- 1137 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
10.11.12 TEMMUZ ALACA ŞİİR ŞÖLENİNİN ARDINDAN.
Yozgat 12. Şiir Şöleninin 10.07.2011 günü öğleyi müteakip hitâm bulmasından sonra, dostlarla vedâlaşıp, Amasya’ya dönecek olan güzel dost Mustafa AYVALI, ben ve Makberî Alaca’ya doğru, bizi bekleyen Durdu ŞAHİN Hoca ve diğer gönül dostlarına doğru yola revân olduk. Üç arkadaş Alaca’ya kadar güzel bir sohbetle devam ettik. Durdu Hoca arada bir telefonla arayıp nerede olduğumuz hakkında fikir ediniyordu. Güzel, zevkli ve sohbet bakımından doyuırucu bir yolculuğun ardından nihayet Alaca’ya vardık. Alaca Belediyesinin karşısına arabayı park ettirdik Mustafa AYVALI’ya. Mustafa AYVALI gibi güzel bir dostun, dost canlısı Durdu Hoca ile tanışmalarını arzu ediyordum. Arabadan inip, Seviye Dergisinin bürosuna doğru yürüdük. Pasaja girerken Makberî sessiz olun işâreti yaptı ve sessizce Seviye’ye doğru yürüdük. Durdu Hoca içeride hummalı bir hazırlık içerisindeydi. Makberî, arkası dönük olan Durdu Hocaya Selâmün Âleyküm diye bağırdı. Durdu Hoca irkilerek arkasına dönüp gülmeye başladı. Musahafalaşma faslından sonra, Durdu Hocayla, Mustafa AYVALI’yı tanıştırdık. Durdu Hoca her zamanki samimi tavırlarıyla Şiir Şölenine kalması yönünde Mustafa AYVALI’ya teklifte bulundu. Mustafa AYVALI vaktinin müsait olmadığını ifâde ederek, azâd edilmesini tâlep etti. Çaylarımızı içip, biraz sohbet, muhabbetten sonra Mustafa AYVALI’yı yolcu ettik.
Durdu Hoca telefonla Arap KURT’u aradı, fazla zaman geçmeden Arap KURT’ta geldi.Derken, Yozgat’tan önce bizimle Alacaya gelmek isteyen, sonra vazgeçip ÇAMLIK’ a giden dostlarla ÇAMLIK ziyaretine de katılan Durak YİĞİT ve hanımı geldiler. Çay, sohbet, muhabbet derken, Durdu Hoca haydi az gezelim sizlere birer dondurma yedireyim diyerek bizi kaldırdı.Alaca içinde biraz yürüdük, geçen yılda dondurma yediğimiz dondurmacıya kadar gittik, birer külâh dondurma alıp yiyerek tekrar Seviye Dergisine avdet ettik. Müteakiben yemek için Belediyenin parkı içindeki yerine geçtik. Herşey hazırlanmıştı.Tam sofralara yerleşmiştik ki Belediye Başkan yardımcısı değerli insan Secaattin AKRAN Bey teşrif ettiler.Biz onu görmekten ne kadar memnun olduysak, o da bizi görmekten o kadar memnundu.Bunu her haliyle belli ediyordu. Kadir ŞİMŞEK (Sendikacı) bey yanında bir akrabası, Edip Ali YAZGAN, Durdu Hoca, ben, Makberî, Durak YİĞİT, Şükrü BİLGİLİ, Cemalettin GÜRPINAR, Mustafa BOLAT, iki belediye personelinin servisiyle yemeklerimizi yedik. Yemeği müteakip iç odaya çay ve sohbete geçtik.İkişer üçer bardak çaydan sonra Şiir şölenine geçelim denildi. Ben,Makberî, Mustafa BOLAT ve Durdu Hoca bir arabadaydık.Evvelki gelişlerimizde tanıdığımız Halk Ozanı Halil ERDOĞAN’ı da almamızı söyledim Durdu Hocaya o zaten Halil amcayı evvelden haberdar etmiş. Hemen parkın ön tarafında olan evine uğradık, Halil amcayıda alarak park’a geçtik.Bizi gören Halil amca önemli bir yitiğinibulmuş biri gibi sevindi. Hayır duâlarda bulundu.
Halil ERDOĞAN’ ıda alarak Şiir Şöleninin yapılacağı park’a gittik.Durdu Hoca hemen 4-5 masayı yan yana dizdi. Bizde ona yardım ettik.Sonra Seslendirme cihazını kurdu.Az sonra proğram başlayacaktı.Herkes kurulan masalarda bir yerlere oturdu. Makberî, ben, Halk Ozanı Halil ERDOĞAN, Mustafa BOLAT, Cemalettin GÜRPINAR, Şükrü BİLGİLİ masanın bir tarafına oturduk. Durdu Hoca kısa bir konuşma ile proğramı başlattı. Bu arada çay servisimizde kesintisiz devam ediyordu. Proğram başladığında insanlar parkta dağınık bir şekilde oturuyorlardı.Şiirlerin okunmaya başlamasıyla beraber, masasını alıp gelenler çoğalmaya başladılar. Az bir zaman sonra parktaki herkes şiir yorumlarını yakından dinlemek üzere toplandılar. İlk şiiri Makberî okudu, arkasından herkes şiirler okudu.Halil ERDOĞAN sazıyla çaldı söyledi gönülleri hoş eyledi. Edip Ali YAZGAN, güzel şiirlerini yorumladı, Şükrü BİLGİLİ Kırım Sürgününü anlatan duygu dolu şiirini okudu.Cemalettin GÜRPINAR, Coşkun ARSLAN, Mithat ÖZTÜRK, İbrahim SEKERGİDER şiirler okudular. Abdurrahman KAHRAMAN irticalen okuduğu dörtlükleriyle geceye ayrı bir renk kattılar.
Mustafa BOLAT Annem şiiriyle aldı hüznün kucağına götürdü bizi.Gecede birde sürprizi vardı bizlere Durdu Hoca’nın. Osman KARAKAŞ isimli bir esnafı bizlere tanıştırdı.Osman KARAKAŞ’ tan Şiir okumasını istedi. Bir naylon poşet vardı elinde.Poşetin içi kâğıt parçalarıyla doluydu.Tıpkı benim gibi sigara kartonlarına, takvim yaprakları arkasına, ne bulmuşsa ona yazıp, hepsini atmış bir naylon torbaya. Durdu Hoca daha önceden şiirlerini dinlediğinden, falan şiiri okusana Osman ağabey diyor, o da o Şiiri epey bir aradıktan sonra bulup okuyor. Bu minval üzere, gece yarısına kadar sürdü şenlik. Kâh sohbet, kâh şiir, kâh kısa karşılıklı dörtlüklerle latifeleşmeler, kâh ta Halil ERDOĞAN amcanın sazı ile geceyi bitirdik. Makberî ve ben Otel’e istirahata çekildik.
Sabah otelden ayrıldık, Seviye Dergisinde bizi bekleyen Durdu hocanın yanına doğru yürüdük.Oraya vardığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu.Tatilden gece dönen Belediye Başkanı Muhammed Esat EYVAZ Beyefendi her zamanki mütevaziliği ve samimiyetiyle sabahın erken vaktinde hiç dinlenmeden bize hoşgeldiniz demek için oraya gelmişti.Bundan önceden haberimiz olsaydı, onu orada bekletmemek adına daha erken kalkıp gelirdik.Büyük bir misafir perverlikle karşıladı bizi.Selâmlaştık, musafahalaştık.Hep beraber kahvaltı sofrasına oturduk.Başkan Yardımcısı Seceattin AKRAN Beyde gelmişti. Sağolsun Durdu Hoca iki koca tepsi börek hazırlatmış, mükellef bir kahvaltı sofrasıyla kahvaltımızı yaptık.Belediye başkanının bu güzelliği bana ilhâm oldu.Gerçekten tavırları çok hoşuma gitmişti.İşte bizim insanımızın güzelliği ve tevazusu buydu.Hemen kâğıt kalemi çıkarıp şöyle yazdım;
Kim ne derse desin gardaş, ER beşiği ALACA,
Muhabbetle bağırlara, SAR eşiği ALACA,
Can olana can olunur, Oğuz’un has koludur;
Âhd-e vefâ, merde sefâ, SER beşiği ALACA!
11.07.2011/11.05
Tabiiki o güzel insanı anlatmak bir kıta şiirle mümkün değil, bunu biliyorum ancak, yüzlerce kıtada yazsak Muhammed Esat EYVAZ beyin gönül güzelliklerini anlatabileceğimi sanmıyorum. Lâkin, Allah(c.c) nâsip ederse, onu anlatacak bir şiiri yazmayı çok istiyorum. Durdu Hoca’dan Allah(c.c) râzı ve hoşnut olsun ki, bizi hep güzel insanlarla tanıştırıp, hemhâl eyledi.
Ben, yüzde güzeldir, özdeyse kötü
Benlikten kaçana, Hakk verir nimet
Ben, bizde güzeldir, sözdeyse kötü
Biz diyen dağıtır, etrafa himmet!
Hasıl-ı kelâm, Muhammed Esat EYVAZ bey Şiir Kültür Sanat’a verdiği değerle, gözümüzde ve gönlümüzde birkez daha yüceldi. İyi bir Belediye başkanı olması yanında, iyide bir Kültür Sanat ve Şiir dostu. Gönlü güzelliklerle dolu, bu güzel insanı olanca muhabbetimle selâmlıyorum:
Gönülde eğrilik varsa, doğru nazar bulunmaz;
Yiğidi öldürsenizde, hakkını vermek gerek.
Hak neyse söylenmelidir, ketmetmek doğru olmaz
Yıkar imânın bendini, taassup haram direk!
Öğleye kadar Seviye Dergisinde oturduk. Durdu Hoca Veli Çayır’ı denilen parka gideceğimizi, orada biraz dinlenip Şiir konuşacağımızı, açık havada yemek, karpuz yiyeceğimizi söyledi. Epey bir hazırlık yapmış. Küçük tüp çay şeker, karpuz derken, Baha ACEMİ müstear ismiyle Şiirler yazan Bahadır ŞAHİN yiğenimizde yanımızda olduğu halde, bir Minibüs e binip gittik Veli Çayır’ına. Burası aynı zaman da küçük bir hayvanat bahçesi gibi bir yer. Sıcaklardan bunalan ya da piknik yapmak isteyen Alaca’lılar buraya kaçıyorlar. İçinde Ceylanlar, Deve Kuşları, Tavus Kuşları, Maymunlar, Göl Ördekleri, Kuğu ve kazların ve bir de Şelalenin olduğu küçük şirin bir park. İçerisinde abdest hanesi ve Mescidi de mevcut. Parkın hemen alt tarafında soğukça ve güçlü akan bir de Pınarı var. Biz bir çardağın altına oturmuş çay demleme işine girişmişken, Durdu Hoca Aha güzel insan da geliyor dedi. Parkın giriş tarafına bakınca, Yozgat Şair ve Yazarlar Dernek Başkanı Ahmet SARGIN ağabeyi ve Nuh ŞAHİN’i gördük. Durdu Hoca onların bugün buraya geleceğini söylememişti bize. Selâmlaşma faslından sonra oturduk hâl hatır faslına geçtik. Derken sohbet Yozgat Şiir Şölenine kaydı. Epey bir güzel muhabbet oldu. Bu arada Durdu Hoca hiç boş durmuyor. Bizlere sucuk ekmek hazırlamakla meşgül oluyordu. Lezzetli ekmek araları yaptı bizlere. Tıka basa yedik desem abartmış olmam. Onların ardından çay daha bir güzel oldu vesselâm.
Yemek ve çay faslından sonra, parkı gezmeye çıktık. Hayvanların bölmelerinin önlerinde resimler çekindik. Aşağıda ki Pınara kadar indik suyundan içtik, elimizi yüzümüzü yıkadık. Sonra parkın içindeki misafirhanenin balkonuna çıkıp, hem karpuzumuzu yedik hem de şiirler okuduk. Akşam karanlığı çökene kadar parkta gönlümüzce bir gün geçirdik. Karanlığın basması ve akşam namazlarımızı kıldıktan sonra ayrıldık parktan. Ahmet SARGIN ve Nuh ŞAHİN’i Yozgat’a yolcu ettik, bizde Alaca’ya döndük. Alaca’nın yeni Belediye binasının önünde, eski Camiinin arkasında bir dondurmacının önüne otutturdu bu seferde bizi Durdu Hoca. Eve yolladığı Bahadır yiğenimiz elinde bir tepsi ile döndü. Durdu Hoca baklava yaptırmıştı evde. Çok özel ince, küçük dilimler halinde güzel bir baklavaydı. Tabii benim şekerimden ötürü fazlaca yeme gibi bir lüksüm yoktu lakin, birkaç dilim aldım. O esna da yatsı ezanı okundu. Siz otura durun ben namazımı kılıp geleyim dedim ve hemen yanıbaşımızdaki eski camide yatsıyı edâ edip geldim. Biraz daha burada oturduktan sonra biz Otel’e geçtik, Durdu Hoca ve Bahadır yiğenimiz eve geçtiler.
Bu sabahla beraber bu Alaca’daki üçüncü günümüzdü. Sabah yine Seviye Dergisi ofisine gittik. Durdu Hoca hergünkü gibi bugünde erkenden hazırlıklarını yapmıştı. Yine iki tepsi güzel börek yaptırmış, çayı demleyip hazır etmiş. Kahvaltıdan sonra Makberî ;
___Bizim bugün gitmemiz lazım ağa biliyorsun hastam var, epey oldu biz onu yalnız bıraktık.
Dedi. Durdu Hoca;
___ Üstâdım bugün de kalın yarın gidersiniz İnşaAllah
___ Benim gitmem gerek biliyorsunuz. Ama Ozan İlo kalırsa bir gün daha kalsın.
___ Benimde gitmem lazım dostlar. Malûm daha evi Ankara’ya taşıyacağım.
Biz böyle deyince Durdu Hoca;
___ İyi madem işleriniz var, Allah nâsip ederse bir daha ki seneye buluşuruz.
Dedi. Sonra Makberî’nin mahallesine kadar gittiği için Metro Turizm olup olmadığı araştırıldı Alaca’da Metro Turizm’in arabası olmadığı öğrenildi. Ben, Lider Turizm le gideceğimi söyledim. Birkaç yıl önce LİDER TURİZM’in Ankara Büyük Esat Terminalliğini yapmıştım. Hep beraber Alaca Terminali’ne gittik ve saat 13.00 arabasına biletlerimizi alıp döndük. Durdu Hoca bizi Alaca Engelliler Dernek Başkanı Av. Ahmet GÖRÜR Beyle tanıştırdı. Ahmet Beyle sohbet ederken benim mahallede bir yakınımında engelli olduğunu, ona da bir akülü araba temin edip edemeyeceğimizi sordum. Anlattım bayağı duygulandı. Ellerinde bir araba olduğunu söyledi, hemen bizi arabanın olduğu tarafa götürdü ve bir araba çıkardılar, araba akülü değildi. Bunu kullanamayacağını daha önce böyle bir araba verdiklerini fakat kullanamadığını, onu çıkartıp ittirerek gezdirebilecek birilerinin olmadığını söyledim. Yine de bir şansımızı deneyelim dedik. Vakit hızla ilerliyordu. Otobüsümüzün hareket saati yaklaşmıştı. Dostlarla vedalaşıp Terminale geçtik. Durdu Hoca bizlere Çorum Leblebisi almış, onları valizlere yerleştirdik. Bir de yolda giderken yiyelim diye karışık paket yaptırmış sağolsun. Saat 13.00 olmuş, ayrılık vakti gelmişti. Tekrar Durdu Hoca, Durak YİĞİT ve Bahadır ŞAHİN kardeşimle vedalaşıp Otobüsümüze binip, Ankara yoluna revân olduk.
Herşey için teşekkürler Durdu Hocam, teşekkürler Alaca...
İlhami ERDOĞAN
(Ozan İlo)
YORUMLAR
Bilmem mi...Ankaraya dönerken içim yanmıştı zaten
birde makberi yokluğumda üç koyun sekiz on ördek aşırmış...
haberlerini aldım zaten
Ağam ne yapalım asi falan ama börek hastası...32 tepsi böreği nasıl yedi onu merak ettim..
Durdu hocaya gelince
geçen gün bir yazıda ben yazdım hakkında.Gerçekten edebiyat aşığı inantçı ve ısrarcı bir aydın.
Keşke Anadoluda durdu hocamız gibi bir kaç kişi daha olsa...
gittiği yere yeşillik götüren yağmur gibi Durdu hoca da bulunduğu yeri sanat kültür ve şiire doyuruyhor...
Allah selamet versin diyorum..Senin de yüreğine sağlık ağacan..