- 825 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Bize Her Yer 'Afrika!'
Bize her yer ’Afrika!’
Tribünlerde kravat niyetine ’olmazsa olmaz’ sloganlaşan,
Cümle mühendislerinin mizahist dokunuşlarına yansımaktan usanmayan,
En gevrek sohbetlerin bile sütü-çikolatası olmaktan memnun olan bu cümleyi gün/demi ’açlık’ olan Afrikalı kardeşlerimin son/demi anısına ’Bize her yer Afrika!’ olarak değiştiriyorum.
Kaldırım üzerinde ortalama 16 saat oruçlu olmanın yükselttiği isyan derecesinin muhasebesini yapıp yürüyeduran çoğu kimseye ’Afrika’ ve ’Somali’yi sorduğumuzda harita bilgisi noksanlığından ziyade umursamazlık ve vicdansızlığın getirdiği cehalet tavrıyla bilmeyeceklerine adım gibi eminim. Adım bile bu tezim karşısında zelil vaziyettedir, o derece!
Deşifre edilen özel hayatların baş gösterdiği medyanın ’Dürüst ve Tarafsızlık’ ilkelerine riyakârlıktan vaz geçmedikleri şu günlerde, adına ’İnsanlık’ dediğimiz vicdani ceninin büyümekte zorlandığı konular üzeri yazma gereksinimi duydum. Bilinmelidir ki duyarlı ve mükemmel insanları dünyanın her köşesinde bulabiliriz; fakat bir sorun var, dünya yuvarlak. Yani köşesiz!..
Sonuna bir gururla getirilen -izm’lere bir tane de ben getireyim, çok mu? Cehaletizm akımına mensup binlerce üye var. Misyonerleri ise tamamen öz vicdanları. Okumuş, görmüş insanların yoğun olduğu, renk körlüğünden dolayı her rengi ’yeşil’ görenlerin ağırlıkta olduğu bir topluluk.
Somali, Doğu Afrika’da ’Afrika Boynuzu’ denilen coğrafi bölgede bulunan bir ülkedir. Batısında Cibuti, Etiyopya ve Kenya, doğusunda Hint Okyanusu vardır. Başkenti Mogadişu’dur. Bundan sonra sorulduğunda en azından zihindeki Las Vegas’ımsı ortam dağılır da cemaati insanlardan oluşan bir his oluşur diye yazmak istedm minik bilgiyi.
Ramazan ayında ortalama 16 saat aç kalan nice ’müslüman’ kardeşimin isyanlarına denk geldikçe kendimi nazikçe boğazlayıp bir köşede ölesim geliyor. Sorsan 4 işlemden haberdar bile olmayan bazı kesimin ’Bu yıl günler böyle uzun ve biz oruçluyuz bunca saattir. Seneye daha sıcak günlere denk gelecek ve uzun sürecek. Biz naapıcazz?’ gibi Nasa’ya ve hatta diğer bütün bilimlere taş çıkartan hesaplamaları da cabası. Nasıl geçiriyoruz bu ayı? Kaçta kaçımız sahur ile iftar arasını Afrikalılaşarak geçiriyor ki? Sarsmayan, Afrikalılaştırmayan bir ramazan ayı haz vermez müslüman olana! ’Ezan okunsa da başlasak.’ diye ezanı sevgilicesine bekleyen özlemimizi ramazan dışında da göstersek ya ezana...
Kıyafet balosuna çevirmesek de sofralarımızı, yarıştırmasak yiyecek çeşitlerini biribirleriyle.
Besmeleyi unutup elhamdülillahı noksan bırakmasak ya ağızdan.
Doyurmadan doymamayı illâ ekrandaki sarıklı adamdan öğrenmesek, kendimiz yapıversek şu muhasebeyi.
’Kim bilir onca yardım nereye gidiyor!’ deyip bütün duygularımızı yerle bir etmesek, Afrika’ya yardım ederken.
Ne olur sanki Afrika’yı da a y ı r m a s a k kendimizden?
Somali kamplarından bir ağabeyimiz arıyor. Hıçkıra hıçkıra konuşuyor. Konuşma fiiliyle cenk ediyor adeta! Titrek ve boğuk cümleler enkazından çekip çıkartabildiğimiz kelimeleri birleştirince anlıyoruz ki ’Şu an açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğa serum veriyoruz. Gözleri kaymış durumda, ölüyor kollarımızda.’ dediğini üç aşağı beş yukarı çözebiliyoruz. Sonrasında ise bütün kuvvetiyle ’Durum sandığınızdan daha kötü. Ekranda göründüğünden daha berbat, n’olur yardım edin bunlara!’ deyiveriyor. Düğüm transferi yapmış olacağız ki bizler burada, savurduğumuz bolluk ülkesindeyken bile içten içe bir açlık, bir kuraklık yaşıyoruz. Fren ile gaz pedalının yerini bir anlık unutan birinin sebep olduğu anlamsız kazaya binlerce hissimiz karışıverdi. Bütün vücudumuz, damar yollarımız uyuşmaya başlayınca nihayet düşünce sistemimiz de trafiğe kapandı. Az evvel Alexander Graham Bell’in de katkılarıyla bize ulaşan ağabeyimizin ağlayan cümleleri, devasa bir filmin gala gecesini andırırcasına defalarca geçiverdi içimizden. O cümlelere birer resim düşlemeye çalışmaktan yorgun düşmüş olmalıydık ki yapabileceğimiz tek şey susarak avaz avaz ağlamaktı! Yazık..
Bize her yer Afrika!
Cebinde tıngır mıngır çarpışan bozukluklarından birini de köşeye ayırıver. Bulup buluşturup ulaştır bu işle meşgul Allah kullarına. Paranın cehennemin dibine kadar yolu var! Nereye giderse gitsin. Sen için rahat bir şekilde uzatıver de, gerisi kendiliğinden gelecektir. Yalnızca ekran diplerindeki hesap numaraları değil, ’her yer’ Afrika olmalı. Vicanın, sofran, konuşmaların dahi... Bir süreliğine de olsa Yüzölçümü 637.657 km² olan bir coğrafyaya dönüşüver!
Sarsacak,
Afrikalılaştıracak,
Dilerken huzuruna varmaktan çekinmediğimiz Rabb’imizden bir kez de onlar için dilettirecek,
Yoksullar doyacaksa akabininde ’bayram’ı kutlayacağımız bir ramazan ayı dileğimle..
YORUMLAR
Aslında o coğrafya çok zengindi ,tarımı,yer altı,yer üstü.Şer güçler ilk denemelerini bu topraklar üzerinde yaptı.Size bir tohum çok bereketli kat kat mahsul veriyor,şu ilacı atın vs. Toprak kısırlaştı ,sular çekildi çöle dönüştü.Şimdide tüm dünya üzerinde bu uygulamalar daha da hızlı bir şekilde devam ediyor.Devam etti kabilelere böldü ellerine silah verdi birlik yok ,kaos,göznü kırpmadan birbirini öldüren aynı toprağın insanları.Silahı nasıl alacaklardı.
Geçenlerde okudum Irak da kentler şii,sünni diye duvarlar çekilmiş bir bölgeye geçersen öldürüyorlarmış vay ki vay.
Yüce Rabbim gördüklerimizden ders ve ibret almayı nasip eylesin.Şer güçlerin şerrinden emin eylesin.
kesinlikle ...
değinilen konunun önemi yanında , sıcak içten bir anlatım ve güzel bir üslup beni sardı daha ilk paragrafta...ibadetlerin amacaına ulaştığı , insanların bu cehaletizmin elinden azad oldukları bir dünya hep hayalimiz...sarsıcı bir yazı olmuş...
kalemin kavi olsun..