KINALI KUZULARDAN GERİYE KALANLAR
KINALI KUZUDAN GERİYE KALANLAR
Hiç görmediğim sehit dedem ve ninemden sonraki ailemizin yaşam öyküsü
1800 lü yılların sonlarında dünyaya gelmiş dedem çok yağız yürekli bir delikanlıymış. Üstelik çok yakışıklıymış. Dedem aynı köyden aşağı mahalleden köklü bir ailenin kızı Sare isminde güzeller güzeli yeşil gözlü hafif sarışın asaletli tam bir Osmanlı kızı nenemle muhteşem bir köy düğünüyle evlenip çok mutlu olmuşlar. herkes onların mutluluğunu konuşurmuş.
Nenem çok geçmeden müjdeyi verir hamile olduğunu söyler ailenin mutluluğuna diyecek yoktur ve dedemin Kurtuluş savaşına askere katılması gerekmektedir.
Ancak yıl 1919 lar da dedem askere gider Kurtuluş savaşına katılır Adana Mersin Fransızlar tarafından işgal edilir o şavaşta Pozantı’dan düşmana geçit vermezler. ve savaşta dedem ŞEHADET mertebesine ulaşır rabbine kavuşur ve nenem genç yaşta dul kalmıştır.
Babam dünyaya gelir 1 yaşına kadar nenem baba evine dönmek ister. Babamı amcaları vermezler neneme şehidmizin hatırası diyerekten. Nenemde çaresiz yokluk ve genç olması nedeniyle baba evine döner ve başka bir köyden kısmeti çıkar nenem evlenir o evliliğiden halam dünyaya gelir. O yıllarda köylerde fazla erkek kalmamış savaş ta çok şehitler verilmiş. Kalanlarda iki, üç hanım la evleniyolarmış. Nenemin eşi ilçeden bir hanımla evlenir bunu duyan nenem resmi nikahı olduğu halde boşanır. Kumalığı gururuna yediremez ben üzerine kuma getirilicek kadın değilm der ve ayrılır bir kızıyla baba evine yine geri döner
Bir kaç yıl sonra şimdiki yaşadığımız bizim manevi dedemiz Anaçlar sülalesinden olan rahmetli Muharrem ağanın (Piyade aga derlermiş lakabına)
eşi vefat eder ve neneme talip olur neenem bu Piyade ağanın karısı olur. Ağada çok asil, adaletli köyün ileri geleni malı mülkü çok olan ve bileğine yüreğine güçlü hükümranlığını sürdüren zamanın ileri gelenlerindenmiş.
Hayvancılık ve tarla işleriyle uğraşırlarmış. İşler çok yoğun olunca; nenem yaz aylarında babamı getirirmiş. İşlerine yardım etsinler diye.
Bu arada yıllar geçmiş 12 yaşlarına falan gelmiş . Hayvanları otlatmayı çok severmiş. Hep boş zamanlarında seve seve yardıma gidermiş annesine.
Bir gün dedem neneme; hanım bu senin oğlunu ben çok seviyorum söylesek sürekli bizimle kalsın evladı manevi olarak nüfusuma kaydettiriyim der.
Nenemde oğluma söyleyim kabul ederse ben seve seve razı olurum der Babamda yıllarca anne hasreti özlemi ve yetim olmanın ezikliği bir yandan hemen bu teklifi kabul eder. Hemen başlar çalışmaya. Annesi üvey babası beraber yaşam başlamıştır. Onaltı yaşına geldiğinde Piyade dedem babamı evlendirmeyi düşünür derki bu cocuğa kendisi gibi bir yetim kızı bulayım gelin alayım der ilçede araştırmaya başlar.
Aynı ilçeden Hamzabey köyünde evli olan annannemin onunda kocası askerde Afyonkarahisar’da askerlik yapmaktadır ve onunda kaderi aynıdır. Afyon’da süvari askeridir. O dedemde aylarca aç susuz bitab düşerler bitlenirler ve tifo salgını olur bir rivayete göre bilinmez akıbeti atı askerden gelir baba ocağına.
Başka ne haber gelir ne olduğunu araştırmalarımıza rağmen milli savunma bakanlığının arşivlerinde bile izine rastlıyamadık
O firdevs ninemde baba evine geri döner ve eve hüdai isminde bir adamı dağmat alırlar ananemin baba evine annem belli bir zaman annesiyle yaşar ve piyade dedemin araştırmasında annemi bulur babama isterler ve evlenir annemle babam evlenmelerinin tek sebebi kaderleri aynıdır her ikiside ŞEHİT cocukları yetimlerdir.
İki yetim asker şehit cocuklar yuva kurar onlara piyade dedemin gerekceside babamın sesiz mazlum büyümesi garip olması dedem bunun halinde ancak kendisi gibi bir yetim kızı gelin alırsam ancak onlar birbirleriyle anlaşabilir der.
Zaman geçer babam 19 yaşlarına gelir piyade dede hakkın rahmetine kavuşur yokluk yılları doktor yok aniden rahatsızlanmış ne olduğunu anlıyamamışlar.
Aradan bir zaman geçer babam askere gider urfaya jandarma olarak fakat görev olarak sivil mahkemelerde zabit katipliği görevi verirler o yıllar okuma yazma bile bilen yoktur babam okuma yazmayı öğrenmiştir ve süper bir el yazısı vardır üstelik zekidir.
Yıl 1944 yılıdır gerede ilcesinde 7 şiddetinde bir deprem olur kader ağlarını örmüştür. 3 katlı piyade ağanın konağı yerle bir olur enkezın altında nenem annem kalır ahşap evin enkazının altında 4 gün sonra ulaşırlar nenemin ayakları kırılır annem hamiledir en büyük ablama annemin karnına basar enkaz sağ salim çıkarlar depremin enkazından sorunlar bundan sonra başlar. Askerde olan babama izin verirler deprem izni gelir memleketine babam birde ne görsün malum ev bark kalmamış, babamın dayıları amcaları toplanırlar eski evin enkazından bir derme çatma barınacak yer yapalım derler.
Ancak köyün ihtiyar heyeti evi yaptırmak istemezler kavgalar olur nenemin ayakları tutmadığı halde döverler halamın kaburgalarını kırarlar siz buraya başka köyden geldiniz babama sen dutmasın yani ( mevsimlik tarım işlerini yapan kimselere dutma denir ) nenemde o eve hanım olarak gelmiş ama arazi ev yerleri köyün en güzel yerlerini zaptetmiş rahmetli piyade ağa o yerler sahip olmak ister köylüler.
Babam biraz hukuk bilgisi olduğundan jandarma karakoluna şikayette bulunur.
Durumu arz eder zamanın komutanına ve köyün ihtiyar heyetini karakola alırlar komutan tutuklamadan onlara dayak atar bu adamın kanuni hakkı siz neden bu yerlere ev yapmasını engelliyorsunuz der ve 4 asker nezaretinde başlarını sokacak bir ev yapar babam bu karakol mevzusundan köy heyeti babama kinlenirler.
Bundan sonra dutma dutma diye aşağılayaıcı kelime kullanmaya başlarlar.
ve dışlamaya çalışırlar eziyet ederler mallarını çalarlar hayvanlarını keserlermiş
Rahmetli babam çalışkanmış ve zekiymiş ticaret yaparmış zahire hayvan tarım aletleri ticareti 1956 yılında kamyon almış e5 kara yolunun satblize harfiyatını yapmış. köye ilk modern tavuk çiftliğini kurmuş arıcılık yapmış cocuklarına gereken tahsili yaptırmış
köyümüze gelen öğretmenlerle her zaman dost olurdu onlarla bilgiler paylaşırdı .
Hiç unutmam köylerden ilçeye hayvan satmak için ilmuhaber yazılırdı o köyün hepsi babama yazdırırdı ilmuhaberi okuma yazması yoktu köylülerin o yıllarda.
2 kızı 2 oğlu dünyaya gelmiş işte hiç dede yüzü göremedik biz kardeşler olarak.
Oysa ne çok isterdim dedem diye sarılıp öpmeyi kucağında oturmayı bana masallar anlatmasını küçük yaramazlıklar yapıp bizi kovalamasını.
Şunu anlamak gerek bu ülke bu durumlara gelene kadar çok bedeller ödedi. Sadece sehitler vermedik geride kalanların piskolojisi bozularak yoksullukla yoklukarla yaşamakla bedelini ödedi...
kenan DEMİRARSLAN
YORUMLAR
Bu öykü yani yaşanmış gerçek öykü yııllar öncesine götürdü beni. Babannelerimizin yaşam öyküleri birbirine benziyor.
Savaş çoçukları, madurlarını yaşam öyküleri çok hüzünlü..
Ben de sayfanızda hazin bir öykü okudum. Bazı eksikler olsa bile çok güzel ifade edilmiş...
Tebrik ediyor ve paylaşımımız için teşekkürler...