- 1103 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
dökümler/mana/birinci tekil
Tamam mesafeler aşka engel değil ama,
Ben burada ağlasam senin yanakların ıslanır mı orada?
*Fidder Of the Roof/1971
Mana aramayın cümlelerimde...
Manasızlığın bile bir anlamı olmalı içinde...
Manayı soyunduk, koyverdik hiçliğimizin ülkesinde...
Tut geceyi kollarından rüyama sokul dedim. Ay ışığı pencereden süzüldüğünde gözlerinde şamdan zarifliğinde umutları içmek istedim. Öyle çok baykuş ötüyordu ki yıldızlarda, seslerini asmak istedim lacivert geceye. Sonra en sonra bir kelebek sürüsü indi geceye ve kargalar tüm çekirgeleri yedi. Kelebekler kaçmak istedi, açtım pencereyi yatağa doluştu flu kanatlarındaki benekleri.. Sabaha kadar huzurla uyudum mor uçuşlu gülüşlerde..
Ben her gece böyle uçarım ağladığımda.. Sabahları yastığımdan incileri toplamak için...
Kimse temiz cümleler beklemesin dilimden dedim.
Zira hala aşık ve hala öfkeliydim..
Canım acıyordu, kanarken heveslerim..
Ölenlerin arkasından gayri ihtiyari okunan ve dilde hali hazır bekletilen dualardan bir tanesini mırıldandım. Ölüler bilmezdi zannımca, hissedemezdi, işitemezdi söylediklerimi. Yine de tutamadım dilimi, bildiğim bütün iyi niyetlerimi sinerji yoluyla aktarmak istedim o merhumun toprağına. ’Tut ki öldün’ dedim kendi kendime.. ’ne değişecek’ deme! Zira sen de böyle olsun isterdin...
...
Özlem büyüyebilir, karanlık çoğalabilir, eşikten geçtiğinde adımlar hızlanabilir. Ama geriye dönüp bakarsan gidemezsin. Önüne bak, ardını bırak! ’Yeter’ dedim, bağırıp durma içimde! Yıllardır seni taşımaktan yoruldum hörgücümde. Beynimi yavaş yavaş körelttin. Bir kemirgen gibi en minimal hücrelerimi bile kemirdin. Eşeledin kramplarımı, sancılarımı, ağrılarımın açtığı yaralara katık edip yedin. Deşelerken kasıklarımı, baldırlarımı çıplak ve hayasız bıraktın. Mide sancıları getirdin gelirken. Giderken baş ağrıları bıraktın. Hep sen haklıydın, hep sen doğurgandın tüm kötü hisleri peydah ederken içime. Oysa benim kelimelerle anlatamayacak hiç bir şeyim yoktu. Alnını karışlamaya hazırdım telaşlarımın. Varsın telaşlarım kendi sakarlığıyla kalsın, ben kırıp dökerken de iyiydim. Şaşkındım evet ayrıca ukalaydım severken. Kıskançken yoldan saptığım oluyordu ve istemsiz reflekslerimle her şeyi birbirine katıp, iyiden iyiye saçmalıyordum. Sonra onu bile çekemez hale geldin. Çünkü kibirliydin. En güzel ben saçmalarım dedin, üzerime çöreklendin. Duygularımı heba ettin. Reddedemeyeceğim kadar çirkindin. Çirkin olan her şeye anaçlık ettim. Sen kendine özel sandın, zevkten delirdin. Güzel olan her şeyi sırf sana acıdığım için elimin tersiyle ötelere ittim.
Şimdi kalkıp bana ’ben sana ne yaptım’ diyorsun! Bir insana kendinden başka, kendi aklından bozma, dünyanın en mükemmel kötülüğünü ve hangi cürettle söyle kim bunun daha iyisini senden daha açık, senden daha gösterişsiz bir gösterişle, senden daha alımlı, senden daha güzel ve zarif bir incelikte yapmayı becerebilir. Kim? Git sen işine, beni burada bırak. Kendi ormanımı ’ben’ yakacağım. ’Kendim’ değil! Sen ben değilsin. Benim gibi olmak istemediğini biliyorum. Hem ölmeyi hangi çılgın böyle delice arzular. Katı kuralların senin olsun. Artık uymayacağım sana, zira seni dinlemeyeceğim sustuğumda. Konuşurken her lafımın içine sızamayacaksın. Seni öldüreceğim hiç doğmaman gereken o yerde. Sen ne zaman ve nerede doğduğunu biliyorsun. Adres ve tarih vermeme gerek yok. En uygun zamanda teslim edeceğim seni, kendimi senden söküp alacağım ve sonra ikimizde özgür kalacağız. Belki bir gün seni özlediğim bile olacak ama sen bunu hiç bir zaman ve asla bilemeyeceksin.
Ben beni en yargılayıcı zaman aralığıyla sınadım. Sabrım kalbimden büyükmüş anladım. Okyanusları aştım, aştım da bir ırmağın yosunlarında bacaklarıma temas eden balıkların ve yengeçlerin hayata kayıtsız ve ölmeye şartsız varoluşunda, minnettarlığımı gösterip de merhamet etmeye gayret edip cesaretimi yüreklendirmeye ihtiyacım yok. Ben değneğim olmadan da geçebilirim karşıya. Tutma elimi! Bırak! Seni hayatımda istemiyorum. Blöf yapıyorsam, bir daha gökyüzünün yalancı maviliğini göremeyim inşallah... Hadi yoluna git, git ki ben de kayıp uçurtmamı bulabileyim hiç aramadan, kara kalemimin çizdiği eksenin içinde.
Eyvallah med-cezir...
Eyvallah güliz...
...
fulya/temmuz2011
YORUMLAR
Çok anlamlı ve şamdanda etrafını aydınlatan mum kadar zarıf ıslemıs socuklerı... Çok bıcımsel bır deneyım kaleme alınmıs okurun aklına burda bır soru takılıyor... Gerçek hayata ayna mı tutulmuştur? yoksa aynadan yansıyanlar mı aktarılmıştır? Burası ayrıca soze muhkım olup. Bız sozun ozunde ozelıkle uslubu begendıgımız uzun cumleler kurmasına akrsın yazında hıc bır anlam kopuklugu yaratmamasındkaı basarısından dolayı yazarı kutlayalım...
Hıkaye edılısı, anlatım dılı ıle cok ıyı bir performans ürünü olarak stilistik ve sözcükbilim alanlarıyla içli dışlı bır eser ortaya koymus bulunmakta...
Emegıne saglık, yenı kelımlerede bulusmak dılegıyle
Kimse temiz cümleler beklemesin dilimden dedim.
Zira hala aşık ve hala öfkeliydim..
Canım acıyordu, kanarken heveslerim..
----------------------
Bu gün çok hoş yazılar vardı doğrusu.
Sizinki de o yazılardan biriydi.
Keşke erken yayınla saydınız.
Bu saatte az okuyan oluyor.
Tebrikler.