- 2901 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sarı Öküz'ün Gerçek Hikayesi...
Evet...
Biz sarı öküzü verdiğimiz gün bu mücadeleyi kaybettik!.
Kaybettik de hiç su soruyu kendimize sormadık;
"Bir tek sarı öküzün kaybı ile bu mücadele yenilgi ile sona eriyor ise diğer öküzler ne iş yapıyor"?.
Bu sorunun cevabını ise ;
"Otlakların korunma ihalesini bir tek "sarı öküze" bağlayarak, yıllardan beri yemyeşil ve her türlü tehlikeden uzak bereketli otlaklarda gün doğumundan gün batımına kadar otlayıp, üstüne de kana kana su içtikten sonra tüm mücadelesini "geviş getirerek" yediği iki tutam ota karşı veren" diğer her renk öküzün vermesinin daha doğru olacağını düşünmekteyim!.
Evet beyler, arslanlar ot yemezler et yerler(!)
Ot yiyerek, bu otu sindirim sistemlerinde kasa çeviren ve baldırlarında depolayan bütün hayvanlar, onlar için besin zincirlerindeki bir alt zincirin halkasıdırlar.
Arslanlar otla uğraşmazlar(!)
Bütün zamanlarını bu işle geçiren öküzler olduğu müddetçe, birazcık zeka ve emekle, hazır haldeki bu gıdalara en üst seviyesinde iken el koyarlar.
Arslanların doğası budur. Ölürler fakat bu davranış şekillerinden vazgeçmezler.
Tıpkı öküzlerin doğasının da, yaşam boyu ot yiyerek su içmesi olduğu gibi!.
Öküzler, tüm boş zamanlarında "geviş getirirken" mutluluk hayalleri kurarlar!.
Arslanlar ise avlanacak yeni öküzistanların hayalini!.
Arslanlar avlanma bölgelerini gece gündüz kontrol altında tutarken, sürünün hepsi birden bu işle meşgul olurlar. İşlerini savsaklamazlar.Ve genç nesillerini yaşam şekillerine uyarlarlar, eğitirler.
Bir nevi "köy enstitüleri" gibi "yaşama sanatı okulları vardır"!.
Ve bu okulları süregendir.
Arslan sürüsü varsa eğitim vardır, eğitim yoksa arslan sürüsü yoktur.
Uzun lafın kısası;
Öküz sürülerinin işi başından sağlam tutarak "her türlü yaşam sanatının" eğitimini genç boğalara vermediği müddetçe,
birlik halinde güçlü olunacağını öğretemediği müddetçe,
o "sarı öküz" ün yaşlanarak ölebilme ihtimalinide hesaplayarak;
Otlakların ve yaşam alanlarının korunmasının ihalesini bir tek "sarı öküze" vererek
geviş getiren , öküz topluluklarının yok olmalarının sebebini, bir tek "sarı öküze" bağlamalarıda,
sindirimi zor bu son durumun yumuşatılması olarak görülmelidir.
Bu itibarı ile bu hikaye eksiktir cancağızım eksik.
Asıl hikaye;
"İki tutam ota but veren, rengini bildiğimiz o öküzün hikayesidir" ki değme gitsin!...
Bir anlatmaya başlarsam, herkes ;
"yuh bu kadarda olmaz der(!)"
hikaye günlerce sürer ve apışıp kalırız...
Mesele;
Bir tek sarı öküzün kaybı değil, diğer öküzlerin "öküz kalmaya" olan ısrarıdır.
En derin saygılarımla cancağızım...
ahad...