Yalnızlık Paylaşılınca Güzel
Bu sabah doğmamıştı güneş..Her sabah olduğu gibi gülümsemiyordu artık. Her yerde aradım, belki bir bulutun arkasına saklanmıştır dedim. Ama yoktu, saklandığı yerden çıkmıyordu. Belki de benimle saklanbaç oynıyordu olamaz mı? Olabilirdi..Baraz daha aradım.Yine de bulamadım.Bu sefer seslenip şu sözcükler çıktı ağzımdan: ’’Elma dersem çık, armut dersem çıkma..ELMA!’’.Çıkmadı. Bir daha seslendim değişen bir şey yoktu. O an durdum çünkü bir şey hissettim. Yavaş yavaş anlamaya çalıştım neler olduğunu. Yağmur başlamıştı. Anlaşılan şu ki güneşim benimle saklanbaç oynamıyordu. O üzgündü ve şuan ağlıyordu. Onun göz yaşları damla damla bana değiyordu. Göz yaşlarının rengi kırmızıyla mor arasındaydı. Demek ki güneşimin canı çok yanmıştı. Yoksa neden ağlasın ki..Ağlamamasını söyledim. Üzme kendini dedim. Hiç bir şey için değmez dedim. Seni üzenler üzülsün diye söyledim. Birden bir sessizlik oldu. Yine duraksadım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım. Evet bu güzeldi. Güneşin bir arkadaşı vardı. O, topraktı ve güneşin bütün göz yaşlarını içine çekip damlaları uzaklaştırmıştı. Şuan sadece hayata ve tüm kötülüklere karşılık güneş ve toprağın oluşturduğu yaşam köprüsü vardı. Muhteşem renkleriyle gökkuşağıydı o kutsal yer ve gök arasındaki bağıntı...