- 710 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
"An-ne"
Sözcükleri bir kenara koyuyorum…
Susuyorum şimdi, gözlerimden anlayabilir misiniz,
Size anlatmak istediğim şeyi…
Yalnızca baş harfini söylesem.
Vazgeçemediğimiz o koku desem, misler gibi,
Aradığımız o omuz desem en dertli anlarda baş koyduğumuz,
Aradığımız öpülesi o el…
Bilirim, kiminizin gözlerinde bir sevgili, kiminizin yüreğinde unutamadığınız herhangi biri.
Varlığınızdan haberdar olduğu an kalbinizin sesini duyarken yaşadığı o müthiş heyecanı, kalp ritimlerinizin bir dağ sırası gibi büyüdüğü o kağıt sizin ona ilk armağanınızdır. Bir kutunun içinde biriktirir, ilk kalp atışlarınızı, bir canlı olmaya hazırlanırken gözlerinizi dünyaya açmaya adım attığınız o vakit ilk gözyaşına şahit olursunuz, ilk hüzünlerini yaşar sizinle. O kalbe en yakın yerdesinizdir. Dokunursanız ki dokunursunuz sizinle iyileşir, sizinle tutunur ve sizinle sarılır hayata…
Baştanbaşa yenilersiniz onu, baştanbaşa bir kalp yaratırsınız içinde. Sonra dünyaya gözlerinizi açtığınızda gözlerinde, ellerine dokunduğunuzda ellerindesinizdir.
Harfleri öğrenirsiniz, sonra harfleri yan yana koyarak sözcükleri, cümleler takip eder paragrafları, sonra büyürsünüz. İlk sözcük o olur genelde kendi sözlüğümüzde. Adını hayatımız boyunca bu sözcükle söyler, bu sözcükle severiz onu.
-Anne, deriz ilk emeklememizde, ilk mutluluğumuzda anneciğim takip eder onu,
İlk ayrılığımızda annem benim, ilk hayal kırıklığımızda anlarız bizi karşılıksız sevebilecek tek insanın o olduğunu… İlk doğum günümüzde, ilk mutluluğumuzda hep yanımızdadır o. Albümlerimizin en başında, yüreklerimizin en güzel yerinde saklarız onu.
Ve gün gelir ansızın, büyürüz. Anlayamayız o ufacık ayakların, o ufak ellerin birden nasıl hayatla karşı karşıya kalabildiğini. Bütün ayrılıklara alışırız, bir tek onun yokluğu kışları kaldırmaz içimizden. Dört mevsim silinir boynu bükülür yazlarımızın. Her mutluluğun ardından, her acının arifesinde adı hep dilimizde.
Bir tek onun terk edişini hazmedemeyiz.
“Beni senin gibi,
Bir de annem terk etmişti
Ki göbeğimde durur
Onun yokluğundan bana kalan çukur.” Der Sunay Akın’ın dizeleri. Bir onun yokluğunda bıraktığı derin çukurlar doldurulamaz çünkü.
Dünyada hiçbir dil sevgiyi yaşandığı gibi anlatacak kadar büyütememiştir kendisini. Hiçbir sevda tutamamıştır onun yerini. Kan bağından öte görünmez bir bağ vardı aralarında, hangi bilim çözebildi gizemini?
-Annem benim derken, kaç kişiniz bunu yalnızca söylemek için söylediniz, kaçınız annenize en kötü anınızda sarılıp gözyaşı dökmediniz? Zoraki ayrılıklarınızda kaçınız gizli ağladınız, o görüp üzülmesin diye.
Bir yürek ki onunkisi terim yok anlatmaya. Bir yürek ki her şeye rağmen sevmeyi bilen. Cennet deyince akla gelen ilk yüz, ayak deyince de dilimize düşen ilk söz,
“Cennet annenin ayakları altındadır.” Derken neyi söylediler sanıyorsunuz…
İlk gözyaşınız, düşünün hangi acıdan diye. İlk ağlayışımız ilk düşüşümüzden, yalnızca onun adını haykırırcasına. Ne gariptir ki en korkunç en hüzünlü zamanlarımızda bile acısını geçirmese de biz hep inanırız geçer diye adını işleriz her sözcüğümüzde farkında olmadan. Nakarat gibi tekrarlar dururuz… Yalnızca çocuk düşüşlerimizde değil, büyüdükçe soyutlaşan hayatımızın, büyüdükçe yalnızlaşan yüreklerimizin hep en zenginidir içimizde.
Görmek istediğimiz çerçeveden görünür hayat. Mutluyuzdur, her geçen gün yeni insanlar koymak isteriz hayatımıza. Bir yapboz diye adlandırırız hayatı, yeni insanlar koyar yeni bir dünya açılır önümüze, annemiz hep en başında…
Karamsarızdır, önüne geleni kırıp döktüğümüz, hayatımıza giren her insanı çıkarma çabası içinde çırpınan kırık kanatlarımız vardır. O kanadın biri hep sağlam. Sarp yollardan gidemese bile düz yollarda yürüyebilecek kadar güçlü, çünkü annemiz hep en başta.
En sevdiklerimizle büyür hayatımız. En çok özlediklerimiz hep beklentilerimizin içinde büyütürüz onları. Sahip olduklarımızla mutluluğu, mutluluğumuzla sevdiklerimizi yaşatırız.
Herkesin bir annesi vardır. Mutluluğun bile, acının annesini biz sevmesek de yaşattığı bir duygu vardır muhakkak. Sonradan kaybederiz o en değerli en bulunmaz zenginliğimizi. Ya da onlar hiç istemeden kaybederler en değerlilerini.
Çocuk yuvalarında bile anne vardır her uykuda, her uyanışta. Annesini hiç göremeyen bir yetişkin bile küçülür, anne diye ağlamasını öğrenir. Hayatın her basamağında, filmin her sahnesinde, resmin her karesinde, onun yüzünü onun mutluluğunu, onun varlığını ararız.
Onun varlığıyla yaşarız.
Bir kuş uçmasını annesine bakarak öğrenir. Bir bebek gülmeyi ilk annesinden öğrenir. Bir onun yokluğuna kolay kolay alışamaz.
Onu her söyleyişimizde içinde hüzün acı yoktur. Onun içinde özlem, umut, yaşama sevinci vardır ki onun sayesinde yaşarız.
Annenizin ilk gülüşüyle tanıştınız, ilk mutluluğunu onunla paylaştınız. İlk sözcük ona seslenerek çıktı ağzınızdan. Ve şimdi yaşamak için onun sizi dünyaya getirmesine bir karşılık,
Mutlu yaşamanızdır. Onun sevgisiyle büyümeniz her geçen gün onun tebessümleriyle uyuyup onun size verdiği o yaşama bağlılığınızla uyanmanız dileğiyle…
Bir kuş bile annesine bakarak uçmayı öğrenir. Bir bebekse ilk gülüşü annesinden…
YORUMLAR
Bir fiske vurup boş bardağı uyandırdım belki. Biraz kuru biraz ıslak en az yüreğim kadar kalabilmiş rıhtımında sevginin. Vücudumdan dalgalar kumları çekince ne kalır geriye? Ona sahip çıkmayı yıllar sonra öğrenmiş biri olarak, gençlik heyecanının yaptırdığı tüm yanlışlara tahammül edebilen anneme...
Çok güzeldi, tebrikler.