Ayenil, Nedeil ve emeseg/4
O geceden sonra uykusunda gördüğü kabus dolu uykularından her defasında aynı sesle uyanmış ve sesin kaynağını görme arzusu da içinde katlanarak büyümüştü. Birkaç defa büyüklerine ve ortaokullu çağlarında sorma cesaretini bulduğu öğretmenlerine bu ses ve sesin sahibini görme emelinden bahsetmeye kalkışmış ve her defasında karşısındaki insanların bakışlarının anlamsızlaştığını hatta “deli mi ne?” ifadesine büründüğünü görünce anlatmaktan da vazgeçmişti artık.
Yıllardır gönlünü yanıp tutuşturan sesin kaynağına olan arzularını bir nebze olsun sakinleştirebilmek için nice yollar aramış ama aradığına hiçbir yol ulaştıramamıştı. Zaman zaman “belki, aradığım bana ulaşır” “belki, onu bana kavuşturacak yol, gelir beni bulur.” “ zaten, o değil mi gelip de beni bulan?” düşünceleriyle de kendi kendini teselli etmişti.
12-13 yaşlarında yaz tatilini geçirmek üzere geldiği köyünde işler çoktan başlamış, anne va babasının perişanlığı çoktan diz boyunu aşmıştı. Onları o halde görürde, durup dinlenebilir miydi? Arpa tarlasına biçer girmiş deposu dolmak üzereydi ama remorku takmak için geri geri gelmeye çalışan babası bir türlü ok istikametine direksiyonu çeviremiyordu. Birkaç metre ileri gidip yeniden geriye geliyor ama, her defasında bir başka yöne çeviriyordu.
Birkaç kez babasına” bana ver, ben yanaştırayım.” dediyse de beceremeyişinden dolayı duyduğu eziklikten midir, daha borcunu ödememediği yeni traktörüne bir zarar gelebileceğinden endişelendiğinden midir, yoksa, ambalajından yeni çıkarılmış, akşamdan giymeye kıyılamayan bayramlık kıyafet gibi şehirden yeni gelmiş çocuğunun, elinin -yüzünün, üst-başının temiz ve parlaklığını, ekinin ve tarla yollarının toz toprağına bulandırıp kirletmesin diye düşündüğünden midir ? “sen uzak dur hele, ben yaparım.” yanıtını alınca bir kenara çekilerek çocukça seyre dalmştı. Biraz sonra da çaresizliğin etkisiyle babası :
-Emeseg, gel oğlum gel. Ben beceremeyeceğim. Tak remorku da ulaştır tarlaya. Dökmesin biçerci, arpayı yere.
Deyince, koşup binmiş traktöre, bir çırpı da takıp remorku çok geçmeden çıkmıştı köyden tarlaya doğru. Tarlaya varır varmaz biçer deposundaki arpayı remorka boşaltınca tekrar gerisin geri köye yönelmişti.
Yıllardır traktör kullanan çiftçi gibi rahat rahat köye kadar gelmişti. Babası, köyün girişinde, yanında birkaç köylü ile birlikte bekliyordu. Endişe ile evden köyün çıkışına kadar gelmiş olmalıydı. Gelirken yolu üzerinde rastladığı birkaç köylünün “hayrola, hacı abi, nereye böyle telaşla?” sorularına:
Babasının, “sormayın, traktörü çocuğa verip tarlaya gönderdim ama iyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum. Hele şöyle bir bakayım, diye çıktım ardından” diyerek, yanında duran komşuları da endişesine ortak etmiş olmalıydı.
YORUMLAR
Büyük bir dikkatle takip ediyorum. Anlatım her zamanki gibi. Ben konunun nereye varacağını merak etmekteyim. Sırlı bir hikaye.
Saygılar.
MSGEDİK
selam, saygı ve sevgi.