37 şubat 2877
Uzun bir kışın ardından ilkbaharın sersemletici kokusu ve delirtici etkisi başladı nihayet.Ben ve bir kaç kişi daha yürüyoruz.Aramızdan bazıları kanatlarını kullanmamaya karar verdi.Bu belki daha önce hiç deneyimlemedikleri bir acıyı deneyimleyecekleri anlamına geliyor.Ama sorun değil.Ayaklarımız ve vücudumuz çıplak.Ama bu bizim için yeni birşey değil ve kimseden bunları talep etmeyeceğiz.Geçen kış donan nehirin çözülmesi ve doğanın uyanışından payımıza düşen bir umut dalgası görünmeyen elini ruhlarımızda gezdiriyor.Biz bir savaştan çıktık.Ben tek başıma onlarca kişiyi öldürdüm.Şimdi evime gidecek ve anneme sarılıp onunla beraber ağlayacağım.Ben bir kahramanım...Bir savaş kahramanı...Bir keresinde iki ateş arasında kalmış ve saniyenin çok altında bir zaman içinde milyonlarca şey düşünmüştüm.Bütün bunları kim başlattı?.Savaşı başlatan yağmur yağdırabilir mi?...Kurşunların inanılmaz hızları ve sesleri beni şoka sokmuştu...Yakınlardaki bir eve girmiş ve beş altı yaşlarında bir kız çocuğuyla gözgöze gelmiştim.O panikle kızı tam alnından vurup öldürmüştüm...Ben bir savaş kahramanıyım.Şimdi eve gidiyorum ve annem beni kapıda karşılayacak.Bana, ’’ oğlum kanatların nerede?’’ diye soracak ve bende,’’ küçük bir kız kopardı!’’ diyeceğim...
37 şubat 2877...Şimdi notlarıma bakarken bu tarihte nerede olduğumu hayal ediyorum.Bunları hayal ederken aynı anda diğer savaş kahramanlarıyla yürüyorum ve ayaklarımın altında toprağın tüm bedeni kımıldıyor...Yüzümde minik bir orman var sanki.Bütün kurallar ve disiplinler geride kaldı artık.Kıyametimsi bir hiçliğin kansız damarlarında ilerleyen yılgın çocuklarız şimdi.Savaş!.Bize birşey vermedin ve buna rağmen bizden birçok şey aldın.Giderek ufalan ve yokoluşuna doğru emin adımlarla ilerleyen bir makinesin sen.Beraber yokolacağız savaş...Notlarımdan birinde şunlar yazıyor:
’’Ne zamandır burada olduğumu ve daha doğrusu neden burada olduğumu unuttum!Bugün bir çatışmaya girdik ve kanatlarımın bana engel olduğunu gördüm.Onları koparmalıyım ama nasıl?.Az önce bir askerin kanatları koptu.Şaşkın gözlerle öylece dururuken gördüm onu.Silahını yere atmış ve sabit gözlerle düşman hattına bakıyordu ve kurşunlardan biri yada daha fazlasının bu şaşırmış askerin vücuduna girmesi an meselesiydi!.17 yaşındasın ve kanatların koptu...’’
Bunları neden yazdığıma şimdi bir anlam veremiyorum.Belkide hayatta kalamazsam,bu yazıların annemin yada bir başkasının eline geçeceğini ve kanatlarımızın nasıl koptuğunu anlayacaklarını düşünmüştüm...
Yol önümüzde anlamsız ve güzel,ayartıcı ve günahkar bir amaç gibi uzanıyor .Tomurcuklanmaya başlamış ve bembeyaz ağaçlara dokunuyorum.Ruhumda geride bıraktığım bir şeyin yada birşeylerin eksikliğinden kaynaklanan yakıcı bir acı var.Bir adam yanımıza geliyor ve kendini tanıtıp bize dua ediyor...Ben etrafındaki herşeyin yıkılıp gittiği bir çölde,ufak ve kerpiçten yapılma bir evde yaşayan belki beş belki altı altı yaşında bir kız çocuğunu alnından vurdum.Buna ahlaki bir kılıf uyduramam.Ben annemin, büyük bir sevgi ve bu sevgiden kaynaklanan gayretle oluşturduğu bahçede çiçekleri kokluyor,onları suluyor ve büyük bir keyifle seyrediyordum onları ve aslında bütün bir bahçeyide.Bahçemizde çiçeklerin dışında bir sürüde ağaç vardı ve onların üzerine konar ve etrafı izlerdim.O zamanlar kanatlarım vardı...
Eve giriyorum işte...Tam üç yıl sonra....Tam düşlediğim gibi...Annem bana doğru koşuyor ve boynuma sarılıp ağlıyor.Sonra biraz gerileyip bana biraz uzaktan dikkatle bakıyor ve şöyle diyor,’’kanatların nerede?’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.