- 937 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Yazarın Deneme Anatomisi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çokça zaman farkına dahi varmadan denemekle geçiyor zamanımız. Denemek bir yazarın ibadeti oluyor ve tefekkür babında ihtiyacı olan ilhamları olan getiriyor. Bu yüzden ‘denenmişlik’ hırkasının, içi pas tutmuş söz öbekleriyle, anatomik bir irdelemeye hakkı olduğunu düşünüyordum.
Üşütür çoğu zaman ilham arayışları ve bütünlük pahasına katledilir çoğu zaman sancılı gözyaşları. Herkes denemeye başlar, denemekle bir nizama girer insanın alışkanlıkları. Kimi zaman müphem acıların şehrine göç eder, kimi zaman da eski çağlardan kalma bir amfitiyatronun ortasında üç birlik ilkesine sadık kalarak kendinden bahsetmeye başlar. Aslında Edebiyat için vazgeçilmez sondur bu; ‘Denemek ve kendinle yüzleşmek!’ İnsanların birçoğu faydalı bir gösteri yaptığını zannederken, seyirciler uyuklamaya başlamıştır bile ve bahardan bahseden yazar için o büyük yalan çoktan gelip çatmıştır; yaprak bir kere yere düşmüştür.
Bazen tüm soruların cevabı bir cevap içinde, nezih harflerin öbek öbek raksında toplanır da, saçmalamaktan öte, eksik kalan duyguların güzelliğinde birleşir ömür. O an insan, çılgınlık zannedilen ve hayatta yapmaktan utanılan şeyleri tezgâhında işlemek konusunda sınır tanımaz. Kelam latifenin bürhanlığında bir iç dökme olduğundan dolayı, anlatılamayan duygularda, yalnızlığın dermanına baytar olan bir af dileme bilmecesinde, kentrilyonlarca defa gerçeğin yüzüne geçirilen bir maske olur ‘şaka’ lafzı. Ama söz bir kere ağızdan çıkmıştır ve devlerin avucunda cücelerin özrü asaletin girdabında yırtık bir çekin hiçliğine bürünür. Yeni akımlar, eskinin lanetiyle büyür.
Susmanın delişmen bir arzusu, yaşayanların iştigallerine düşünme kayıtsızlığında sessizce ilişiverir. Dergiler, kitaplar, risaleler aslında hep aynı gölgeyi temsil eder, gölge olmanın manasına ait bir yemini kelime kelime sayfalara nakşeder. Yazar, edasında bu hoşnutluğun bamteline dokunuvermek adına, küçük bir çocuğun renkli dünyasına ait uykularda, sesine ait reform edilmemiş duyguların göz kırpılmamış azizliğine daldırır kalem ucunu ve insanlar derdin yaşanabilirlik kıstasını ölçer satır satır. Ama özgüven eksikliği ve şiir küfrüyatı içinde, pek çok zaman saygının anayasal resmiyetine tecavüz edilir. Bu hak aranan taleplerin dışında, hiciv ahlakını demokratik yollarla çözememiş çağlar, alıngan bir kültür yığını olmaktan başka gelişim göstermeye mukavemetleri yetmez. Bugün için yanında olduğu ve severek takip ettiği sanat dalını, yarın için kendine pek bir fayda vermediği düşüncesiyle terk eder. Lafzın ve kelamın tefrikalar halinde neden kaynaksal bir ütopyaya ihtiyacı olduğunu, faydasızlık ve yalnızlaştırılmışlık psikolojisi iyi bir analiz kriteri ortaya koyarak, insanların anlayabileceği nitelendirmelerle izah eder. Bu zamanda da esas yazarlar ve kelime savaşçıları, ihtiyacı olduğu açıklamayı yaparak, kendini küçük düşürtecek büyüklenmelere uğramak zorunda da kalmaz.
Eserler içinde upuzun uzanırken cümleler, ilhamlar otomatik sorgulamalarda tatlı bir zihnin paradoksu oluverir. Aslında monolog kötürümü öykülerde, yazar bir hasta şakiliğinde hekimine kabul edilmez reçete sunuverirken, hastalığın mimarına ait bir esbap düşünülmek istenmez. Sanatsal hülyasında herkesin iç döküm haznesi kabul ettiği cümleler, çirkin münakaşaların yeri olmaya başladığı an, yazarın fevt edeceği saygınlık pahasına böbürlenme dirayeti de asla kalem ehli tarafından geçerli bir davranış biçimi sayılmaz. Münakaşalarda tartılmadan saçılıvermiş fikirler, aslında bir devrin batıverdiği turabın kuyruk sokumu acısına ait liyakati cehennem olan hezeyanlara sürüklenmek istenir. Bu yüzden hekim beklenir. Sessiz sessiz ağlayışlar, gelecek olan fırtınanın habercisidir. Ağlayışların pinhan mefkûresinde başarmak yatar ve başarmanın da en zor yanı, denemek olur.
Edebiyat tablasında yüreği taşan ve kalem tutmakla tutmamak arasında ki farkı anlayıp, düşünce yoluna girmiş insan için latif kapıların pek çoğu ardına kadar açılır. Ama insanların düşünce özürlülük derecesi, o kapının ardı sıra insanların hümanist bir feylesof bahtiyarlığına ulaşmasına engel olur. Haddi hesabı tutulmamış böyle hamakatların sonunda, yazarın şımarık zihin raksları ve saçmalama perdesinde güyalara sığınış bahanesi edebiyat sahasında teklif dahi edilmez. Mağrip vaktinin efsunlu atmosferini soluyan, seher vaktinin şeftali tüylerini kabarttığı dakikaları Karadeniz’den hamsi çeker gibi zihninden sayfalara döken, dökebilen bir yazar, asla fasl-ı baharların reyyalı sokaklarında özgürce dolaşmayı sevmez. Dinlenilen tüm seslerin içerisinde edebi mimiklerin zafiyet derecesi, afiyet olunmamış ve tam olarak oturmamış kültür şemasında yer aldığı müddetçe de, terennümünde alkış tutan pohpohçu zihniyeti elinin tersiyle iterek, hicvin altın yumurtlatan mefhumlarına yönelir ve kendi gediklerini tamir etmeye, düşünce noksanlığında ironi parodilerinin düz yola çıkabileceği tamirat arayışlarına girer.
Ne şanslı ki; denemek de ısrar edenler, Hakkın ölçütlerinde alavere ve dalavere ile tüm sosyalliğinden uzak da satılmış bir duygunun pazarlanışını içtiği son kadehte itibar kazandığını bilip, aynanın karşısında gözlerine bakan gözler gibi gözleri olduğunu bildiği kötürüm bir müşterinin müdahil olmadığı ihtimalsiz sığınmaların şımarıklığında, en kötü eserinde de ayrı bir dünyada yaşayan iki dünya olduğunu anlayıp, es işareti ile portenin son notasını koyar. Çünkü yazmayı sevmeler, sevmeyi de ölümler büyümüştür, kısacık dünyanın evliya yalnızlığında. Ne kadar bu bahtiyarlığa da erişmiş olsa, ellerinde beyaz ölümlerin yanık denemeler türettiği çığlıkların sonu da hiç gelmez. Teselli aklanışlarında,, saklanışları şüphesiz ilimden yana olur ve toplumdan ıraksallaşmaya başlar.
Yazar çoğu zaman dener ve denemekle ölümüne bir an daha yaklaşır, ama denemekten vazgeçzmez. Hiç denemediği tropikal bir gülüşün sessiz ve keskin bakışlarında, sıkıntılarını rahatlatan abdallığın, aklın ve fikrin iradi izdüşümlerini yudumlayıverdiği lakayt kalınmışlığın kayıp yıldızlarında, çekiç seslerinin mızrak mızrak ümitlerini deşiverdiği altınsı renginin bahar şiirinde son taksimi söyler gibi, susuverip gözleri feryat eder hece hece. Düşünür, taşınır; erbabı olmaya karar verdiği edebi makamın içinde yunmak adına, daha fazla okur, okudukları için böbürlenmez ve kendine yöneltilen eleştirileri bir devlet olarak kabul eder.
Çünkü yazar, denenmemişliği kabul ederek her zaman tehlikeli sularda dolaşır, yazdıkları ile insanları aldatabileceği için bu dolanışı da dolambaçlı yollardan imge suyuna banarak temellendirme vazifesini tamamlamış olur. Yazarın işi, denenmeyen çığlığı seslendirebilmek ve avuçlarında ki kötürüm titremeleri halkın anlayabileceği türden yazabilmek olduğu için, her yağmur, her iç çekiş yazar için önemli bir nimettir ve bu nimetlerin şüphecilik yanına aks eden bünyesi de hakikati aramak elzemidir. Ama denenmişlik yanında, kelamın haysiyetinden uzak da eserler sunabilen kalem ise, fecaat ve hıyanet menkıbesinde başkahraman oynamak üzere aşikâr bir tacize maruz kalır. Teyakkuz içinde bilfiil tecessüs eylemesi gereken zihni, darmadağın denenmişliğinin altında ezilmeye başlarsa; işte o zaman ulvi paradoks su götürmez gerçekleri ortaya çıkartır ve yazarın belini kırar.
Bu yüzden deneme merhalesinde dahi, yazar, açıkça kendini anlatacak sanatkârlıktan uzaklaşma çabasını gösterebilmelidir. Ne yazık ki, daha büyümeden, dimdik başlarıyla belleri bükülmüş üstatlar bazında, edebiyata kara leke sürecek yazarların ismi, sadece denenmişlik payesi altında unutulmaya yüz tutacak zaman israfından ve de gösteri soytarılığından başka bir şey olmayacaktır.
…
YORUMLAR
Yazar.
görüyordur ve akiyordur gördügünün icine ve gördükleirni kagida yansitabiliyorsa ustaca -ustaca olmasa da olur okunakli olsun yeter- ki bunu basaranlar yazardir gözümde.
Amma taninmis
amma taninmamis...
Hep ama hep emek isidir emege saygiyi birgün ögrenecegiz EMiNiM BEN !!!!
Tebrikler
degerli yaziyi yazan kaleme.
Her yazar potansiyel bir Silivri Mamak Ulucanlar vb. kalıcı konutlarında ikamet etmeye adaydır. Zira düşünce suçu pek ayıp bir şeydir. Ama yazmak her ne olursa olsun en güzel şeydir, dedikten sonra, emek dolu eserini gönülden kutluyorum.
Selamlar.
HakkınSesi
Düşünceleri kısırlaştırma çabaları her daim olacaktır...Ama yazmak sizin de deyişinizle güzeldir her vakit..
Bu Ramazan vakti canınızı sıkan her ne ise, elleriniz daim doğru yerde göğe yükselsin ablacım..
Rabbim gönlünüze inşirah versin ve mutmainn olasınız inşallah..
Teşekkürler, hürmetle..
HakkınSesi
Rabbim içine ferahlık versin daim...
Şükr ve zikr ile..Hürmetle..
HakkınSesi
Sizin yüreğinizi titreten canların aşkına, ruhunuz her iki cihanda da mutmainn olsun..
Teşekkürler, hürmetle...
Sana yetişemiyorum desem...
Yazdığın her yazı biröncekinin izini siliyor...
Kutlaıdm...
HakkınSesi
Erciyes efil efil estiriyor rüzgarı her daim..
Hürmetle..
Kötü yazar. kötü edebiyat... Aynı mekan, zaman ve yerde sürekli aynı trajediyi seyrettiren oyuncu gibi... Üstümüze düşeni algılamamızı isteyen bir yazı. Allah (C.C.), haddimizi aşmamıza mani olur inşallah... Çok emek verilmiş, zor, ama anlaşılmsı gerekli bir yazı. Sizden başkasının kolayca yazamayacağı, profesyonellik içeren bir yazı...SAYGILAR.
kemnur tarafından 8/6/2011 8:28:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kemnur
HakkınSesi
Hürmetle...
yazar tehlikeli sularda dolanır
sonra da batar !!
.
çok güzel düşündürücü harfler
sevgiler.
HakkınSesi
teşekkür ederim, hürmetle daim..