Siyah Güzeli
Şimdi Medine sıcaktır,
Ahali ya namazda, ya niyazdadır.
Sokakta oynayan üç beş çocuktan başka,
Medine ziynetine kapanmıştır,
Bu vakit girersen Medineye,
Gözlerin bakınır, ya hurma dalına,
ya da suyu çekilmiş yalnız bir su kuyusuna.
Ben de uzun yoldan geldim Medine ye,
Ayaklarım dermansız girdim, tabiri caizse sürüne sürüne,
Bahsettiğim gibi vardı gözlerim nimetlerine,
bir iki hurma, kana kana su....
ve uzandım, bir evin köşesine, sere serpe.
Tam dalmıştım ki, mescid boşaldı, kadınlar evlerinden dışarı çıktı,
Sanki Medine bir anda çiçeklerini açtı.
Herkes aynı yöne koşturuyordu,
Küçük çocuklar ’anne bekle’ diye bağırıyordu.
Uzandığım yerden bir anda doğruldum,
Neler olduğunu öğrenmeye koyuldum.
Ben yabancıydım ama kimse bana bakmıyordu,
Nerden, nasıl, niçin geldiğimi kimse sormuyordu.
Birkaç deve uzaktan, üzerinde binicilerle geliyordu,
Medine adeta bayram ediyor, cemaat şarkılar söylüyordu.
’O gelenler kim?’ dediğim herkes, sadece gülümsüyordu.
Ben de merakla gelenleri beklemeye koyuldum.
Hal bu ise, bu gelenler sıradan değildi, biliyordum.
Derken en öndeki devede bir sima belirdi,
Yüzü nurdan parlaktı,yok yok bu ya düş ya serap idi.
Üzerinde zifirden siyah bir libas, başında sarığı siyah,
LÜle lüle saçları siyah , tam kararında sakalı siyah.
Deveden indiği an, eshab hep birden çekti "Elhamdülillah".
O kadar zarif, o kadar inceydi ki...
O kadar asaletli, o kadar zarifti ki...
Yüzünde tebessüm sanki hiç yol gelmemiş,
Sanki insanlar, asırlardır bu yüzü görmemiş.
Derken diğer devedeki deindi, sordum "Ali" dediler,
Elinde daha önce görmediğim bir kılıç, "Zülfikar" dediler.
Merakım gitti, gözlerimle hemen siyaha bürünmüş güzele döndüm,
Eteğini öpenlerle beraber, sanki ben de öptüm.
Sonra yol verdikleri biri devenin yularını tuttu,
Arkamda kadınlar, gençler, yaşlılar hayıkırdı "Hasret bitti.".
Gözlerim, yine karanlık siyah elbisesine takıldı,
Siyahı bilirim ama bu başka bir siyahtı.
Yuları tutan zat, "Hoşgeldin Ya Resullulah" dedi,
"Siz hacda iken bize Medine ne zor idi".
Bu zat-ı muhteremin ismi de Ebubekir idi,
Galiba nur yüzlü yok iken Medine ye halife idi.
Kucaklaştlar, çölün suya hasreti okunuyordu,
Adeta bütün alem, bu vuslata dokunuyordu.
"Hoşgeldin" dedi tekrar "Hoşgeldin Siyah Güzeli!".....
Sanki içimi okumuş, benim düşündüklerimi söylemişti,
Tamamlayamadığım sıfatı dillendirmişti.
Gözlerinden bocuk boncuk yaşlar damlıyordu,
Vaziyeti gören cemaat hıçıkırıklara boğuluyordu.
Al tenli, siyah, simsiyah sakallı, vakarlı,
O nur bedeni ile siyah ne kadar da tutarlı.....
Libası cennetten gelmiş deseler, şaşırmayacaktım,
Artık o Siyah Güzelinden hiç ayrılmayacaktım.
Scatter
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/71711.gif)
Ne deniyordu, hayat-ı siyer-i Nebi..
Bu vakit aslında aşere-i mübeşşere'yi daha iyi anlama ve onların sevdasıyla Hak Resul'a bağlanma vakti..Ramazan mı sadece? Kesinlikle hayır...12 ay boyunca devam edebilmeli bu aşk..!
Sizinki de, destansal bir asr-ı saadet güneşini maziden damıtma şekli..
Seviyorum böylesini, Önce Haktan, Sonra Resuldan ötürü..
Hürmetle daim:)
![Mehlikam](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/86099.gif)