4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1333
Okunma
Geceye uyanıyorum sarhoş sesleriyle. Gündüzlerim uykuya yenik bir çocuk gibi, kim bilir neye içlenmiş, ne için efkarlanmış insanların adım sesleri yankılanıyor beynimde. Uykusuzluk çeşitli paranoyalar yaratıyor olsa da gözlerimi açtığımda seni göreceğim ana kadar yummaya devam ediyorum. Rüyalarım bile düşman yalnızlıkla onlar savaşıyor, ben yoruluyorum…
İnce bir müzik sesi kaldırımlardan, yorgun o kaldırımlar hala adımlarını ağırlayamamaktan…
Bir rüyada bile olsa çok mudur bana ellerinin sıcaklığı. Oysa ekmek bile istemem ben, katığı yoksa yüreğimin, neden doysun ki karnım? Düşlerim acıkacaksa her sabah, yanında uyanmayacaksam, sevişmeyeceksem terleyerek ve ter içinde sayıklamayacaksam neden besleyeyim yeniden acıkacak olan yanlarımı?
Ne kadar uzaksın bana, gece bile yanıbaşımda sabahı beklerken. Tutup ellerimden, çıkartacağın aydınlıkları sürekli karanlıklara değişirken sen, aynı umutlarla güne uyuyorum ben. Sorma, yanıtlayamayacak olduklarımı, sorma cevabını aldıktan sonra bile bildiğine okuyacaklarını, kanatma tuzdan görünmeyen buza dönmüş yaralarımı. Ben hazır değilim sorduklarına bilgece yanıtlar vermeye, daha o kadar vazgeçmiş değilim, geleceksin biliyorum cevaplarımı götürmeye…
Kucağımda bir şarkı, uçlarını yaktıkça şiire dönen sanrı, haydi durma al gündüzlerimi benden topla tüm geceleri şehirden ve bana gel. Yıldızları rehin aldım, gerdim kendimi uçlarına, tutup indirmeden sen, güneşe tutunmayacağım. Tutacağım takvimi, suyunu damlatacağım saatlere ve gelmedikçe bir yudum daha içeceğim, yaşlanacağım evet ama senden vazgeçmeyeceğim…
Gel de al beni, sen almadan bu dünyadan gitmeyeceğim…
Elif SEZGİN