- 1633 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbin Keşfindeki Mucizevi İlaç: Nefis Terbiyesi
Allah ve onun dostlarıyla arasında öylesine mutmain bir ilişki vardı ki aklın şahadeti ve teslimiyeti karşısında kalp ağlardı. Tüm Peygamberler, Nebiler, Salihler, Evliyalar ve Dervişlik mertebesine ulaşan nefis kahramanlarının elde dualarla onu anmaktan ve ona olan bağlılıklarını sunmaktaki hassasiyetlerini, kalplerindeki atışı hissetmeden anlamaya çalışmak şaşkınlıkların en büyüğü olarak kalır sadece. Ramazan Müslümanları olarak, tarihin nakarat eden sayfalarında yerini her çağda ve her dönemde alan insanoğlu, bir kere daha eskiye ait olana özlem duymakta. Elinde kalanı da kendince yaşamaya çalışmaktadır.
Allah korkusunun; onu yaşamak olduğu anlamak manasına geldiği mübarek günlerde, her birlikte günahlardan sıyrılma peşine düştük. İnsani hislerin en çok kabardığını sandığımız bu günlerde bile, kendimizden ödün vermeden yaşamayamadığımızı göremeyecek kadar gafil ve ruhumuza hakiriz.
Âlây-ı illiye’den (yücelerin en yücesi) çıkıp Esfel-i Sâfili’nin (aşağılarının en aşağısı) ellerinde savrulup durdukça, nafile zamanlarımızın ibadet kokan halini görmezden geliyoruz. Kur’an-ı Hakim’in hediye edildiği bir alemde huzur içinde yaşarken, huzursuzluğu toplumda şiarı felsefe haline getiriyoruz. Akl-ı Hümayun olan bedenin denizinde fazlasıyla hür bıraktığımız hevesi ve zayıflıklarımızı nefsimizle yapacağımız büyük kavgalarla aşmak yerine, hayvani duygularımızla hevesler girdabında boğulup mutsuz oluyoruz. İnsanoğlu nelerden kendini koruyabilir, nelerden kaçarak huzura ulaşır, neleri hayatından çıkararak doğruya gider Kur’an-ı Hakim-e ve onun uygulayıcılarına bakmak gerek. Kutsal sayılanı kutsalca yaşayanlara bakmak, kutsala ulaşmak adına neler yaptıkları anlamak lazım.
İnsan nelerden uzak durmalı:
1. Boş ve lüzumsuz sözden. Gereksizce yapılan konuşmalardan. İlmin olmadığı cümlelerden.
2. Kalbimizdeki bencillik ve bencillikle gelen hasetten, başkalarını çekememezlik anlamına gelen kıskançlığın son noktası ve ateşi hasetten.
3. Dünyaya doğruyu ve güzeli görmek için bakan gözlerin başkalarına bakmasından yani haramı helalleştirmek için göz gezdirmesinden. Peygamber efendizmiin dediği gibi: dünyada gözünü haramla dolduranın Allah, kıyamette gözünü ateş ile doldurur.
4. Açgözlülükten ve haram lokma yemekten.
5. Helal olmayana el uzatmaktan.
6. Allah rızasının kabul görmediği yerlere gitmekten.
7. Riya denilen yüzü pusludan uzak durarak ve nifaktan ve bozgunculuktan uzaklaşarak onun rızasını elden edebiliriz. Zor gibi gelse de parasız ve eldeki imkan gayretinde yapılması kolay durumlardan kaçmakla huzura ve huzurun getirdiği saadete de ulaşabiliriz. Oysaki bunların tersi olarak dünya denilen kazana elimizi değdirdiğimizde hem canımız acıyacaktır hem de cebimiz yanacaktır.
Bir rivayete göre; Davud peygamber Zebur okurken yerde kızıl renkte bir kurt görüyor ve aklından bu kurt Allah yaratacak ne gibi bir murad gördü diye geçiriyor. Lakin ilahi hikmetle kurt dile geliyor.
Ey peygamber: - Gündüzleri ben rabbime bin kere Sübhanellahi diyerek şükrediyorum, geceleri de Elhamdülillah diyerek zikri eda ediyorum. Bana düşeni yerine getiriyorum. Sen ne yapıyorsun ki bende senden yararlanayım deyip onu hakir görmesinin cevabını alıyor. Ve korkarak rabbinden bağışlanma bekliyor.
Onlar Allahın ilahi hikmetleri karşısında bizlere seçilmiş olmalarına rağmen binlerce kez örnek oluyorlar. Hz. İbrahim’in hataları hatırladığı vakit kendinden geçerek kalp çarpıntıları karşısında dostunun acısına kayıtsız kalmayan Allah(c.c) ona Cebrail’i gönderiyor. Cebrail, İbrahim (a.s):
-Kahhar olan Allah sana selam ediyor ve diyor ki: Dostundan korkan bir dost gördün mü?
Nebi’nin cevabı da hatalarım karşısında azaba düşüyorum ve dostumu bile unutuyorum o an. Onların rabbe ve onun verdikleri karşısında her an nankörlükleri ve hataları karşısında yaşadıkları ibret olsa gerek.
SELAM VE DUA İLE… HAYIRLI RAMAZANLAR. DEVAM EDECEK…