- 1106 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YİĞİT’LİK TE İTLİK TE YÜREKTEDİR!
“Hem Kürt sorunundan besleniyorlar, hem de Kürtçeye sansür uyguluyorlar. Ben bunu kabul edemiyorum. Yiğit Bulut’u kınıyorum. Kendilerini gazeteci, aydın olarak gösterenler daha
beyinlerinde bu sansürü aşamamışsa aşılacak çok mesafe var demektir”
Haber Türk Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut’un “Asla Kürtçe okunmayacak” ültimatomuna rest çekip, sadece zatın Kürtçe yasağını çiğnemekle kalmayıp canlı yayında
üstüne bir de Ermenice türkü okuyan Züleyha’ya ait bu sözler.
Anlayana…
Bu “sıradan bir yasağı” delmek değildi…
Bu, görünenin çok ötesinde bir yasak ve yine çok ötesinde bir başkaldırıydı…
Özde yiğitlik budur işte!
İl’den
Dil’den korkanlara en güzel şamardır bu!
Korkak yönetmenin, korkak sunucusuna, korkak koordinatörüne rağmen yüreğini ortaya
koyarak ve program bitiminde, diğerlerinin söz söylemesine fırsat bile vermeden;
“Ben bir Kürt sanatçıyım, lütfen beni bir daha programlarınıza çağırmayın”
diyecek kadar da özgüvenli sanatçının sözleri çok manidar.
Ahmet Kaya’ya yapılan linç girişimi hala hafızalardan silinmemişken,
Aynur Doğan’a yapılan saldırı hala gündemdeyken,
Yenilerini denemek ve bunu “aydınım” diyen kesimlerin yapması hakikaten bu ülkede - siyasi manada çözülebilecek olsa bile - sosyolojik manada daha çok yol kat edilmesi gerektiğinin açık göstergesidir.
Sistem gladyatörleri, kirli ve haksız savaşlarında güçlenmek adına halkı arkalarına alma taktiğini her dönemde uygulamış ve ne yazık ki bunda da başarılı olmuşlardır.
Ekilen “yalan dolu” nifak tohumları öylesine kök salar ki toplumun bilinçaltında, gladyatörler bir gün savaşmaktan yorulup, -ya da bükemedikleri bileği öperek- arenadan çekildikten sonra bile toplumdaki izlerini silmek asırlar alır.
İşte sakızlaştırdığımız “kardeşi kardeşe kırdırmak” ifadesi tam da bu zihniyetlerin eseridir.
Yavuz Sultan Selim döneminde had safhaya ulaşan “alevi düşmanlığı” için oynanan kirli oyun ve isnatların bugün hala toplumda etkinliğini koruması buna verilebilecek en iyi örneklerdendir.
Kandırılmaya çok müsait kesimi anlamak daha kolay.
Peki ya, sanatçı,kalem adamı ve medya mensuplarının bu savaş çığırtkanlığı ortaklığına,
şekillerden, renklerden korkaklığına ne demeli?
Birileri hala “tek” nakaratını tekrarlamaya devam etsin,
birileri hala - burunlarının dibinde ki akli selimlere kör bakıp - çözüm için ithal arayışlara sığınsın “sihirli değnekten” medet umup,
ve birileri kalemlerindeki yağı sistemin artık bayatlamış ekmeğine bolca sürerek küçük rantlar peşinde koşsun varsın…
Her gün kan akıyor bu ülkenin topraklarına
Her gün birden çok ocağa ateş düşüyor
Her gün birden fazla ana -babanın yüreği ölüyor!
...ve katle ferman okuyan dinozorlar dünyaya kazık dikilmek istercesine hala inatla kök salarken;
Adı asker de olsa gerilla da;
Genç neslimiz tükeniyor gitgide,
Bu da biline!
Mübarek bir aya girdik
İnsani erdemlerin daha çok ön plana çıkması ve insanlık dışı eylemlerden daha çok
rahatsızlık duymamız gereken günlerdeyiz…
Dilerim ki “inançlıyım” derken birileri bir adım daha yaklaşsın insanlığa…
Diller değil yürekler konuşsun bu defa
Empati yapabilen vicdanlar…
Biliyorum “ailenin şirin çocukları” yerden yere vuracak Züleyha’yı önümüzdeki günlerde,
Eminim çarşaf çarşaf “tu kaka” diyecekler “padişahın soytarıları” inatla,
Irkı; Kürt, Türk , Ermeni, Çerkez, Arap.
İnancı, mezhebi; Sünni, Alevi, Musevi, Süryani.
İdeolojisi; Dindar, Liberal, Muhafazakâr, Devrimci, Ateist.
Ne olursa olsun,
Ben ve benim gibi “ çirkin ördek yavruları da” inatla şu gerçeği haykıracak,
Bize
Bu ülkeye
Zeliha’lar gerek!
Bütün mesele, sol kulağımızı tutmak için, sağ kolumuzu ensemizden dolamaktan vazgeçmek!
Dolandırmadan
Bulandırmadan
Korkmadan
Net!
Ve unutmamalı ki,
Yiğitlik te
İtlik te
Yürektedir!
Saygımla…