- 3480 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZEKİ OLMA KILAVUZU
Ön söz
Bir insana “zeki” yâda “zeki olmayan” diyemeyiz. Çünkü zekâ, tek bir bütünleştirici olgu değildir. Matematikte harikalar yaratan biri, edebiyatta aynı yaratıcılığı kullanamaya bilir. O halde zekâ, temel alınan olguya göre değişkendir. Zeki insan eğer çok deşifre olmamışsa, toplum karşısında “ben zekiyim” demez. Çünkü zeki insan, zekâsını gizler. Bunun sebebi ise, karşısındaki insan tarafında mevcut olarak bir adım önde iken, iki adım önde olmak istemesidir. Çünkü ne kadar “saf” rolü oynarsa, karşısındaki insan bunu temel alarak küçümseme eğilimine girecek ve daha fazla rahatlıktan kaynaklı açık verecektir. Zekâ, doğuştan mıdır? Çalışmadan mıdır? Zekâ, aslında bir potansiyeldir. Bir insan, eğer herhangi bir engeli yoksa ve sağlıklı ise, potansiyel olarak “deha” adayıdır. Bu yazıyı okuyan sen, bir “deha” adayısın. Çünkü sen, bu yazının dünyadaki sayısız dilden biri olan Türkçe olduğunu kavramış, bu dili öğrenebilmiş ve okuyorsun demektir. Seni “deha” yapmama tek engel olan beyn-i sağlık özrünün bulunmadığını anlamış olduk. Pekâlâ, nasıl zeki olacaksın? Öncelikte klasik olarak kendine güvenmelisin demiyor ve bunu senden istemiyorum. Çünkü zeki biri zaten bilmediği bir konuda cahil cesareti göstermez, kendine gereksiz güvenmez. Kendine, kendiliğinden güveneceksindir zaten. Bilmediğin konularda ise “asla” kendine güvenme. Kaybedersin..
Zeki insan, kendisinden başkasına güvenmez. Ama diğer fikirleri dinler. Mantık süzgecinden geçirir. Ön yargılı olmaz, ama hemen de inanmaz.
KÖTÜLER ZEKİ DEĞİLDİR
Dünya’da birçok insan zekâsı ile ön plana çıkmaktadır toplumlarda. Bu isimlerden bir kaçını gözünün önüne getir. Peki, onlara neden zeki dediler? Aşağı yukarı hepsinin ortak özelliği aynı. Bir buluş, insanları zordan kurtaracak bir icat, yani yaptıkları bir şey bunun sebebi. Mükemmeliyet ayrıntıda gizlidir. Şimdi aynı cümleyi tekrar kuralım. Bir buluş, insanları zordan kurtaracak bir icat, yani yaptıkları bir şey bunun sebebi. Cevap, bu cümlede üç kez geçiyor. “bir” bir eylemle zeki ilan edilmişler. Peki öyleyse, zeki insan neden bir şeyi başarsın ki, yada iki, belki üç.. o halde bu zeka değildir. Bu, buluştur. Bulmak kelimesinin anlamı bellidir. Zeki insanın ilk araştıracağı şey kendi çıkarıdır. En çok bunu önemser. Şimdi sana soruyorum. Senin cismine ne deniyor? İnsan. Peki öleceksin bir gün, sonra ne olacak? Ateistlere göre her şey bitecek, Müslümanlara göre yeniden doğuş olacak. Elde var iki. Peki, hangisi doğru? Bu soru zeki biri için hayati önem taşır. Çünkü eğer her şey bitecekse ona göre, yok bitmeyecekse ona göre hayatını belirleyecektir. O halde zeki insanın ilk çözmeye çalıştığı şey budur kesinlikle. Gerçekten zeki ise… Kafan karışmış olabilir, yâda “tamam da ben nasıl çözeceğim hangisinin doğru olduğunu?” diye iç geçirebilirsin. Bir yanda İslam âlimlerinin kuramları, diğer yandan ateistlerin “bigbang” teorisi. Hangisi doğru? Hiç önemli değil. Bunun aslında evrim teorisi ile uzaktan yakından ilgisi de yoktur. Eğer onların dediği gibi dünya var olmuşsa, bu Allah’ı yalanlamaz. Eğer evrim teorisi doğru ise, önemsiz. Çünkü bu, Allah’ın dünyayı yaratmada kullandığı bir metottur o halde. Bunda bir şey yok. Var mı yok mu sorusuna gelince, var. Peki ya nasıl? Sana televizyonlarda ispat diye gösterilen şeylerden bahsetmeyeceğim. Hani şu, etrafınıza bakın, çiçekler böcekler falan, bunlar nasıl kendi kendine olmuştur diye. Bunlar islamın ispatı değildir. Çünkü zaten her inanışın kendi yaratıcısı vardır. Ama bu, hangi dindeki yaratıcı? Asıl soru budur. Bana sorarsan gerçek olan, islamdır. Kendime göre geçerli sebeplerimde mevcuttur. Küçük bir örnekle sana bunu açıklayayım. (sadece anlayabilmeniz içindir bu örnek) Hadisleri unut. Kimin söylediği belli değil. Yüce kitabı unut. Değiştirilmediği garanti değil. Yaşanmışlığı temel almak gerekiyor. Bundan iki yüzyıl önce yazıldığı sabit bir eserde, peygamber efendimiz şahadet parmağı ile ayı ikiye bölüyordu. Aya ilk ne zaman çıkıldı? Bu tarihten çok çok sonra. Ayın bölünmüş olduğu ne zaman anlaşıldı? Çok çok sonra. Olay budur.
Zeki bir insan, neden yaşadığını neden dünyada olduğunu çözmüştür. Dolayısı ile bunu bilirken kötülük yapması muhtemel değildir. Niyeti meyilli olsa bile yapmaz. Bir adamı öldüreceksin, niyetlendin. Ama bir an polisin oraya geldiğini gördün. Bunu yapmazsın, çünkü yakalanacağını bilirsin. Peki ya o polis hayat boyu yanında ise?
Bu sebeple zeki bir insan kötülük yapmaz. Şu soru aklınızdan geçebilir. “Peki, ama ya ona karşı bir eylem gerçekleşmişse? Yâda o öldürmese diğeri onu öldürecekse?” Bu sorunun cevabı da sorunun içinde gizli. Bu kötülük değil, savunmadır.
SABRETMEK
Bunları anlıyorum, ama nasıl zeki olacağım onlara gel yoksa okumadan hemen diğer sayfalara geçeceğim o maddeler nerde diye. Diyorsan, normal zeki dediğimiz insanlara göre daha fazla ilerdesin demektir. Bu iyi. Çünkü zeki insan belirsizliklere tahammül edemez. Ama bu, belaya sabretmek gibi bir anlam taşımaz. Buradaki sabırsızlık bilgiye yöneliktir. Öğrenmeye yöneliktir. Eğer bir arkadaşın sana bir bilmece sorduğunda yâda internette bir zekâ sorusu ile karşılaştığında cevabı sonra yazısı ile karşılaşmışsan veya arkadaşın henüz söylemeden iletişim kopmuşsa, sen de o cevabı öğrenene kadar çatlıyorsan tam adamısın demektir deha olmanın.
KLASİK BİR SORU
Yağmurlu bir gece, biri evinin yatak odasında ölü bulunuyor. Dedektif sensin. Hizmetçi diyor ki ben oturma odasını süpürüyordum. Aşçı diyor ki ben mutfakta idim. Şoför diyor ki ben garajda idim. Bahçıvan diyor ki ben evde bile değildim bahçede çiçek suluyordum. Korumalar diyor ki biz kapının önündeydik yatak odasının ama hiç içeri girmedik. Bunlardan biri katil ve yalan söylüyor. Sizce hangisi?
Bu soru zekâ sorusu olarak yayınlanmıştı. Cevap öyle basit ki aslında, bilmeyenler kendilerine kahredecektir öğrenince. Belki sende. Ama bu senin zeki olmadığını göstermez. Cevaba gelince, bu sorunun cevabı değil ama cevabı bulma yöntemi seni bir anda deha yapacak. Bu yüzden önemli bir örnek bu. Peki, sorunun cevabını nasıl hangi yolla buluyoruz. Empati ile. Yağmurlu bir geceyi hayal edin. Dışarıda evin bahçesindesiniz. Sen de ıslanmaktasın. Ve çiçek suladığını düşün. Ama. Ama bu işte bir yanlışlık var mı diyorsun? Zaten yağmur var ne çiçek sulaması. Tamam. Cevabı buldun bile. Katil bahçıvan.
LABİRENTTEN EN HIZLI ÇIKMA YOLUNU BEN BULSAM EN ZEKİ BEN OLMUŞ OLUR MUYUM?
Hayır. Bilim adamlarının klasik yöntemlerinden biridir bu labirent konusu. Fare peyniri arar. Bazı bulmacalarda da çıkar labirentli bulmaca olarak. Zekâ bu değildir. Şöyle örnekleye bilirim. Genelde okulun en zeki öğrencileri o okulun en çalışkan öğrencileri değilde en başarısız öğrencilerinden çıkar. Yani zekâ bilgi değildir. Milyarlarca roman kitabı okumanız zekânızı arttırmaz, kültürünüzü arttırır. Bir insanın çok komik olması, zeki espriler yapması onun zeki olduğu anlamına gelmez. Espriye beyninin meyilli olduğunu gösterir. Bu zekâ değil, yetenektir. Ki, bilim adamları da yetenekleriyle buluşlar yaparlar. Zeka o yeteneğe bir yardımcı etken olur. Zira böyle olmasaydı her zeki insan pascalı yada hala kullanılmakta olan bir kuramı yapabilirdi.
BAYANLAR İÇİN
Erkekleri anlayamıyorum diyenleriniz vardır. Ama anlamaya çalışan pek azdır. Kadınlar beğenilmekten hoşlanırlar. Ama hataları bu beğenilmenin iltifat mı, doğru mu yahut tuzak mı olduğunu net görememeleridir. “seven erkek dokunmaz” teorisine saplanıp kalanlar çoğu kez yanılırlar. Erkeklerin tanımadığı bir kadına kötü söz etmesi görülmüş şey değildir. Eğer bunu aklınızda tutarsanız, yolda işte ya da otobüste size koltuğunu veren birinin yada yardımcı olan bir erkeğin yardım etme sebebi dünyanın en güzel kadını olmanız yada size bir anda aşık olması değildir. Erkekler bunu hep yapıyordur zaten. Bu olağan bir durum. Ayrıca güzelliğinden bahisle iltifata uğrayan bir zeki bir bayan bundan hoşlanmaz. Şu şekilde örnekleye biliriz. 3 aydır tanıdığı bir erkek kadının karşısına geçip, “çok güzelsin” tarzında bir söylemde bulunuyorsa bu zeki kadın için aşağılanmakla eş değerdir. Zeki kadın şunu düşünür. “ o kadar zamandır beni tanıyor, fikirlerim, dünyaya bakış açım, kişiliğim, şefkatim, merhametim ya da iyi niyetim dururken bu hödük popoma mı bakmış” eyvah. Oradan uzaklaşmanın vakti geldi.
ERKEKLER İÇİN
Kadınları kimse anlayamamış derler hep. Ne istedikleri belirsiz. Öncelikle burada genelleme var. Bu yanlış. Tüm kadınlar böyle değildir. Eğer birlikte olduğunuz bir kadın varsa ve ne istediğini bir türlü anlayamıyorum diyorsanız. O kadın sizinle mutlu değildir, tamamlayamamışsınız demektir o kadını. Madem öyle, neden o halde birlikteyiz? Öyle olsa ayrılırdı. Kısmen doğru, kendini hazırlamalısın zaten ayrılığa. Hala seninle birlikte olmasının iki nedeni var, ya sana acıyor, ya da henüz daha iyisini bulamadı. Üzgünüm.
KADINLAR ASLA UNUTMAZ
Yalan. Kadınlar değil, erkekler asla unutmazlar. İşte bu yüzden her kavganızda, aradan yıllar geçmiş olsa bile eskiden yapmış olduğunuz hatalarınızı yüzünüze vururlar. İşte bu yüzden aşk bitince yapmış olduğunuz hatalarınızı unutmadıkları için sizden soğurlar ve artık ilgilenmezler sizinle.
YOBAZ ÇAMURU İLE HEDEF SAPTIRMA
Kadınlar genellikle istedikleri konularda izin alamadıklarında “geri kafalı – yobaz” kelimelerini gündeme getirirler. Oysa iki cinsten sadece biri seçilecekse bu kadınlardır. Şimdi bir düşünelim. Mahalleye bir berber açıldı. Bu berberdeki çalışanlar erkek değil bayan. Ve sevgiliniz oraya gidiyor. Saçlarını kızlar kesiyor başını yıkıyor sonrasında elleriyle masaj yapıyor. Bu hayal sizi sinirlendirmiş olmalı. Hatta sanırım büyük bir tartışma konusu sebebi olurdu değil mi bu. Peki ya siz? Bayan kuaföründeki erkeklere aynı işlemi yaptırırken erkek arkadaşınız yahut eşiniz bir şey söylemeye kalktığında yobaz ilan ediveriyorsunuz ama.
Sanırım bunu okuyan bayanları kızdırmış olmalıyım. Yazıya son vermenin tam zamanı sanırım. En azından kendi iyiliğim için :)
devamını paylaşabilirim yine, ama şunu altını çizerek belirtiyorum, tüm yazı sadece benim görüşümdür, doğruluğu her farklı insanda değişir.
YORUMLAR
Merhaba,yazınızı paylaştım emek verilmiş...Fakat zeka konusunda yorum yapmak fazla iddialı bir yaklaşım olmuş...Çünki zekanın geldiği son gelişmelerden(çoklu zeka vb.) bu alandaki bulgulardan,tanımlamalardan,bilimsel gelişmelerden dayanak göstermeniz savınızı destekler...Yoksa tıbbın somut olarak ortaya koyduğu tedavi yöntemlerini bir kenara koyarak insanlara tahmini ilaç yazmak gibi olur...Emeğinize sağlık tebrikler...Entellektüel-41