- 1693 Okunma
- 27 Yorum
- 0 Beğeni
Gelir misin Benimle?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Göz göze gelmekten imtina ettiğiniz bir sevgili gibidir öykü. Ona sahip olduğunuzu ancak o bir başkasının olunca fark edebilirsiniz."
Soğuk kış gecelerini entel bir mahsen evine çevirirdi buluşmalarımız. Minik bir ilçenin karla yüzleşen gözlerinde umulmadık bir kalabalıktı "Emin Beyin Konağı". Anadolu ilçeleri içerisinde küçük ama şirin bir yerleşkenin yarattığı mucize olarak kabul ederdi kendisini. Pek mütevazı sayılmazdı anlayacağınız. Zenginliği ve asaleti farklı öyküler vasıtasıyla halk arasında bir inanışın ötesine geçmeyi başarmıştı ama benim için tek olumlu tarafı sanata ve bilime verdiği uğraştı. Haftayı günlere bölmüştü Emin bey. İki gün araştırmalarına ayırır, dışarı adımını bile atmazdı. Bir iki günde sadece karısı ve çocukları içindir. Kalan üç gün ise uzun söyleşiler tertip eder misafirleriyle. Bir gün ehemmiyetli devlet adamları ve asiller, diğer gün tamamen zenginler ve son gün ise sanata ayrılıyordu. Bu zincir içerisinde kendime son halkada yer buluyordum işte. Nasıl mı? Büyük bir tesadüf eseri değil muhakkak. Tanımayanlar için muhtelif işlerle hayatını kazanan ve haftada bir kez şehirler arası otobüs kullanan şofördüm. Peki ya tanıyanlar? Emin bey ilçesinde nefes almakta olan her insanın hayat hikayesini çok önceden araştırıp öğrenecek kadar kurnaz ve kolları uzun bir adamdı, dolayısıyla benim onun ilgisini çekmem isteğim dışında gelişen ve bilinç eseri bir tanışmaydı. Gerisi geldi bir çırpıda. O davet etti, ben icap ettim elimden geldiğince. Verebildiğim iki şey vardı sadece: Edebi eleştirilerim ve sanat için sayısız felsefi düşüncelerimdi. İşte onları işitebilmek için çağırıyordu beni, bazen ise alelade bir gün içerisinden çıkartabildiğim sıradışı cümlelere sahip olabilmek için. Bu gece... Evet, bu gece sadece iki konuğu vardı. Benim dışımda hiç yaşlanmaya niyeti olmayan Madam Dimitra. Ermeni asıllı ve yeryüzünde gördüğüm en güzel kadın...
"Madam. Lütfen" demesi kafiydi Emin beyin. Gülümseyerek açmıştı gözlerini güzel kadın. Mumlardan bir kaç tanesini üfledikten sonra sadece bir tanesini şamdanıyla birlikte yanına alıp piyanonun başına geçmişti. İncecik parmakları zerafetten dökülse bile piyano çalarken o kadar haşin ve sertti ki... Gözlerimle görmesem bir başkası çalıyor diye bahse bile girerdim ama Dimitra her zaman doğasına aykırı gibi gözüken isyan melodilerine hükmederdi. Belkide ben bilmiyordum hayat hikayesini, bu yüzden gözlerine bakmayı kafi görüyordu kaba düşüncelerim. Emin bey zirveye tırmanan her vuruş sonlarında adeta kendinden geçercesine yayıyordu dudaklarını ve arada bir elini omzuma dokundurup konuşmadan, sadece göz yordamıyla hayal kurmamı arzu ediyordu adeta. "Aynı yolculukta değiliz" diyemiyordum ama dikensi melodilerin çok çıplak kalan yanlarını ruhum derhal bağışlıyordu. "Evet. Yıllar beni muhafazakar mı yapmıştı yoksa?"
Ben kendi içimde hayretlere boğulmadan müzik sona erdi. Biraz içki daha ve loş ışık altında gittikçe feri düşen yalnızlıklar... Dokunulmazlığımızın kalktığını hissetmeye başladığımız bir anda sıra bana gelmişti. Emin bey muzip bir gülümsemeyle "Ragıp. Haydi öğretim görevliliğinden sürülüşünü anlat. Madam bilmiyordur, anlasın. Birazını anlat yeter. Kırma beni." Kadehime son damlattığı içkinin adını sormamıştım ancak çok farklı ve tesirliydi. Ananas kokusu içine hünerle yayılmış ama yudum sonlarında başımın döndüğünü hissedebilecek kadar arkadaştım alkolle. Bir yudum daha ilave ettim nefesime. Dimitra’nın gözleri üzerimdeydi, göğüs kafesinin şişip yükseldiğini net biçimde görebiliyordum. "Peki. Bir dergi çıkartılacaktı, rektörlük isim bulabilmek için öneri topluyordu. Herkesin odasına gelip zorla form doldurtuyorlardı, içerik için birkaç öneri ve illa ki isim söylemeye mecburduk. Muzip biriyim malumunuz, biraz da gençlik var içimizde o vakitler. "Omuz Omuza" yazdım ancak "Omuz" un içerisinde geçen "Muz" ları yazı yerine meyve resmi olarak çizip verdim. Ondan sonrası malum zaten. Aldı başını gitti. Önce sürgün, sürgünde birkaç hadise ve konuşmalar derken meslekten ihraç geldi peşi sıra. Burda buldum kendimi. Tuhaf ama tahammülsüzlük işte. Hayatımdan kovuldum anlayacağınız." Dimitra daha ziyade hayretle bakıyordu gözlerime, Emin bey ilk defa dinliyormuşçasına kahkahalara boğulurken. "Muz ha? İlahi. Nerden geldi aklına kim bilir?" Hiç bir zaman yanıt aramadığım bir soruyla buluşmuştum yine, asmadım yüzümü lakin dolaylı yollardan nokta işaretini çağırdım yanıma. "Ben müsaade istemeliyim. Yarın yolculuk günü. İki gün şehir dışındayım." Emin bey kafasını iki yana salladıktan sonra bıyık altı gülümseyerek "Kızamıyorum sana, saygım sonsuz çünkü. Her işine eyvallah ama otobüs şoförlüğü yakışmıyor azizim" Ayağa kalktım elini sıkıp gözlerinin içine yerleştirdim gözlerimi. "Halbuki en çok kendimi bulduğum yer. Başkalarından yola çıkarak saklanan benliğimi ifşa ediyor gönlüm." Dimitra da derhal ayağa kalkmıştı benimle beraber. "Bana eve kadar eşlik eder misiniz?"
Kısacık yolun uzun öyleşisi oluyordu göz uçlarımız. Yakasını iki eliyle sımsıkı tutarak rüzgara geçit vermiyordu Dimitra. Çizmesinin ezdiği kar tortularının her biri için öykü yazabilirdim oysa. Ceketimin cebinden mektubumu çıkartıp uzattım ona "Sizin için yazdığım en son hikaye" diye gülümseyerek devam ettim sonra. Güzel gözlerini bir süreliğine kaçırmıştı benden ancak büyük memnuniyet duyduğu belli oluyordu her halinden. "Okuyunca yorumlarımı sizinle paylaşırım" diyerek sesini hapsetti içerisine hücrelerimin. Ve onu son bıraktığım yerde minicik bir "İyi geceler" yerine manidar bir "İyi yolculuklar" diledi. Düşündüğümden çok daha fazla tanıyordu beni, gülümsedim. Hikayeler sayesinde yıllarca konuşmuş gibi olmanın verdiği huzur ile ayrıldım onun sokağından bir başkasına.
İlçenin üzerine inen sisi ellerimle dağıtırcasına çekiştirdim yakasından. Fikirlerimin galip gelme çabasının peşini bıraktığı bir an yakalamıştım umutlarımı. Haylaz ve kimi zaman biraz düzenbaz. "Çocuk avuçlarına sığacak kadar kalmışlar" diye hayıflanma içeren kimsesiz sesimi yutuyordum içimde, devam ettim. Sokak lambalarının birinde lüzumsuz bir gülümseme kavrıyordu firari duygularımı. Az evvel cümlelerin dışarısına ittirdiğim aşkı bir mandal yardımıyla gökyüzüne asacak kadar kudretliydi bu gülücük. Bakakaldım mutluluğu çağrıştıran gözlerine. Parmak uçlarında duruyordu ve yine gri eşofmanı vardı üzerinde. Kırmızı ve küt saçlarını kapşonla örtmüştü ama yumuşak ve beyaz, pamuk gibi elleri gölgelere tutunmaya çalışan, yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibiydi. Biraz tedirgin ifadeyle "Birlikte koşalım mı?" dedi. Ben sadece gözleri arasına saklanmış hikayeleri arıyordum. Sayfaları yüzlerce defa çevirip göz ucuyla kontrol etmek gibi bulamadan aradığımı onay verdim sevdanın dilime çevrilmiş bu imtiyazsız haline. Birlikte koşmaya başladık hem de nefesimizin gürültüsü dışında hiçbir şeye inanmaya çalışmadan. Koştuk, sadece koştuk bir müddet sonlanmadan ay izleri köşe başlarında. Sonra yorgunluktan bir adım önce durduk ve tekrar baktım gözlerine, yaklaştırmadan ellerimi. "Her fırsatta koşuyoruz böyle. Ama hala sormak nasip olmadı isminizi. Ben Ragıp." Ellerini uzatmadan sadece bakışlarıyla alıştırma yapıyordu adeta. "Mızıntı. Benim adım Mızıntı. Yarın akşam buluşalım mı? Yine aynı saatte, aynı yerde" İsmine olan şaşkınlığımın geçmesine müsaade etmeden daha büyük bir hayret uyandırmıştı içimde ama çok memnun olmuştum. "Üzülerek hayır demek zorundayım. Yarın şehirler arası yolculuğum var ve iki gün yokum. Dönünce buluşmaya ne dersin?" Mızıntı ilk defa bu kadar uzun soluklu gülümsüyordu. Bir de ellerimin ucunu hafif tutarak unutamayacağım bir sıcaklık bırakmıştı yüreğime. Son bir çekim ve akabinde "Biliyorum. Yarın görüşürüz" diyerek hızla uzaklaştı, benim "Ama" ile başlayacak cümlemi işitmeden. Bir bildiği varmış gibi konuşmuştu ama ne bilebilirdi ki öykülerimi okumadan?
Tam bir gün sonra
otoban kokuyor kaldırımlar bu defa
arada gürültülü lastik sesleri
uykuyu terk ediyor sesim: Kaptan
bir el sallarmış gibi yaparak
biraz yavaşla
Hapsoluyor yüzler dikiz aynasında
hiçbir yer rahat değil
huzur biter otobüs camında
kulağında birikmiş küfürler dünyaya
sen kapatmadıkça izler kaptan
sözlerin olmadan gözlerini
Boşuna sayıklama
hayatta yağmaz yağmur çarpmadan
dudaklarıma
sen hayal kur, dola ruhunu ırmaklara
geçtiği yerlerde kalsın barış ve aşk
dışında kalacak tek kelime
Umut!
Sonra tekrar sis vardı uyuklayan gecenin kollarında ama kaptan dört elle sarılmıştı yolculara. Her bir yüzün kocaman ve kadife koltuktan sıyrılan başkalaşmış hikayesini dolduruyordu içine. Bitene kadar ruhların şehirler arası sıkışmış hallerinden istifade edecekti ta ki biri ilk itirafı gerçekleştirene dek... "Bu yol uzun sürmez, ağızları pek sıkı maşallah." Kimisi için yüzleşilmesi gereken zorba bir gerçek, kimisi için bitmesi olanaksız bir kaçıştı otobüsü ayakta tutan. Kaptan örttü her birinin üstünü. Sonra gözlerini çevirdi sol kenara. Ordaydı, tam görmek istediği yerde. Üzerinde yine aynı gri eşofmanlarıyla gülümsüyordu. Mızıntı... Kafasını sallayarak dahil oldu yolculuğa. Otobüsün hemen sol ucunda kaptanla beraber koşuyordu yorulmaksızın. Kaptan açtı avuçlarını, sığmıyordu artık. "Söz verdiğin gibi burdasın. İkinci hayatımda da yalnız bırakmadın beni.."
"Kovulduğum hayatımın bir öykü doğuramayacağını aksine öykünün hayatımdan gebe kalabileceğini anlamam için uzun bir yolculuğa çıkmam gerekliydi artık."
YORUMLAR
Umut Kaygısız
Umut Bey, daha önce söyledim mi bilmiyorum ama öykülerinizi okurken insan sıkılmıyor. Yeni bir romana başlamış hissi ile dalıp gidiyor sayfaya. Akıcı üslubunuz sıkmıyor. Konu sıkıntısı çekmiyorsunuz. Ben kaleminizi beğeniyorum. Bu kalem ne yazarsa yazsın, okunurrrrrrr.
Tebrik ederim............saygımla
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Tebrik için geldim bu kez...
Kutluyorum değerli yazar. Allah daha büyük başarılar görmeyi nasip etsin size.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Güne pek yaraşmış.
Dilerim daimi çok olsun başarılar ,değerli kalem...
Hürmet her vakit !
Umut Kaygısız
Her cümleniz ayrı güzel. Her yazınız güne gelmeye yakışıyor. Tebrik ederim. Muhteşemdi. Selamlarımla.
Umut Kaygısız
Aysel AKSÜMER
çıktığım yolculuğun her kelimesini yüreğimdeki çakıl taşlarına kazılamıydım artık!
kutladım...
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Çok güzel bir öyküydü. Keşke tek sayfalık kalmasa ve devamı gelse dedim.
Güne birlikte geldiğimize de ayrıca sevindim. :)))
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Değerli Hemşerim, yarın bu yazıyı sindire sindire okumak istiyorum. Deftere geç girdim. Şimdi uykulu uykulu bir şey anlayamayacağım.
Tebrik ederim.
selam ve saygılar.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
uzun yolculuklar...
hep aklım böylesi bir yolculuktadır.
sanırım ki, her soru kendiliğinden cevaplanacak.
sanırım ki yaşam anlamını bulacak er geç.
en çok da aşk.
aşk bu yolculuklarda çıkacak piramidin tepesine.
sonsuzluk gerçekleşecek.
sevgili yazar,
sizi okumak yeni yolculuklara çıkmak gibi, hiç eksilmesin esin ellerinizden.
öylesine berrak bir coşku.
sevda yolcuusu bendeniz.
Umut Kaygısız
Ah Dimitra.
Çıkar üzerinden gri mantonu.
Artık üşümeyeceksin garanti veriyorum.
Bak bulutlar dağıldı artık bahar.
Sizi ilk okuyorum sanırsam.Tam emin olamamakla beraber.Sanırım son olmayacak.Severim gece yolculuğunda siyah bakışların gizemini...
Tebrikler/Hürmetler
Umut Kaygısız
Gene zor bir okuma oldu benim için; ama olsun. Bazen okuduğun bir cümleyi, hemen okuduktan sonra yorumlayarak anlamlandırmak da keyifli oluyor. "Entel bir mahsen evi..."; yani burada, entellektüel tartışmalar yapılan, içi hınca hınç şarap dolu bir evden bahsediyor yazar; tamam, geç ikinci cümleye... Müthiş bir beyin cimnastiği. Yemin ediyorum ki, samimiyim: özürlü olan aslgılama kapasitemin bütün suç. Conourt Kardeşlerde, Emile Zola'da ne kadar zorlanıyorsam, sende de o kadar zorlanıyorum okurken. Ama, ne kadar zorlanrsam zorlanayım, onları da, seni de okumak zorundayım, çünkü okumazsam kaçırdıklarımdan dolayı kendime haksızlık etmiş olurum... Be seni, senden dolayı değil, yazdıklarından dolayı ve de iyi yazdığından dolayı seviyorum; bir gün tanışmak ve seni senden dolayı sevmek umuduyla saygılarımı sunarım dostum...
Umut Kaygısız
Çok teşekkür ederim, güzel düşünceleriniz ve size verdiğim onca zahmete katlanarak beni mutlu ettiğiniz için. :))
Kemnur
Düşündüm, nasıl bir zariflik var yol boyunca ,o an yönetmeni ben olmalıyım dedim bu öykünün dimitra ile yürürken
sevgiler
Umut Kaygısız
lacivertiğnedenlik
Ralph Fiennes, Juliette Binoche, bunları seçerdim :)
Umut Kaygısız
selin yıldız
"sultan ve mucize" kelimeleriyle her an şımarabilirim. ben teşekkür ederim güzel sözleriniz için.
yazılarınız fazlasını hak ediyor zaten.
Umut Kaygısız
Hapsoluyor yüzler dikiz aynasında
hiçbir yer rahat değil
huzur biter otobüs camında
kulağında birikmiş küfürler dünyaya
sen kapatmadıkça izler kaptan
sözlerin olmadan gözlerini
.................
Bir solukta okudum bu harika akıcı öyküyü..
Kutluyorum sizi değerli kalem..Öyküleriniz bağımlılık yapıyor adeta..
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
"Kovulduğum hayatımın bir öykü doğuramayacağını aksine öykünün hayatımdan gebe kalabileceğini anlamam için uzun bir yolculuğa çıkmam gerekliydi artık."
İiy yolculuklar..
Ne güzel kahraman öykünün en sonsuz bölümünde yalnız kalmayacak..
Tebrik ederim Umut bey
yine her bir satırı heyecanla okutmayı başardınız..
Dip not
Öyküyü okurrken Çağan Irmağın seneryosunu yazdığı Yolculuk filmi aklıma geldi.
Ne çok etkisinde kalmıştım..
''Bir masal bir yol olur dönerim demiştim ya,ben yüzünde bir gülümseme olacağım.Bir pazar günü öylesine çıkıverdiğin sessiz başı boş bir sokakta yürürken yüzüne yerleşen bir gülümse.Sevdiğin ağaçlar kadar büyük sevdiğin ağaçlar kadar yeşil umut olacağım.Bir pazar günü çıkıverdiğin yolculuk senin en güzel yolculuğun olacak''
Takdirlerimle
Umut Kaygısız
Günaydın!
Sabahın erken saatlerinde sayfanızda çok güzel bir öykü okudum. Emek verilerek yazılımış yazıyı ve yazarını tebrik ediyorum.
Sevgilerimle...
Umut Kaygısız
Gelmesini bilene davet ne gerek; o her halukarda seninle..
mesaj güzeldi saygılar kaleme
Umut Kaygısız
Baştaki ve finaldeki cümleler son derece etkileyici ve bence de dedirten cinsten. Öykü, zaten sarıp sarmalıyor sizi. Bir adım sonrası için tutunuyorsunuz özenle seçilmiş kelimelere. Bir de öyküler bu saatte okunanca daha güzel galiba.
Kutluyorum. Saygılar.
Umut Kaygısız
Aynur Engindeniz
Umut Kaygısız
Aynur Engindeniz
Ömrünüz vefa etmez beklemeye beni:)) Kimsenin istikbaliyle oynamak istemem, siz buyrun önce:))
Hem ben inanmadığım ve hissetmediğim şeyi söylemem. Bonkör değil, cimriyimdir iltifatta:)) Gerçekten güzel bir romana imza atabileceğinizi hissediyorum.
Hiç bir zaman bunu başaramam dediğim bir şey olmadı. Kimseyi kendimden aşağı ya da yukarı tutmadım. Bütün insanlık aynı hizada aynı donanımda aynı hedefe gidiyor diye düşünürüm hep. Farklılıklarımız birbirimize karışmamamız için birer desen. Diyeceğim o ki, her sabah vapurda bir buçuk saat kitabınızı okumak, kendi çalışmalarımı okumakla aynı mutluluğu verir bana.
Başarılar diliyorum.
Umut Kaygısız
emeğine saglık....kutladım....saygımlaaa...okunası kalemdaşım benim!!..................................