- 839 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
sayıklamalar
![sayıklamalar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/81950.jpg)
Ağzı kokmuş bir ayyaşın gusletmesi gibi
tuhaf şey yüreğin enkazdan kalma hayat belirtisi..
Ölüm kusuyordu bir kadın. Kustukça yaşayacak gibi hissediyordu. Ne kadar da içli görünüyordu can çekişirken.Ve ağlarken nasıl çaresizdi..
/Kaskatı kesilmiş doğurgan duyguların anaç merhametiyle soyundum kendimden kendimi. Ah benim özgüveni sağlam kadınlığım, buhranları kendi açmazında solan tatminsiz hücrelerim. Çiçek çiçek açtığında mı kaybettin kendini böyle. Dalkavukça söylenmiş sözler mi yaraladı dilini. Hadi öyleyse... Seni senden başkası anlamıyor burada, topla kalbini. Düşelim yollara, bizi anlayan birileri çıkar nasılsa. Yol üstünde amaçsız ve çıkarsız bekleyen insanlar olmalı. Savrulalım o ilk adımla.../
Kişilik problemi yaşayanların bu sorununu başkalarının üzerinde sınamalarından, akıl karışıklığına sebep olan önsezilerini başkalarını kobay olarak kullanarak çözmeye kalkışmalarından ve asılsız yargılarından nefret ediyorum!
Dipde olmak bazılarına zirveye yükselmeyi hatırlatırken, bazılarına geldiği yeri (yeniden) hatırlatamıyor bile. Her zaman zirvede olanların yersiz ve gereksiz şamata çıkardığı böbürlenme sanatını ve sahte saltanatını uzaktan izlemek çok da katlanılası bir durum değil açıkçası.
Böyle gel-git akıllı şahane beyinlerden uzak durmak istesem de onlardan da öğrenebileceğim şeyler olduğunu varsayarak susuyorum. Kötülük sonradan öğrenilebilen bir şeydir. Hayat yalnızca iyilerin nefes alıp verdiği bir yer değil, olmamalı da zaten.
Akıl kasılmaları diye bir şey uydurdum zihnimde. Varlığına öylesine inanıyorum ki bu tezimin, kasılıp kaldığında beyinde oluşan kramplar insanın algı güçlüğü çekmesine sebep oluyor. Belki de sadece saygı duymalıyım diyorum; bazılarının katışıksız ve balon köpüğünden yapma mucizelerine!
Bir insanın bir diğerini umursamaması ona yapabileceği en büyük gaddarlık ve alabileceği en büyük intikamdır kanımca. Ama bu dünyada öyle insanlar tanıdım ki, umursanmadıklarından gocunmadılar bile! Kimisi bunu umursamadığı biri için umursanmamanın ehemmiyeti yok diyerek yaptı, kimisi umursadığı halde umursanmamayı hiç kaile almadı. ’Bu kadar vurdumduymazlık olabilir mi?’ dediğim çok an oldu. ’Yok artık! İnsan içinde bir kalp taşıyorken nasıl olur da böylesine savurgan davranabilir’ diye kendimi parçaladığım zamanlarda...
Susmanın en büyük isyan sayıldığı yerde, konuşmanın esasen artık bir hükmü de yoktu. Çiğlik bunun neresinde diye soran olursa, önemsendiğini sananların komik duruşlarındaki alaycı tavır, kendisini bilirkişi sananların geldiği noktadaki derinmiş gibi görünen sığlıktır ve her ikiside aynı noktada buluşurlar. İşin öfke kısmına aşkı bulaştıranlar, yahut aşka öfkeyi katık edenler, en büyük yitirmeleri bir zafer kazanmış edasıyla elde edip neden sonra dağılıp param parça olduğunda, yaptığının hata olduğunu gecikmiş bir pişmanlıkla idrak ederler. Aslında kayıplarını çok sonra farkedenlerdir en zavallı insanlar. Yalnız kalmaları gerekir anlamak için, bazıları vardır ki, o vakit bile anlamazlar şaşkınlıklarını..
Herkesin ’ilahi adalet’ düşüncesiyle dahil olduğu oyunlar vardır. Çoğu kez, nasıl olup da o noktaya geldiğini anlamasa da insan, bu durum tuhaf ve acınılası bir zevk haline dönüşür. Nitekim kısasa kısas yapmak yalnızca kolaycıların işidir. Böyle yapmayı seçenler aslında başkasını incitmek isterken, olmadıkları bir insan görünümüne bürünüp en çok kendinden ödün verirler. ’Olmadığın bir insan olarak sevilmektense, bırak olduğun insan olarak nefret edilesin’ der sonra iç sesi. Kulak verdiğinde ise iş işten geçer ve sonra pişmanlık kocaman kainat gibi oturur kalır üzerinde. Atmak ister üzerinden yapay ve sahte ’olmadığı insan’ siluetini. Ama maskeler öyle yapışmıştır ki derisine, canı acır sökerken yüzünden, kaş yapmak için çıkardığı gözlerin yaşlarını toplar heybesine. Hatanın yadigar bıraktığı sabırsızlığıyla kendini gömer ebedi mabedine...
fulya/ağustos2011
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/86705.gif)
İçimizdeki çığlıklar . . . Derdimizi anlatamadığımızda çığlıklar da atsak yalnızızdır. Böyle zamanlarda ya küseriz, bu kolay olandır ve sonucundan pişmanlık duymayız, hayat bizi nereye sürüklerse oraya akarız. Ya da, empati üstüne empati, affetmek için bahaneler, kendimizi suçlamalar ki sonunda kırgınlıklarımızın üzerine sünger çekeriz. Ta ki, bir daha ki kırgınlığa kadar, malesef bu da uzun sürmez. . .Anlayan insanlarla karşılaşabilmek duasıyla. . . İçimdeki çığlığı kaleme dökmüşsün fulyaa . . .Sevgilerle. . .
![Fulya CODAL](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/68324.gif)
Fulya CODAL
hoşgeldin
can-ı gönülden söylüyorum, inan çok mutlu oldum
sevgimle...
![!LKNurr](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/86705.gif)
!LKNurr
![Fulya CODAL](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/68324.gif)
Fulya CODAL
teşekkür ederim, desteğin için..
tekrar hoşgeldin..
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/85383.gif)
çok güzeldi maalesef yüksekteki insanlar geldikleri yeri hatırlamıyorlar aşağıda olanları hor ğörüp küçümsüyorlar allahın belası kişiler daha çok kısa süre öncelerinde kısa zaman da değişmiş yükselmişler .. hırsızlıkla gaspla başkalarının hakkını yiyerek başkalarınınn sırtından kan emerek bir yerlere gelmişler ve merdiven olarak kullandıkları insanları şimdi beğenmez olmuşlar küçümsüyorlar.... yazınızı okudum çok etkileyici tebrik ederim gönül sesinizi kutlarım......
mebli.25 tarafından 8/5/2011 8:54:39 AM zamanında düzenlenmiştir.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/84137.gif)
dayanılmaz öfke...
insanı hayatta en sağlam tutan en büyük güç...
saf, katışıksız aşk...
insanı hayata karşı kafa tutturan daha büyük güç...
ve insanı yenilmez kılan öfkeli bir aşk, aşkla dolu bir öfke...
bu benim günümün yazısı,
bu kalem sadece beni anlatıyor ve artık bir şeyler yazma ihtiyacı hissettirmiyor bana,
uzun zamandan beri ilk kez yorum yapıyorum bu kaleme,
yazı bana dair, benden bir parça kopup düşmüş gibi sayfaya,
iyi ki varsın şair ve iyi ki yazıyorsun...
saygılarımla...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/71711.gif)
Göl kenarında sula çalınan yoğurt gibi..
Hakikat çok; anlayan yok...
Esasında bundan dolay çok kaybediyoruz ya...
Ben işin mana itibariyle ne anlamşım deyip gideyim..
-İnsanların birbirlerini kullanmak kötüdür..
-Zirvede olup da sonradan çöküşe uğramış insanlar nesiller, hala üstte olduklarını zannederler...Hayret ettim de, burada ki mana Osmanlı İmp. kompleksi için mükemmel bir izah..Yani hala 3 kıtada gür sedamız varmışçasına rahat yaşıyoruz ve böbürleniyoruz...Ama aslında yanılıyoruz hep..
Ben bu manayı çok sevdim..gerisi de hayata dair manalar..üç beş tane daha vardı..hepsi aslında yazarında bildiği gibi bir yazı konusu..
hürmetle ablacım...
Çok seviyorum kaleminizi. Büyülü, bağımsız, rahat ve hatta esnek. Başladığı zaman nereye gideceğini bilemiyor insan. Sanki yolsuz duygular ya da tam tersine her gözalabildiğine yol ve seçenek var kalbinizde. Sonucu ve anlamı yüklenmeyeceğimi bilerek başım iyice dönene kadar cümlelerle dansa ediyorum...
Tebrikler, her zamanki gibi çok kaliteliydi.