- 1115 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
10 / YÛNUS - 100
10 / YÛNUS - 100: Allah’ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Değerli İhvanlar bugün bu mübarek âyet hakkında sohbet edecek ve zevk edeceğiz inşallah. En başta bu mübarek âyetin bize ne demek istediğinden bahsedelim evvelâ. Zahiri mana da şöyle diyebiliriz,Allâh bir kuluna hidayet etmediği sürece asla imân etmez,etmesine de imkan yoktur ve yine Allâh akıllarını kullanmayanların üzerine pisliği yağdıracağını ve yağdırdığını söylüyor. Peki Allâh’ın; akıllarını kullanmayanların üzerlerine yağdırdığı pislik nedir acaba?.Buradaki pislik şirk pisliğidir ve şirk ise Allâh’a küfürdür.Bizler şirk deyince hemen aklımıza Allâh’ın yanına yöresine koyulan insan eliyle yapılmış putlar ve evliya mezarları gelir ilk etapta.Bu bir açıdan doğrudur ve sakınılması icabeden hallerdendir.Amma;Asıl şirk’e gelirsek,asıl şirk yani Allâh’a ortak koşmak ilk evvelâ kendimizden başlar.Bu nasıl olur,insan nasıl kendini Allâh’a ortak koşar evvelâ bunu bilmek lâzım gelir. Şöyle diyelim,her zaman söylediğim gibi insan kendisine ait olmadığı halde kendisine isnad ettiği üç fenasını,yani fena-i efalini,fena-i sıfatını ve fena-i vücudunu gerçek sahibi olan Allâh’a iade etmediği sürece asıl olan şirk pisliğine bulaşmış olur. İşte insânlar akıllarını kullanamadıklarından dolayı hep Allâh’ı kendilerinin dışında başka bir zamanda ve başka bir mekânda tasavvur ettiklerinden dolayı,akıllarında oluşturdukları bir Tanrıyı hayal ettikleri için şirk pisliğinin en ağdalısına bulaşmışlardır ve sırf bu yüzden de Allâh’ın bu âyetine mazhar olmuşlardır.
Yüce Allâh’ın biz kullarından tek istediği cüzî de olsa akıllarımızı kullanmamızdır. Acaba biz kullar Allâh’ın vermiş olduğu bu en güzel nimet olan akıllarımızı ne derecede,nasıl ve nerelerde kullandığımızdır. Bizlere verilen bu cüzi aklımızı dünyevi bütün işlerimizde kullandığımız halde Allah’ı bulmak ve ona vuslat olmak için kullanıyormuyuz? Cevap Hayır. Ne demiştik, insân evin gerçek sahibine evini vermediği müddetçe asla Allâh’ın pisliği üzerlerinden gitmez gitmeyecektir de. Bir insân ben varım canım var,benimle beraber başkalarıda var diyorsa işte en büyük pislik olan, Allâh ile iş ortaklığı pisliğidir sonra ben ilim sahibiyim,görenim,duyanım vesâire sıfatlarım var diyorsa işte bu da ikinci büyük pisliktir. Sonra benim ve cümle âlem’in vücûdlarımız var diyorsa bu da üçüncü pisliktir. Allâhü Teâlâ insânoğluna ait olmayan sadece kendine ait olduğunu söylediği tüm bu vasıfları câhil insânoğlu bunları sahiplendiği için ve insânoğlunun fenası olan bu fenalar pisliğini akıllarını kullanamayan günümüz Ebu Cehillerinin üzerlerine yağdırırda yağdırır. Aklını kullanamayan kimseler üzerlerine yağan bu yalancılık ve Allâh’ın malını sahiplenme pisliği ile övünür dururlar nedense. Meselâ Allâh ile iş birliğinin olmadığına ve cümle ellerden ve ayaklardan tek işleyenin Allâh olduğuna dair Bir iki ayet gösterelim akıllarını kullanamayan bazu Ebu Cehillere. Bakınız Allah Ef’âli ilahiyesi için ne diyor Fetih sûresi 10. cu âyetinde!.
48 / FETİH - 10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).
Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. (Diyanet işleri meali)
Sevgili dostlarım bakın Kur’ân-ı Kerîmin başka bir ayetinde de Allâh Ef’âlî ilâhiyenin kendisine ait olduğunu söylüyor. Kur’ân-ı Kerîm’in Enfal sûresinin 17. ci âyetinde:
17 - Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. "Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı." Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir. Buyuruyor.
Ey kardeşlerim,Allâh âyetlerinde açıkça yer yüzünde tek Fâilî mutlakın yani tek işleyenin kendisi olduğunu bas bas bağırarak söylediği halde, biz aklını kullanamayan Ebu Cehiller,Allâh’ın Ef’alini sahiplenmekle, Allâh’ın yağdırdığı bu fena’i efal pisliğini üzerlerimize yağdırmış olduk. Kezâ aynı şekilde Allâh’ın Sıfatlarını ve Zât’ını (Vücûdunu) sahiplenmekle fenâ’i sıfât ve fenâ’i Zât pislikleride üzerlerimize yağdı,yağıyor ve bize ait olmayan bu vasıfları sahiplenmeye devam ettiğimiz sürece de ömrümüzün sonuna kadar bu ve buna benzer bir çok pislikler yağacaktır üzerlerimize maalsef, çünkü yer yüzünde dolaşan canlıların en kötüsü akıllarını kullanamayan zavallılardır.Ben demiyorum haaaa. Allâh diyor!.Bakın hangi âyetiyle diyor!.Yine Enfal sûresinde ama bu sefer Enfal sûresinin 22. ci âyetinde bakınız Allâh ne diyor bu akıl fukarası Ebu Cehillere!
8-ENFAL: 22 - Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.
Evet sevgili gönül dostu derviş kardeşlerim. Akıllarını bir türlü bir yerlere ve/veya kişilere,tarikatlere kaptırmış,kiralamış ya da satmış. Bizler buna ne dersek diyelim akıllarına mukayyet olamamış insanlara, Hakk’ın Ef’âli, Sıfâtı ve Zât’ının sadece ve sadece Allâhü Teâlâya ait olduğuna dair bir değil iki değil üç değil.... Yüzlerce âyet delil olarak sunsak bile bu akıl fukarası insânlara gene de kabûl ettiremeyiz bu işi. Çünkü akıllarını başkalarına kiraya vermişlere Allah’ın izni olmaksızın bu vasıfların Allâh’ın olduğunu kabul ettiremeyiz sultanlar. Bakınız kardeşlerim Allâhü Teâlâ bu aklı kıt, imânı taklid olan zavallılara başka bir âyetinde ne diyor bakalım görelim ARAF SURESİ AYET 146. cı âyetinde:
ARAF SURESİ AYET 146: Yeryüzünde haksız yere ululuk satanlara ayetlerimizi idrak ettirmeyeceğiz, zaten onlar, hangi delili görseler inanmazlar, doğru yolu görseler o yola gitmezler, fakat azgınlık yolunu gördüler mi hemen o yola gitmeye koyulurlar; bu da ayetlerimizi yalan saymalarından ve onlardan gaflet etmelerinden ileri gelir.
Cenabı Hak ne demiş..... zaten onlar, hangi delili görseler inanmazlar. Âyet’te de görüldüğü üzere Allâh akıllarını kullanmayanlar hakkında neler söylüyor neler ama anlayan kaç kişidir acaba?! Allâhü Teâlâ biz fakirlere bu aklısızlık hastalığını nasip etmemiş olsun inşaallah amin. Sevgili kardeşlerim, bir beyitinde ne diyor Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri.
Kim bildi ef’âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen senî bil sen senî.
Demek ki sultanlarım; biz dervişler Allâh’ın bu âyetine mazhar olmamak için cüzi de olsa,zanni de olsa akıllarımızı kullanalım ve Allâhü Teâlâ; Pislikleri üzerimize yağdırmasın inşaallah. Kardeşlerim biz melâmi fakirleri bilindiği üzere yapılan bir değil her hayır işi Allâh dan bilip yapılan fenâ işleri ise nefislerimizden bileceğiz. Neden böyle, çünkü kulluk eğilmek demektir. Bir insân alet mesabesinde de olsa bunun gereğini yapacak ve kulluk mertebesine yani tenezzüle inecek, bu tenezzül Allâh’ın kulu olduğunun işaretidir. Peki bu tenezzül nasıl olacak?. Birincisi kendimize ait sandığımız üç fenamızı ifnâ (yok) edeceğiz yani fena mertebelerinde tenezzüle inmiş olacağız. Sonra bekâ mertebelerinde de bu sefer Hakk’da Hakk ile Hakk olduğumuzu sadece düşünce boyutunda idrak edecek, yaşayacağız ama kelâmsız yaşantı yapacağız kendimizden kendimize. Dedik ya düşünce boyutunda olacak bu iş. Burada yani bekâda da kulluğa ineceğiz.Nasıl olacak bu Hakk’da var olmakla olacak bu iş de. Değerli can kardeşlerim şimdi diyeceksiniz ki iyi de fenadaki kulluğu anladık da bekâda ki kulluk nasıl olacak? Hemen söyleyelim. Bakın kardeşlerim şimdi bekâdaki kulluğumuzu şöyle idrak edeceğiz. Bekâ nereden başlar,tabii ki makam-ı cem de.Makam-ı cemdeki kulluk şudur! Allâhü Teâlâ kulun dilinden ene Rabbiküm ben Rabbim, Rabbinizim diyor ya, burada Allâh kuluna diyor ben Allâhım siz kullarımsınız. İhvan’ın burada kulluğu ibraz ediliyor Allâh tarafından ve tenezzüle yani kulluğunu onaylamana davet ediyor seni ve sen ne diyorsun bir üst derste?! Ente Rabbiküm, ne demek bu? Yani kul bu lafzı dediği anda tenezzüle iniyor ve evet Allâh’ım sen bizim yaradan Rabbimizsin diyerek kulluğunu onaylıyor. Ama senin dilinden söyleyen ben Hakk’ım nidasını sen söyleme, çünkü şirk olur. Allâh söylerse kendinden kendine söyler. Bakın sevgili kardeşlerim, Allâh zaten her kulunun hal ve davranış dilinden "Ene Allah" yani ben Allâh’ım diyor. Biz bunu bilsek de bilmesek de, kabul etsek de etmesek de bunu diyor zaten.
Bakınız size yaşanmış bir hikâye anlatacağım iyi dinleyin ve ona göre konuşun etrafınızda!. Bizim yaşadığımız mahallemizde ismini vermeyeceğim bir efendi vardı bir zamanlar. Bu zât-ı muhterem, Makâm-ı Cem’in haline öyle kaptırmıştı ki kendini ileri gidecek kadar. Her namaz çıkışı herkesten evvel çıkar, caminin kapısında durur ve haşâ dilim varmıyor demeye ama ben Hakk’ım deyip,sizin taptığınız Allâh ayaklarımın altındadır nidasını savurup duruyordu. Sonra ne oldu biliyormusunuz. Bir akşam üstü adamcağızı evinin önünde silahla vurdular. İşte böyle canlar biz biz olalım sakın bu halin yaşantısına kapılmayalım. Çünkü bu kulluğun icabı olan tenezzüle girmez ve şirktir. Ne Allâh kul olabilir haşâ ve ne de kul Allâh olabilir haşâ. Bizler kulluğumuzu idrak ve yaşamaya geldik bu üç günlük yalan dünyaya, dünyamızı karartmayalım sevgili ihvanlar. Yoksa bizler de Allâh’ın bu ayetine mazhar oluruz sonra. Aklı olan bir insân kalkıp da haşâ, ben Allâh’ım der mi diyemez. Derse isbatı istenir haklı olarak. İş bu bizler de akıllarımızı ilmimize göre kullanalım ve her doğru bildiğimzi olur olmaz her yerde açmamağa gayret gösterelim inşallah. Bu melâmet yolunu kirletmeye hiç birimizi hakkı yoktur bunu beyinlerimize iyice kazıyalım. Değerli kardeşlerim,bakınız üzerine Allâh’ın;pislik yağdırmamasını istemeyen cümle canların kendilerinde var olan "Aklı Küll"ü meydana çıkaracak ve onu kul olmayı öğretecek bir Kâmîl-i Mürşide varıp bağlanmaları gereklidir. Bakınız konu hakkında Âşık Niyâzi Efendi Hazretleri bir ilahisinde şöyle diyor.
VAR İNSANI KÂMİL’E
Var insanı Kâmil’e yolunu âsan eder,
Seni Hakk’a halife, mazharı Kur’an eder.
Aşk ile gir meydana, korkma canından sakın,
Alır benliğin senin, canını Cânân eder.
Gir insanın gönlüne, terk et cümle varını,
Mürşidin izin izle göresin didarını
Tenezzül et, hem bırak namus ile ârını,
Ol dem seni Süleyman mülküne Sultan eder.
Mürşidin sözün dinle, işlerin âsan olur,
Duy Hakk’ın kelâmını rehberin Kur’an olur.
Lokmandan deva iste derdine derman olur.
Senin varlığın alır, derdine derman eder.
Âşık Niyazi duydu elestü hitabını,
Bir insanı Kâmil’den okudu kitabını,
Gel doldur kadehini, iç hayatın âbını,
Hem meyhane, hem sâki, kevser dolu câm eder.
Cümlenizi Allâh’a emanet eder kulluğunuzu yaşamanızı Cenâb-ı Hakk’dan Aşk-ı niyaz ederim. Huu..
Fakirullahmeâmî
İstanbul
11/02/2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.