düşünmüştüm.Ölüm aklıma bile gelmemişti.Her an aklımıza gelmesi gereken bir tema değil ama ..Yorumunuzla bile düşündüm.Yarın ne olacağımızı kimse bilemez.O yüzden anın tadını savaşmadan çıkarmak lazım.
Teşekkür ederim anlamlı yorumunuza.
Ölüm ve mezarlıklar herkesin eşit olduğu yer. Yaşarken ki sınıf farkı buralarda nasıl da kalkıyor. Çok etkili bir anlatımdı. Kutlarım. Sevgilerimle.
çöldeki kelebek
Güzel paylaşımlarınızı tekrar okuyacağız.
Çok teşekkür ederim.
çok ustaca anlatılan ve ders alınacak bir mezarlık tablosu çizdiniz kutlarım sizi sanırım son zamanlarda yaşanan olaylardan dolayı (siyaset asla yapmam lütfen yanlış anlamayın)sessiz mahalleler de ayrılacaktır
saygılarımla
çöldeki kelebek
Teşekkür ederim Atilla bey
çöldeki kelebek
Teşekkür ederim.
çöldeki kelebek
her zaman bekleriz.
Teşekkür ederim