- 1075 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bilir Kendisi
/O… Fethettiği gönülde bir sanrı yumağıdır… Bilir kendi(leri)si…/
Her adımı düğümlenmiştir, çözümsüz bakiyeler çıkarır önüne, deler ceplerini hayatın.. Adanmışlık söz konusudur, kalbin incecik sızlayan tellerinde, asil çırpınışlarını duyarsın, aşkın.. Ve umulmadık bir an da sendeletir, kristal bir cam parçasının korkulu rüyasıdır.. Haşin ve düşüncesizdir, kırmak istercesine hastalıklı sadist bir düşünceye sahiptir.. O gözle bakar senin bir sözle canını acıtmaktan çekindiğin, yanındayken bile özlediğin, her an nefesini nefesinde hissettiğin, kuş gibi atan minicik yüreğin sahibidir, bilir.. Ve acımaz hiç düşünmeden çıkardığı everestin tepesinden boşluğa bırakır, huyu kurusun.. Hiçbir kanat çırpış kırılma noktasını belirleyemez artık.. Kırılırsın en umulmadık anda.. Konu ilgilisinden ses çıkmaz, bilir belki hatalarını da görmek istemiyordur!.. Yaşananların hazmı zor bulantılarını.. Nasıl oluyorsa kimsecikler anlamaz, bu kanayan yaranın temaşasını.. Tabii ki çözüm odaklı olmak değildir, her yiğidin harcı.. Sabittir bir noktada, belirlediği paralelden yörüngesini asla değiştiremezsin..
Tuhaf bir sızı oldu içimde, bencillik bu kadar yer etmeli mi, insanın coğrafyasında.. Erdemlilik ve faziletin hiçbir sığınacak yeri yoktur.. O’nun gizlendiği gölgelerinde.. Ve beslediğini sandığı ölçüsüz, fütûrsuz sevgisindendir, aceleciliği.. Nifak odalarında çaresiz gezintileri sonucu kayboluşudur.. Çelik zırhlı mabedi delip geçerken sınırsız sorunsuz süzülüşüdür, kalenin surlarından içeri .. İnsafsızca katlidir bazen körpecik duyguları, umarsız seyridir aslında.. Adem oğlunun-kızının sonsuz badirelerle sınanışıdır.. Anladığı anda emmarenin tuzaklarını, uzaklaşmaya çalışır fani.. Kaçmak, kurtulmak ister.. Can havliyle koşar ve canının yandığının farkında değildir.. Dikenli tellere takılı kalan ve oluk oluk kanayan kırmızıya takılsa da gözü, umurunda değildir.. Aynı renk damlacıklar yüreğinden de süzülüyordur çünkü…
//Yürek imbiğinden geçen her sözün manayı arayışı,
Nefis ve bekâbillah arasında korkunç bir imtihandı, O… //
Dökülürken yakılan yüreğin külleri, Ganj’a.. Seyrederken O, savrulan küllerini arş’a.. Değer miydi size göre bu faninin ardına düşmeye?.. Sessiz gemiler yüzdürülünce berrak sularda, anlaşılır ki O limandan demir almak gerekir.. Kalmak sâfilik olur diye düşünürken, onca yanılsamalar gelir gözlerin önüne.. Kafi gelmeyen nedir diye sorarsın kendine, acının öteki yüzü görünür o an da gözlerinde.. Aklanması zor değil mi bu ismin harflerinin, ar değil mi sanıyorsun bu yüreğe? Saklarsın her tümcesini solda ki odada.. Yanan oda artık sıcaklığından irtifa kaybediyor.. Düşüşten sorumlu değildir hiç kimse, bilir ki O, bu faninin avuçları kanıyordur.. Tutunamayışı bu yüzdendir, arsız dallarınızda emanet bir tüneyişle öylesine yaklaşıyordur, yaşamınızın kıyısına.. Öyle ki barış çubuklarının verilmesinin hiçbir önemi yoktur aslında..
..........
Buna göre sevgi emekti, sevdiğine verilen değerdi.. Sadece bir noktada sabitlenmek değildi.. Ölümüne ve çıkarsız, riyasız, yalansız, dokunamasan da hani! Sevmekti.. Avuçlarından aşkın can suyunu içirmekti, kana kana.. Tek bir bakışa gönüllenip ve gül teninden yayılan kokuyu uzaktan bile olsa duyabilmekti.. Can içinde can olabilmekti, elini uzatamasanda.. Uzattığında tutamasanda ve ne olursa olsun sadece ve sadece sevmekti.. Kartal edasında bir av bulmuşcasına çıldırmak, ve masum düşlerini katlederek saldırmak değildi.. Tüm duygularını paramparça etmek değildi.. Ve günü ve anı birlikte yaşayabilmekti.. Paylaştıkça çoğalmalıydı yaralamadan, olası yaralarına merhem olabilmekti.. Sessiz ama gür çığlıklarla seviyorum diyebilmekti.. En önemlisi hissettirebilmekti.. Uzun bir ömre sığacak temiz duygularla sarılmayı bilmekti.. Bu fani kadının ruhunu tılsımlı bir çiçekle okşayabilmekti.. Ve onun yüreğinde ölümsüzlüğe ulaşabilmekti..
Sevgi anlamasan da maalesef bilek işi değil......
Yürek işiydi......
Ver artık, ayaklarının altına dizdiğim mücevherlerimi.. Ben oynamıyorum bu saatten sonra.. O, nedir muhatabım? Bir çoğunu düşüncesizce kırmışsın galiba.. Parçalanan pırlantaların değerini ben bilemem, değil mi? Öyle ya ay yüzlü muzip çocuk, nadanlar ne bilsin ki değerli TAŞ/ ların kıymetini!…
Söylesenize yüreğiniz kaç karattı?....
Doğru ya!...
Bundan ancak sarraflar anlardı…
24.12.2010
Neşe CÖMERT
YORUMLAR
Buna göre sevgi emekti, sevdiğine verilen değerdi.. Sadece bir noktada sabitlenmek değildi.. Ölümüne ve çıkarsız, riyasız, yalansız, dokunamasan da hani! Sevmekti.. Avuçlarından aşkın can suyunu içirmekti, kana kana.. Tek bir bakışa gönüllenip ve gül teninden yayılan kokuyu uzaktan bile olsa duyabilmekti.. Can içinde can olabilmekti, elini uzatamasanda.. Uzattığında tutamasanda ve ne olursa olsun sadece ve sadece sevmekti.. Kartal edasında bir av bulmuşcasına çıldırmak, ve masum düşlerini katlederek saldırmak değildi.. Tüm duygularını paramparça etmek değildi.. Ve günü ve anı birlikte yaşayabilmekti.. Paylaştıkça çoğalmalıydı yaralamadan, olası yaralarına merhem olabilmekti.. Sessiz ama gür çığlıklarla seviyorum diyebilmekti.. En önemlisi hissettirebilmekti.. Uzun bir ömre sığacak temiz duygularla sarılmayı bilmekti.. Bu fani kadının ruhunu tılsımlı bir çiçekle okşayabilmekti.. Ve onun yüreğinde ölümsüzlüğe ulaşabilmekti..
Sevgi anlamasan da maalesef bilek işi değil......
Yürek işiydi......
Bayıldım ve yürekten kutladım..Fazla söze ne hacet...
Selam,saygı...