İŞTE HAYAT -LEMAN (7.Bölüm)
Gözümü açtığımda her sabah olduğu gibi cep telefonumu kontrol ettim. Tam yedi tane çağrıyı görünce merakla baktım, gece geç saatlerde Leman defalarca aramış.
Sabahın erken saati olmasına rağmen dayanamayarak heyecanla onu aradım.
Telefon uzun süre çaldı. Ancak Leman telefonu açmadı, iyice meraklanmıştım. İnşallah başına bir iş gelmemiştir diye dua ettim.
Yaklaşık yarım saat sonra aradı.
Yorgun bir sesle “Gece defalarca aradım seni” “Sonunda uyumuşum, çok zor durumdayım” Dedi…
-Hayırdır inşallah, kusura bakma ben de geç saatte uyumuşum, hiç duymadım telefon sesini diye cevap verdim.
Leman, “Eşimle büyük bir kavga ettik” Evden ayrılmak zorunda kaldım. Çaresizdim.
“Bir komşumuzun evine sığındım. Ne yapacağımı bilemiyorum” Derken ağlamaya başlamıştı.
Hemen görüşelim, bir çaresine bakarız, üzülme ne olur, her şeyin hayırlısı dedim.
Onun bu haline üzülürken, bir taraftan da içimden engelleyemediğim bir sevinç duymuştum.
Öğleden sonra, ikimizin de bildiği bir çay bahçesinde buluştuk.
Leman sanki bir gece de daha çok zayıflamıştı.
Elleri titriyordu. Elini tutmak istedim. Bir an geri çekti.
Lütfen Leman, dostça uzattım elimi diyince, yüzüme minnetle baktı ve elimi tutarak sıktı. Bir süre öylece el ele kaldık.
-Sana olanları anlat demeyeceğim, eğer kendin anlatmak istersen o ayrı mesele…
-“Aslında pek anlatılacak bir şey yok” “Çoktandır olması gereken bir şeydi ve oldu” Dedi.
-Elini biraz daha sıkarak, o halde üzülme artık, ne yapmayı düşünüyorsun şimdi dedim.
“Bilmiyorum, İsviçre’ye dönemem” “Ailemin tepki göstereceğinden eminim” Dedi.
-O halde?
-Başını omzuma yaslayarak ağlamaya başladı.
O kadar üzülmüştüm ki, bu defa gerçekten ona bir dost, bir arkadaş gibi yaklaştım.
-Bak Leman öncelikle sana bir süreliğine kalacak bir yer bulmalı, sonrası Allah kerim…
- “Evet” dedi, öncelikle yapılması gereken bu,
- Sonra devam etti, “Ancak daha önce yapmam gereken bir şey daha var, yardımcı olursan sevinirim…”
- “Elbette” Dedim, elimden gelen her şeyi yaparım.
O gün hemen boşanma davası açmak istiyordu. Benden birlikte mahkemeye gelip gelemeyeceğimi sordu.
Bir iki saat sonra Leman, birlikte gittiğimiz mahkemede boşanma dilekçesini vermişti.
Mahkeme dönüşünde henüz sadece dilekçe vermiş olmasına rağmen, sırtından büyük bir yük kalkmış gibi rahattı.
Bir an kendi boşandığım günü hatırladım. Aslında uzun süren evliliklerde ne yaşanırsa yaşansın, bitirmek hiç de öyle kolay değil, inşallah Leman daha fazla üzülmez diye düşündüm.
Sonra henüz onu sevdiğimi bile söylemediğim aklıma geldi. Ama şu anda bunu söylemek çok yanlış olurdu.
Onun benim için bir şey hissetmediğini, bana sadece bir dost gibi yaklaştığını biliyordum. En azından bu dostluğu kaybetmek niyetinde değildim.
Biraz sonra yine daha önce oturduğumuz çay bahçesindeydik.
Karnının aç olduğunu biliyordum. Bir şeyler yemesini istedim. Ancak her zaman olduğu gibi yemeği reddetti.
Israrla ben çok acıktım, ama sen yemezsen ben de yemem diye diretince, sadece bir tost yemeye razı ettim.
Ancak daha ilk lokmayı aldığında boğazına bir şey düğümlendi ve rengi mosmor oldu.
Telaşla su içmesini söyledim, ama su bile boğazından gitmiyordu.
İki üç dakikalık bir sıkıntıdan sonra kendine geldi. Ardından şiddetli bir baş ağrısı tuttu.
Oturduğumuz yerden kalktık. Koluma girmesini rica ettim.
Uzunca bir süre sahil boyu hiç konuşmadan yürüdük…
Ama yüreğim yine konuşuyordu,
Yorgun gözlerime bir sevda gözü,
Fer oldun sevdiğim, senle canlandım.
Kalbimde dünyanın, en kutsal yükü,
Ben gizli sevdayı sende yaşadım.
Dünya’mız dolmuşken yalanla, dolan.
Yüreklerde sevdalar değil mi solan?
Yaşattığın nadide, tertemiz aşkla,
Canıma can katarsın, gerisi yalan.
Meleğim desem sana, korkarım aşkım.
Kanatlanıp, uçar da gidersin diye.
Gül desem, bülbüller sevdama şaşkın,
Nice bülbüller, güller hasret sevgiye.
Sardı bedenimi bak, sevda coşkusu,
Öyle işlemiş cana sevmek duygusu.
Seninle doruklarda aşkı yaşadım,
İnan ruhumdan uzak, ölüm korkusu.
Bir tek dileğim var, evlerden ırak,
Benden önce giderek kurma bir tuzak.
Sevdanla yaşamaya alışmışım ben,
Öncelik hakkı bende, kırma sevdiysen.
Hava kararmadan onu arkadaşının evine götürdüm.
Kapının önünde vedalaşırken, yine yüzüme minnetle baktı, elimi sıktı ve
"Sana çok şey borçluyum, hakkını ödeyemem" diyerek derin bir nefes aldı.
Hayır, Leman hayır, hiç bir şey borçlu değilsin bana, ne hakkından söz ediyorsun, senin yanında olmak, seninle bir şeyler paylaşmak benim için mutluğun en büyüğü...
Sonra biraz duraksadım, sanki bir cesaret gelmişti. Ona bir şeyler söylemek istedim, ama bu defa benim boğazıma bir şeyler düğümlendi.
Şey, Leman...Aslında ben...
"Sus, ne olur bir şey söyleme" Dedi ve elini elimden alarak, arkadaşının evine doğru hızlı adımlarla yürüdü...
Uzun bir süre oralarda dolaştım, sonra çaresiz yine evin yolunu tuttum.
Devamı var
Mehmet Fikret ÜNALAN