- 665 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Verda'nın Güncesi (2)
21 Mart
Benim hızlı aşıklarım Burak ve Şermin’in yaşadıklarına yetişmem çok güç! Barıştılar. Bir barış bir küs insanın duyguları bulanır valla! Demek ki alışkınlar bu süratli duygu değişimlerine. Bense kendimi bu açıdan çok şanslı görüyorum. Karşımdakini de şanssız. Haa unutmadan! İşe yeni bir arkadaş başladı. Adı Pınar. Daha sohbet edip tanışma imkanı bulamadık ama oldukça düşünceli bir yüz ifadesine sahip!
Oktay ile birkaç gündür aramızdaki büyüyü dondurduk. Sebebini bilmiyorum! Şu malum duygu sızısı korkusu mu yoksa? Bilmiyorum!
22 Mart
Yağmur incitircesine çarpıyor odamın camına. Öfkeli bir fırtına var. Sebebini bilmediğim bir dolulukla sabaha kadar hiç durmadan ağlayabilirim şu an içimden, Oktay’a büyük bir arzuyla şu sözlerin yazıldığı bir kağıdı tutuşturmak geliyor eline;
" Her şeyimsin, yaşamımsın, yorgunluğumsun, ölene kadar gülümset beni sana ait gizinle…"
24 Mart
Dünkü fırtına yine saklandı inine! Mutlu bir gün geçirdim. Pınarla yemeğe çıktık. Şermin biraz kıskandı bu durumu. Oysa ne saçma.
Yemekte kısaca nelerden hoşlandığımızdan bahsettik. O da yazmaya meraklıymış. Bu ortak yön beni çok mutlu etti. Beni Şermin’den çok daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum. İlk fırsatta yazdıklarımızı paylaşacağız. Ve bir gün Oktay’a olan isimsiz duygularımı ve heyecanımı öğrenecek.
Oktay’la ben yükseklerde bir ovada! Ne güzel bir düş!...
27 Mart
Gözleriyle beni takip eden bir gece…
Karaltılarım salgın bir hastalık gibi yine bedenimde. Bu mutsuzluk niye? Bu katıksız tek başınalık neden?
Saçlarım dağınık, geceliğimin yakası açık. Sevişmeliyim…
1 Nisan
Her Bir Nisanda yaşamın ve ölümün de bir şaka olduğunu düşünürüm! Keşke Oktay’a hissettiğim duygularım da bir şaka olsaydı. Belki nedensiz buhranlarım suyun üstüne çıkardı o vakit!
3 Nisan
Şermin dün gece bizi evinde vereceği partiye davet etti. Pınar da oradaydı. Yazdıklarımızın bir kısmını verdik birbirimize. Ama daha hiç bir yorumda bulunmadık. Pınar güzel, seyretmeye doyamadığım bir nehir gibi geliyor bana.
Partide ise, onca nedensiz gülüşler, sahteleşmiş bayat cümlelerle yapılan aşk pazarlıkları!!!
Midem kalktı! Olmamam gereken yerler ne kazandırabilir ki bana? İşte sana o an karaladığım bir yazı güncem ;
"Şimdi kapıdan Oktay girse elimden tutup sokulsa bana! Tek bir cümle etmeden koşsak uzaklara! Suyun çağıltısının altında sayısız mevsim öpüşsek!..."
4 Nisan
Burak’ın ilişkisinden sıksan 10 tane beyaz dizi çıkar vallahi. Yahu bu kadar ayrılmaya birleşmeye başı döner insanın. Bazen ciddi anlamda mazoşist olduklarını düşünüyorum. Acı çekmek onlar için zevk haline dönüşmüş. Ama bu kadarda arabesk bir ilişki yaşanmaz ki kardeşim.
Ya Pınar’da ki giz? Her halinden sırlarla dolu bir yaşamı olduğu belli oluyor. Bilmek isterdim. Onun söyleyeceği her sırra karşılık ben de bir sır vermek isterdim ona.
Oktay… Oktay?? Oktay.. O k t a y. Ok tay… Oktay… Beynimde. Sürekli beynimde. Sürekli…
6 Nisan
Teyzem rica etti ben de iş çıkışı yeğenimi kreşinden aldım. Öyle şirin ki çocuklar.. Öyle şirin ki çocuklar..
Yaşam… Yaşam.. Yaşam.. Ben, sen, o, biz, siz, onlar. Duygular, ihanetler, yalanlar… Pastanede muhallebi yiyen çiftler.. Her şey çok karışık gibi geliyor bazen. Şey.. Tükenmekten korkuyorum sanırım. Yani.. Belki de hissizleşmekten yaşama karşı.. Üzülmekten, üzmekten… Offff… Kim bu Oktay!! Kim!!!! Yüreğime bu kadar kolay girebilmesi beni endişelendiren....
Nisan
Ah bu tekdüze, laf ola beri gele sorular yok mu çıldırtıyor beni..
"Nasılsın?"
"İyiyim şeker sen nasılsın?"
"Noolsun işte"
"Ben dee!"
Pöh! İyice attı cilamız valla. Ben gerçeği istiyorum. Bana gerçeği verin!! Gerçeğiii!!!
Şu çikolatalı tütsüler.. İnsanı gerçekten mutlu ediyor. Yani farklı bir mutluluk aslında. Şey.. Biraz mistik.. Mor koltuğum, limonlu çayım, geceliğim, çikolatalı tütsüm, mavi gece lambam, ben… Düşünceler.. Yaşananlar.. Caddeden ara sıra geçen araba sesleri. Köpek uğultuları. Ve o sesleri kapatmaya çalışan paganini. Düşler.. Cümleler.. Çember.. Yüreğimi bilme dürtüsü. Yüreğimi anlama arzusu. Ve.. Ve Oktay… Karşımdaki kanepede oturmuş beni seyrediyor. Elinde bir kitap. Gözleri.. Beni anlamaya çalışır gibi bakıyor. Bu geceki hayalim Oktay’a armağan. İyi geceler güncem…
10 Nisan
Yahu ne oluyor bana? Düşlerle tüketeceğim ömrümü! Kendime serzenişte bulunmazsam rahatlayamayacağım bu gece. Neden Oktay’a kıvılcım vermiyorum. Neden yüreğimde ona duyduğum duyguları belli etmemek için can hıraş mücadele veriyorum? Nedenler, soru işaretleri, duygu belirsizlikleri.. Tanrım neredeyim ben?? Neden bu ayrıntılar örümcek ağı gibi sarmalıyor bedenimi? Neden????
12 Nisan
Bebek..
Oyun..
Şiir..
Kırlık alan..
Işıltılı bakışlar..
Koy yaşamı cebine, uzaklaş kendi diyarına!...
Diyar?...
Benim diyarım…
Her şeyiyle benim…
Ne zaman?
Sahi ne zaman?
15 Nisan
Sanki her an bir balçığa saplanacakmışım gibi bir duygu hüküm sürüyor ruhumda. Ama ben iyi biriyim değil mi güncem? Sen beni tanırsın! Söyle güncem! Ben kimseyi incitmem değil mi güncem?
Oktay da beni incitmez değil mi güncem?
Pekiii.. Şey.. Sen bilirsin! Katillere neden aşık olunur?
17 Nisan
Bak ne düşündüm. Mesela aşk legolar gibiymiş. Parçalardan oluşuyormuş yani. Bu parçaları gerçek anlamda bütünleyebilenler sadece gerçek aşkı yaşarmış. Yani şey.. Şuradan geldi aklıma. Bir belgeselde izledim. Maymunlara zeka testi yapıyorlar. Ellerinde ki üçgen, daire ve karelerden oluşan tahta parçalarını düzgünce boşluklara yerleştirmelerini istiyorlar. Maymunun biri bir süre elinde ki üçgen parçayı kare olan boşluğa yerleştirmeye çalıştı. Olmayınca sinirlenip, gücünü kullanarak zorla oturttu. Olmadı ama çok sevindi yine de. Düşünüyorum da bazen biz demi öyle yapıyoruz? Yani aşkı elde etmek için, zorla, olmayacağını bile bile bazı parçaları yerine oturtup sonrada bak bizimde aşkımız var diye seviniyor muyuz acaba?
Şermin’le Burak hala barışmadılar, hayret! Pınar’ı bir hafta sonu kahvaltı için evime çağırmak istiyorum. Oktay 3 gündür iş yerine uğramıyor. İşten mi çıktı acaba? Eğer bana ait bir özlem varsa bunun adı şu an Oktay’dır…
18 Nisan
Kurgulamak her şeyi.. Bütün yaşayacaklarını ve yaşamak istediklerini senaryolara dökmek… Sürprizleri görünmesin diye yaşamın kenarında bir yere silkelemek… İyi, kötü, mutlu, mutsuz, acımak, ağlamak, sokaktan geçen hurdacının anlaşılmaz sesleri, ansızın çalan telefona bakıp düşünmem açmakla açmamak arasındaki her an kopabilecek çizgiyi… Güncem bazen olmadığım yerlerde hissediyorum kendimi. Bir mutluyum denizin içindeki dalga gibi, bir mutsuzum çarpıp incittiğim için kıyıları.. Gel-git’ler gibi ruhum. Boyuna çalkalanıyor göz yaşlarımın içinde… Aynaya baktım biraz önce… Göz kenarlarımda simetrik iki ince çizgi. Biliyorum, acılarımla birlikte onlar da kalınlaşacaklar…
19 Nisan
Biliyorum dün bana çok üzüldün. Yine içimdeki, önleyemediğim girdabı sundum sana. Ama bu gece daha iyiyim. İnsan çizgileriyle yaşamasını bilmeli… Mutsuzluklarının içindeki umutları ayıklayıp mutluluk tohumlarına dönüştürebilmeli.. Şimdi bana: “Bütün bunları biliyorsun da neden dün öyleydin?”, diyeceksin biliyorum… Ama Verda böyle biliyorsun güncem. İçindeki hüzünlerle de oynamasını seviyor biraz…
Eeee, hiç Oktay’ı sormuyorsun bana? Benim gizemli erkeğimi?...
…
…
Erkeğim?...
Bilse böyle yazdığımı?...
Erkeğim?...
Erkeğim… Erkeğim… Erkeğim… Erkeğim… Erkeğim… Erkeğim…………..
…….
Ne diyordum? Bugün Oktay’ı gördüm. Ve aslında şu an mutluluktan uçmam gerek… Avrupa filmleri festivali varmış bu hafta, “beraber izleyelim mi?” dedi bana. Olur deyiverdim hemen… O an yüzümü göremedim ama kızardım da biraz galiba… Hafta sonu buluşacağız anlayacağın. İlk defa… O ve ben olacağız sadece… Ve şimdi sen diyeceksin ki bana : ”Neden gülümsemek, coşku saçmak yerine böylesin?”…
…
Korkuyorum…
Kor-ku-yo-rum…
Ben ona hissettiğim duygularla çıkabildim fırtınalarımın içinden…
Ya duygularım fırtınaların içinden çıkabilmek için görmek istediğim bir serapsa?
Ve bunu ne zaman anlarım biliyor musun? Bana ilk dokunduğu zaman…
Mutlu geceler güncem…
20 Nisan
Öpmek, sevgiyi avuçlarına alıp okşamak gibi… Öp… Böylelikle aydınlatabilirsin en karanlık yerlerimi… Öp… Ancak öperek tenin karışır, sana sevgime… Evet yine Oktay’aydı güncem…
Günün haberi:” Şermin ve Burak barıştılar…”
Valla artık ne yapsalar şaşırmayacağım… Bazen sırf barışmak için ayrıldıklarını düşünüyorum. Deli miyim ben?...
Oktay’la buluşmadan önce Sahra’yı çağırıp eve, konuşmalıyım uzun uzun. Sahra ruhumu en iyi bilenlerden biri. Hatta bir saniye, şimdi arayayım…
Yaşasın, “yarın akşam gelebilirim” dedi! Bak içimden Sahra’nın çok sevdiği, Bisküvili, çikolatalı yaş pastayı yapmak geldi şimdi. Evet evet şu an mutluyum. Mutluyummm!!!… Aslında kötü giden bir şey yok yaşamımda. Şu anda canım ne yapmak istiyor biliyor musun güncem? Edith Piaf dinleyip, kitap okumak ve sonra da mışıl mışıl uyumak… Seni seviyorum güncem. Benim için endişelenme olur mu? Şu an gerçekten mutluyum…
Yalnızım...
her tarafım yalnız
her bir yerim üşüyor
gece yapış yapış üstümde
ya yalnızlıkla sevişmeliyim
ya da yalnızlık benimle sevişmeli...
Ama mutlaka sevişmeliyim...
Mutlu geceler güncem, bir tek sana çıplağım, hele de böyle üşüdüğüm zamanlarda...
YORUMLAR
Geç geldim, kusura bakma dost. Okurken büyüdüm, olgunlaştım ama zamanı attıkça terimden daha fazla koştum. Sonra dibine kadar baktım suyun, o kadar berraktı ki... Kirletmeden, koruyarak yazıyorsunuz. Bo çok güzel ve keyifli. Tebrikler.