- 5642 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Seni düşünmek ve sevmek..
Seni düşünmek nasıl bir şey biliyor musun?
Bazen bir kanat çırpışı gibi bir kuşun özgürce, bazen bir tüyün yere süzülüşü gibi yavaş yavaş, bazen hızlandırılmış bir film şeridi gibi seri ve akıcı bazen bir balığın can çekişmesi gibi çaresiz ve acınacak bir şey seni düşünmek…
Seni düşünmek: Bazen bir çınarın altında sıcak yaz gecesinde hayaller kurmak gibi, bazen bir derin maviliklerde kaybolmak gibi, bazen bir çölde vaha bulmak gibi… Düşünürken ağzındaki lokmayı yutmayı unutmak gibi, ulaşamadıkça bir seraba peşinden ölesiye koşmak gibi. Tuttuğun bir balığı ağdan kurtarıp derinliklere Salı vermek gibi. İçini huzurla dolduran adın geçtiğinde daldığın hayallerden bir çırpıda gerçeklere dönüvermek gibi… Dörtnala bir taydan düşü vermek gibi düşlerin koynuna… İşte böyle bir şey seni düşünmek…
"Seni düşünmek dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey"
demiş ya Nazım Hikmet…
O da bir şey mi?
Seni düşünmek cennetin en güzel ırmağından en güzel kevser şarabı içmek gibi bir şey
"Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim"
demiş ya Yılmaz Erdoğan…
O da bir şey mi?
Ben senin beni sevmeme ihtimalini bile sevdim. Çünkü ben seni sevdim…
“Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi.
Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum, sen de bütün kalbinle inan. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim geleceğim inan... Bekle...
Kapa gözlerini ve bana bak; ’Ben’ diye gördüğün her şey senin yokluğun. Elin, gözün değdi diye atamadığım şiirler senin yokluğun...
Şimdi sen yoksun, seni düşünmek var…”
"Gece, aydınlığın üzerine karanlığın puslu tüllerini indirip gökyüzü sergisinde yıldızların ay ışığıyla dans ettiği zamanlarda yine seni özlüyorum sevgili. Yokluğuna inat sesinin sıcaklığını, yüzünün utangaçlığını ve gülüşlerine saklanmış baharları düşünüyorum. Puslu bir hayatın hüzne sürgülenmiş vaktinde anıyorum – yüreğimle özdeşleşmiş- vuslat kokulu ismini.
Boğazımda düğümlenmiş kelimeleri bir bir kanatıp hasretinde demliyorum hayatın hüzün yüklü meşakkatlerini.. Acıya inat, yokluğunda inat seni düşünüyorum özlemin en dar vakitlerinde. ... Ve ben hala seni düşünüyorum ey sevgili Ben hiç ’ben’ olmamışken... "
Sorarım şimdi; ya seni sevmek?
Dur sevgili dur sen söyleme; seni sevmeni tarifini ben yapayım. Dinle seni gördüğümde gönlümde sevda gülleri açmıştı. Biliyorum diyeceksin ki o zaman mevsim bahardı, bahar vurgunu yedin yüreğin... Ah be sevgili hiç seni sevmenin yazı mı olur güzü mü olur?
Seni ele avuca sığmayan umutlarımla, delikanlı çığlıklarımla, ak saçlı ruhumla, sevdalı düşlerimle seviyorum. Seni düşüncemin ince kıvrımları, aklımın bilgeliği, belleğimin konuk severliğiyle seviyorum.
Sen benim hayatımda zamansız açılmış bir parantez, firari bir virgül, sabırsız bir noktasın. Aç ve arsız bir soru işaretisin. Yorgun ve çıplak bir ünlemsin. Sen içimdeki sınırsızlığın ve sonsuzluğun bilinmeyen adısın. Sen sevdamın kızıl saçlı, yeşil gözlü kadınısın(erkeğisin). Yeni bir hayatın avlusunda seni düşünüyor, seni özlüyor ve seni bekliyorum..
Uyuyorum düşlerimde sen, oturuyorum yanımda sen, şiir yazıyorum içinde sen. Sen! Sen! Sen! Bu aşkın adını Türkçe literatürde arıyorum ama bulamıyorum.
Biliyorsun, aynı çınarın gölgesinde uyuyor, aynı kar tanesinde üşüyor, aynı yağmur damlasında ıslanıyoruz. Aynı denize farklı yerlerden akan iki ırmak, aynı ağacın farklı yönlere uzanmış iki dalı gibiyiz.
Belleğimin ara sokaklarında, kalbimin kaldırımlarında ve aklımın sınırsız sahillerinde sen dolaşıyorsun hep.
Ayrılık ve aşk denince sen geliyorsun aklıma
Sen benim hayatımın yaşanmış kısa ama en güzel öyküsüsün. Sen umut bahçemde boy veren özlem gülüsün. Ne zaman seni düşünsem, seni anlatmak istesem birbiriyle yarışıyor bildiğim kelimeler. Duygularım namluda bekleyen bir mermiye, kalbim patlamaya hazır bir el bombasına dönüşüyor.
Anlayacağın sen benim sevda haritamda silinmez yeşil bir lekesin…
Sen benim tutuklanmış şiirlerim, sürgüne gönderilmiş dizelerimsin.
Bak ta bul…
Seni yüreğimin körpeliği ve serseriliği ile seviyorum. Ve hep senin adını sayıklıyorum senin adını söylüyor dilim… Meltemler estikçe yaz akşamları teninin kokusunu taşıyor genzime.
Evet, senin için aklımı tatile gönderebilirim, mevsimsiz akşamlarda ruhumu çırılçıplak soyabilirim ve yüreğime düşen ateşle gözlerim yolda ellerim duada beklerim. Çünkü sevgilim ben o gözlerindeki sevda pınarın suyundan bir kez içitim. Bir kere ateş düştü yüreğime, dönüşü yok geriye… Artık Seni Sevmenin gizi olmaz…
seven çınar
28.06.2011
Ömer Sabri Kurşun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.