UYU HALKIM AKP SANA EMZİK ALACAK
UYU HALKIM UYU AKP SANA EMZİK ALACAK.
Dağlıca olayı ile ilgili olarak birçok şey yazıldı çizildi, ancak oynanan oyun o kadar acı ve o kadar utanç vericiydi ki, birçok kişi bunun farkına varmadı bile.
Dağlıca da ki yaşanan trajedinin neden ve sonuçlarını yazmayacağım. Sadece Dağlıca olayından sonraki toplumsal reaksiyonu ve o reaksiyonun bizde bıraktıklarını yazmak istiyorum.
Evet, bir sabah uyandığımızda on iki askerimizin şehit edilişi, o şehitlerin toplumsal vicdanımızı yakması ile güne başladık.
Mütareke basını bile demeyi az gördüğümüz güdümlü basınımız, daha düne kadar Kuzey Irak harekatına karşıyken Dağlıca olayı ile birden bire şahin olmuş Kuzey Irak semalarında PKK avlamaya başlamıştı bile.
Bizler ise yanan yürekler, elde bayraklar sokaklardaydık.
Bizler sokaktayken mütareke basını Kuzey Irak harekatını planlıyordu. Barzani ve Talabani ile ilgili ajite edici, toplumsal yangıyı körükleyici haberler gırla gidiyordu.
Bizlerin al bayraklarla sokakları donatması, acıya karışık çığlıklarımızın sloganlara karışması noktasında bir şeyler oldu.
Sokaklarda ABD karşıtı sloganlar yavaşça sustu, yerini AKP parti teşkilatlarının örgütlediği kalabalıklar ve malum sloganlar aldı. Sokaklar milliyetçilere, ulusalcılara onların ABD emperyalizmi karşıtı sloganlarına kapandı.
Bu arada Talabani ve Barzani karşıtlığı ve aşağılamalar bizim anlı şanlı basınımızda yerini karşılıklı sıcak mesajlara bıraktı. Mütareke basını artık Kuzey Irak bölgesel yönetiminin, PKK karşısında aldığı önlemleri övmeye başlamıştı.
Bu arada hükümet başı Tayip tezkere çıkardı, çıkmazdı polemiğine girmiş, sokakların mitingler yoluyla alınmaya başlayan gazını iyice almaya başlamıştı.
İşte tamda bu sırada tezkere çıktı.
Halk artık Irak’a girilmesine kesin gözüyle bakıyordu ve ordusuna, askerine güveniyordu.
Halkın, yükselen tepkisi sokaklardan yavaş, yavaş çekildi.
Halkın sokaklardan çekilen tepkisi ve ardından tezkerenin uygulanması ya da uygulanmaması şartı, hükümet başı Tayip’in ABD ziyaretine ve oradan alınacak sonuçlara göre, hareket edilmesi esasına bağlandı.
Bu arada mütareke basını artık Kuzey Irak’a sefer yapmaktan vazgeçmiş, aksine nerdeyse Kuzey Iraktaki işadamlarının yatırımlarını, Kuzey Iraktaki sosyal hayatı, gelişmeleri, PKK ya alınan önlemleri övmeye başlamış, Talabani ile canlı yayına geçmişti.
Bizse hala tezkerenin uygulanıp uygulanmayacağını merakla beklerken, hükümet başının yeni, yeni açıklamaları ile nerdeyse dumura uğruyorduk.
Hükümet başı mecliste MHP ‘nin verdiği DTP ye yönelik kısmen dokunulmazlıkların kaldırılması ve DTP’ lilerin meclisten atılarak yargılanması önerisine tepki duyuyordu. CHP dokunulmazlıkların tamamen kalkması yönündeki düşüncesini ise duymak bile istemiyordu.
Hükümet başı Tayip dağdakileri düz ovaya indirme projeleri hazırlıyor, hatta Cumhurbaşkanı olan sayın Gül ise PKK günlüklerini okuyup üzülüyordu.
“Dağdaki hayatta çekilecek hayat değil”.Diye açıklamalar yapıyordu.
Oysa şehit evlerinde ateş düştüğü yeri yakmıştı. Oysa sokaklara taşanlar mütareke basınının gayretleri ve AKP teşkilatlarının organizeleri ile gazını dışarı çıkarmış ve susmuştu.
Şimdi ABD de kapalı kapılar ardındaki görüşmelerin sonuçlarına doğru bu kaypak bilinç sahibi toplum yönlendirilerek iyice ABD politikalarının neden ve sonuçlarına alıştırılmalıydı.
Artık her akşam TV karşısına geçen gazı alınmış kahraman milli duygu sahibi insanlarımıza, mütareke basını yoluyla Iraktaki Kürt yaşamı sevdirme programları yapılmalıydı ve yapılıyordu. Bu programlar magazin haline getirilip iyice sevimli bile kılınıyordu.
Artık kimse düne kadar ne için sokaklarda olduğunu bile anımsamıyordu.
Bilinç kaydırılması, yıkama, yağlama öyle hızla yapılmıştı ki, kimse ne olduğunu anlamadan, Kuzey Irakta bir Kürt oluşumu oldu bittiye getirilecek ve Kuzey Iraktaki Türkmenlere yapılan mezalimi kimse anımsamayacak, ama PKK lı teröristin anılarını okuyan bir cumhurbaşkanının üzüntüsü basına yansıyacak, anılarda kalacak.
Başbakan basını, meclisi toplumu susturmak için tüm gayretini gösteriyor.
Dağdaki katiller, onların ardındaki ABD , AB , Kuzey Irak yönetimi nerdeyse bizim başbakanla can ciğer, ama içerde acılı ana, acılı baba, duyarlı insanlar susturulması gereken demokrasi karşıtı kişiler gibi görülüyor.
Başbakan daha Habur sınır kapısını kapatamamış, Başbakan daha oğlunu asker yapamamış, başbakan daha başını kaldırıp bayrağı görüp bir büyük milletin, büyük devletinin başbakanı olduğunu hatırlamamış, ama ABD VE AB dostu.
Ne eli, ne dili bu ülkelere bu ülke insanlarına uzanmaz ama içerde duyarlı insanlara acımasızca uzanır. Hatta bir de” Biz kovboy muyuz” diye de dertlenir.
Bu toplum, bu güzel insanlar uyumayı cehaleti ne zaman bırakırsa, günü kurtarma sevdasından ne zaman vazgeçerse, işte o zaman bizi böyle işbirlikçi insanlar ve hükümetler yönetemeyecek.
Bu toplum Atasına sözde değil özde sahip çıkarsa, dalgalanan bayrağının bir özgürlük ateşi olduğunu anımsarsa ve ateş düştüğünde sadece anayı, babayı değil toplumu da yakarsa, o zaman gerçeğin kapısını aralayacaktır.
Kısaca Dağlıca da bir ateş düştü ve on iki evi yaktı.
O askerleri, ben inanıyorum ki ABD güdümlü PKK ve Kuzey Irak yönetimi beraberce şehit etti.
Burada bir oyun vardı ve oyun AKP, ABD ,PKK, Kuzey Irak yönetimince sahnelendi.
Bize ise mütareke basını sahnesinde sergilenen bu oyunu seyretmek düştü.
Bu oyunun sonucu milli direnişi tamamen kırmak, PKK siyasallaştırmak Kuzey Irakta Kürt devletini kurmaktır.
Kısaca ABD, BOP Projesinin bir aşamasını daha oynadı. Yap bozlar bir gün tamamlanacak ortaya Kuzeyde bir Kürt devleti ve bölünmüş Türkiye çıkacak.
Uyu halkım uyu, AKP ninni yazıyor mütareke basını söylüyor .
Halkım ise günü kurtarmak derdinde, ateş ise düştüğü yeri yakıyor.
Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Başımız sağ olsun .
Şükrü Göksoy
YORUMLAR
Attığımız her adım bizim değil, önceden çizilmiş yaşam şekillerinin hali olmaya devam ediyor. Hem de bilginin evrensel olduğunu söylediğimiz bu çağda, gitgide daha az düşünüyor ve kararlarını kendimizin vermediği yarınları yaşıyoruz.
Bütün bunlar ve daha fazlası olurken, hayatınızın kaç dakikasını bunlara karşı çıkarak geçirdiniz.
Birileri bir yerlerde bu düzen bozuk diyebiliyor mu acaba?
daha fazlasını yazamadım,
ATEŞ hep düştügü yeri yakıyor