- 760 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAMAL (6. Bölüm)
5 Nisan 2010; Ayvalık
Akşamüstü kızıllığını serpmeye başlamışken varmıştı Ayvalık’a… Geçen yaz geldiğinde yanında Eylem de vardı; diğerleri gibi tarihine iz bırakmış ama hayatında yer alamamış o kadın! Zaten yalnızlığına aşık olan bir adama yalan söylenir miydi, neden bütün kadınlar yalan söylüyordu? İşte bu defa yalnız gelmişti buraya, yalnızlığıyla… Bu defa sahil kıyısındaki o mekanda yalnız yudumlayacaktı birasını, yanında illa ki çerez isteyen biri olmayacaktı! Sonra acıkınca caddenin karşısındaki dükkanlara gidecek ve tek başına yiyecekti Ayvalık tostunu, karşısındakinin bitirememesini beklemeye de hiç gerek yoktu üstelik, eğer doymazsa bir yarım tost daha isteyebilirdi. Gece olunca hiç şaşmaz Cunda’ya giderdi, bu mevsimde açık mekan olur muydu; neden olmasın ki? İlla ki hepsi değilse de açık birkaç mekan olurdu. Hem ertesi gün akşam yemeğini Cunda’da sahil kıyısındaki o balık lokantalarından birinde yer, denizdeki yavru balıklara kızarmış ekmek ufalar atardı; Cunda’da bir pansiyonda mı kalırdı ki? Şeytan Sofrası’na bir akşamüstü giderdi elinde birkaç şişe birayla… Bütün bunları yalnız başına yapabilirdi, aşıktı zaten yalnızlığına…
Aslında yalnızlığı hiç sevmiyordu Burak, o özgürlüğüne aşıktı. Hayatında ilk defa yalnız başına bir tatile çıkmıştı ve aslında sıkılmıştı şimdiden ama o bu sıkıntıyı algılayamayacak kadar derin bir kederin içindeydi zaten! Şimdiye dek yalnız başına çok seyahat etmiş ama gideceği yerde onu bekleyen birileri hep olmuştu. Geldiği bu yerde ilk defa yanında kimse yoktu ve kimse onu beklemiyordu.
Cunda’da kalınacak bir pansiyon olup olmadığını hatırlayamadı, ana caddenin üstünde ‘’otel’’ yazısını görünce hemen buraya yerleşmeye karar verdi; otelin adına bile bakmadan üstelik! Tam kapının önünde durdu ve dörtlüleri yakarak arabadan inerken içerden genç bir delikanlı fırladı dışarı ‘’Efendim, arabanızı buraya park edemezsiniz trafik ceza yazar’’ dedi heyecanla. Anahtarları uzatarak ‘’Uygun bir yere park ediver o zaman’’ dedi gülümsemeye çalışarak. Oysa gülemeyecek kadar yorgundu hem de bu sadece yüzlerce kilometre yapmış olmanın yorgunluğu da değildi.
Delikanlıya biraz durmasını işaret ederek bagajdan çantasını aldı. Resepsiyona doğru yürürken ‘’Umarım çenesi düşük biri değildir’’ diye düşünürken kıvır kıvır açık kestane saçlarıyla otuz yaşlarında genç bir bayan ona gülümsüyordu. ‘’Hoşgeldiniz beyefendi’’ dedi oldukça nazik bir sesle, nazik olduğu kadar samimiydi; ‘’Hoşbulduk’’ derken gerçekten de çok hoş geldiğini hissetti. Burası öyle şatafatlı bir otel değildi ama oldukça iyi karşılanmıştı, lobiyi süzdü gözünün ucuyla; koltuklar, tablolar, heykeller pahalı değildi ama temiz ve şıktı. Oldukça zevkli biri tarafından dekore edilmiş olsa gerek, hiçbir ayrıntı göz yormuyor, rahatsız etmiyordu.
Resepsiyonist bayan çok nazik karşılamasına rağmen çok sohbet etmemişti onunla. Deniz manzaralı bir odada kalmak isteyip istemeyeceğini sorarken fiyat farkından bahsetmiş ve ona fazla soru sorma imkanı vermeden bilmek isteyeceği bütün ayrıntıları bir anda anlatmış ve tercihini sormuştu. İşte şimdi de onu odasına götürecek delikanlı ile beraber asansördeydi.
Ilık suyla duş alıp hemen sahile inecekti, öyle de yaptı. Karnı acıkmıştı ama yemek yedikten sonra bira içemezdi, yorgundu bugün Cunda’ya gidip rakı-balık yapamazdı ama illa ki bir şeyler içmesi gerekiyordu! Orfonos’a gitti önce, denize sıfır masalardan birine yerleşerek uzaktan ona bakan garsona ‘’bira’’ diye seslendi. Bir süre sonra elinde neredeyse buz tutmuş bir bardak ve buz gibi olduğu şişesinden anlaşılan birayla garson yanaştı masaya, ‘’Çerez, patates cipsi ya da başka bir şey de ister misiniz’’ diye sordu, ‘’Sadece bira’’ dedi nazikçe. Birasından küçük yudumlar alırken denizi, adaları ve martıları izlemeyi ihmal etmedi. O muhteşem manzara eşliğinde üç tane bira içti. Yol yorgunluğu üzerine bu kadar yeterdi, şimdi karşıya geçip tostunu yiyecek ve otele gidip uyuşacaktı.
Banyoda jakuzi var mıydı acaba, neden hatırlayamadığına şaşırdı, nasıl bir yerde duş almıştı; duş almış mıydı? Sipariş ettiği tostun gelmesini beklerken bunları düşünmüş ve koltuk altını koklamıştı. Biraz terlemişti ama kokmuyordu, gülümsedi hınzırca banyoda ne yaptığını hatırlayınca. Bir duş kabininin içindeydi, jakuzi falan yoktu! Bu durum hoşuna gitmedi ama yapabileceği bir şey yoktu. Geçen sene kaldığı pansiyonda da jakuzi yoktu zaten ama yalnız değildi o zaman, şimdi bir başına bir serseri gibi dolanabilirdi. Mini etekli kızlara istediği gibi bakabilir (hiçbir zaman dik dik bakmazdı ama kız arkadaşları hep fark ederdi baktığını) ve hatta onlarla sohbet bile edebilirdi.
Orta yaşlarda, göbeği yaşından büyük bir adamın sesiyle sıyrıldı düşüncelerinden. ‘’Bir de ayran getirebilir misiniz’’ dedi adam hiç sormadan, ayran hemen geldi. Tostundan ilk ısırığı alırken yıllar önce bir magazin programında izlediği ‘’tostumu yedim, bekliyorum’’ haberi geldi aklına, birkaç dakika sonra tostu yenmiş olacaktı ama öyle bir mesajı kimseye atmayacaktı. Aslında annesini arayıp haberdar etse artık yollarda olmadığını hiç fena olmayacaktı. O yolda giderken kadın çağrı bırakmış, mola verdiğinde Burak aramıştı annesini. Kendiliğinden arasa çağrı da bırakmazdı ya oğlu araba kullanırken, işte ana yüreği; dayanamıyordu habersizliğe…
‘’Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar’’ diye düşünürken Huriye Teyzesi ve Muzaffer Amcası geldi aklına; ‘’babam da ağlar’’ dedi içinden ve ağlayacakların listesini çıkardı zihninde…
Otele dönmek için yola çıktığında, hiçbir ismin aşina olmadığını fark etti. Bereket ki resepsiyonist kadın bir kart vermişti ona, cüzdanını açtığında kartın orda olduğunu görünce rahatladı. Tıpkı geldiği gibi ağır adımlarla cadde boyunca ilerledi. Odasına vardığında ilk iş banyoya bakmak oldu; yerler nemliydi, beyaz bir klozet ve neredeyse küvet kadar geniş bir lavabo vardı banyoda ama ne küvet ne de jakuzi vardı. ‘’O zaman tekrar banyo yapmak gereksiz’’ diye düşünerek elini yüzünü yıkadı, üstünü çıkardı ve uzandı çift kişilik o yatağa, çift kişilik yalnızlığıyla…
Ufuk Bayraktar
____________________________________________________________________________
Resim : Ayvalık’tan bir görünüm
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.