- 898 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
O İKİ YIL
O İKİ YIL
Bu iki yıldan kendimi çıkarıp alamıyorum. O iki yılımı şiirlerime romanlarımın en istemediğim yerine yerleşip hüzünle gülümsüyor.
Yirmi bir yaşında bir genç kız, hayata meydan okuyan güçlü olduğunu sanan.
Ne iş olsa yaparım demiştim dayıma işçilik bile olsa. Kendide bir tanıdığına söylemiş , yeğenimi işe aldır diye ; bir gün çağırdı beni . Şimdi hatırlıyorum da nasıl aceleyle gitmiştim . Dayımın tanıdığı fabrika kapısının da karşıladı bizi , fabrikanın kapısının yanındaki kaldırım taşlarına oturup bir süre bekledik ben, dayım ve dayımın tanıdığı .
Bazı şeyleri anlatmak güç. Anımsamak istemediğim günlerse o günler daha zor .
Hiç bilmediğim binalardan yukarı çıkışım ve yapılan sözde imtihan hiçbir şeyin farkında değildim. Hiçbir şey ciddi değil . Çekinme , diye bir şey yok , heyecan ne gezer . Yukarı çıktığımda elimde bir kağıt , iki tanıdık ismi ikisini de tanımıyorum camdan odaya girişim gencecik sarışın bir adam bir çift mavi göz . “ Lise mezunusunuz .”
“ Evet . “
“ Yarın bir gün yapamıyorum demek yok ama .“
“ Hayır ben günde on iki saat patlıcan toplarım . “
“ Birkaç gün çalışıp memurluk diye tutturursunuz . “
“ Hayır istemem ben işçilik istiyorum . “
İmtihan dediğim bu dışarıda tanımadığım biri kesti yolumu . “ Bacı ne oldu işe aldılar mı ? “ Ben ilgilenirim der gibi .
“ İşe alacaklarını sanmam , bu totoda yatar lise mezunu olmakta suç .”
Daha sonra haber geldi işe alınmışım. İşlemleri birkaç kişi beraber yapmıştık . Evet bir notta yazmıştık aynen şöyle :
Burada verdiğim adresim doğru ve imzada bana aittir . Beş altı kişilik grupta birinin okuması yoktu . Ben bir kağıda yazıp göstermiştim . Kağıt hala saklı. Para kağıtları , elbise kartları hep duruyor hiç bir şey atamıyorum ne içimden ne dışımdan . Gece yedeğinde başlamıştım işe . Saat on birde servis otobüsüne bindim. İşçi nasıl giyer ne iş yapar bilmeden , rahat bir etek bluz giymiştim bir de eşarp almıştım .
Saat on bir otuz , tanımadığım bir yerde ne işim vardı benim. Benim işime aracı olan adam bana yol gösteriyor benden uzak yürüyor . Kendinin beni işe girdirdiğini söylemememi tembihliyor . Ardı sıra yürüyorum . Sonra giriş kapısında fark ettim diğer kapıdan diye işaret ediyor . Kadınların erkeklerin ayrı kapılardan geçtiğini fark ediyorum . Kapılardan giren insanların bu yanlışıma güldüklerini görüyorum utanarak.
Kimlik gösteriyorum gördüğüm manzara dehşet . Biri zayıf biri şişman kadın her biri bir yandan yokluyorlar baştan aşağıya , sıra bana geliyor elleri vücudumda bir anda olsa ürperiyorum.
Her yer karanlık aydınlatmaya çalışmalarına rağmen . Bilmediğim bu yerde yürüyorum. Bakıyorum dayımın tanıdığı bir emanetmişim gibi beni uzaktan da olsa izliyor. Bir ara git kart vur diyor . Kart vurmayı öğretiyorlar .
İkinci kata çıkacağım dayımın tanıdığı bir şeyler konuşuyor . Bir adamla beni işaret ediyor daha sonra kayboluyor .
Orta yerde yalnızım diğer vardiyadaki tüm işçiler bana bakıyor. Sanırım kıyafetim , pijamam yok benim . Kimi gülüyor kimi aralarında bir şeyler konuşuyor . Benimle gelenlerin bakışları bende .
Mahalleden bir genç kız . Birlikte çalıştığımız .Bizim bahçede çalışırdı ohh içim rahatladı. Hayır yanılmışım. “ Sende burada mı çalışıyorsun .” Ardından bir kahkaha basbayağı açık ona göre lise bitirmek büyük bir iş . Bitirdim fakat burada çalışıyorum okudum yoruldum yinede burada çalışıyorum kendiyle. Gülebilir öyleyse kahkaha atabilir .
Ben ne dersem onu yapacaksın diyor dayımın tanıdığı adamın konuştuğu adam . Ben buranın ustasıyım .
Sonra birine işaret ediyor bir pijama bulun şuna veya bırakın bugünlük böyle idare etsin.
Bir koku ne kötü .
Bir kadının yanına veriyor beni kadına öğret diyor ilgilen kadın burun kıvırıyor kabul ediyor çaresiz .
Daha birkaç saat geçmeden akbabalar gibi sarıyorlar her yanımı. Her gittiğim yerde bir veya birkaç kişi çeviriyorlar . Kim işe aldırdı diye soruyorlar açık açık . Ne yapacağım nereye kaçacağım şaşırıyorum.
İşe alındı neden biz duymadık der gibi yüzleri . Acaba görüşü ne der gibi . Ne yapacağımı ve nasıl davranacağımı bilmeden , şaşkın renk vermemeye çalışarak güzel güzel konuşup sorularını geçiştirmeye çalışıyorum. Soruları bitmiyor nerde oturuyormuşum nasıl girmişim bu olmaz olası yere . Usta her kaybolup gelişte ilk bana bakıyor ne yapıyorum diye. Üstelik bu vardiyada benden başka yeni işçi yok sıkılıyorum kaçmak gitmek geliyor içimden. Daha birkaç saat geçmeden biri işaret ediyor gel diye şaşırıyorum nereye gideceğim kim bu adam yanımdaki kadın dürtüklüyor git ne duruyorsun. O çavuş benden başka bir kadını da çağırıyor gidiyoruz. Merdivenlerde soruyor yeni misin sen .
“ Evet . “
“ Yenisin demek . “
Sesinde alay var veya bana öyle geldi . Zayıf kır saçlı uzun boylu . Sesinde alay var ama içten değil ne işi var bu kızın burada der gibi . Yukarıdaki katlara çıktıkça koku artıyor sanki bayıltacak , yanımdaki kadın boyadan diyor boyalı iplik buradakiler . Bir sürü dolu çuvalın yanında duruyor birini boşaltıyor yapacağımız işi gösteriyor . Yapacağımız iş patronlardaki kalan ipliği sıyırmak . “ Ellerinizle sıyıracaksınız , bıçak kullanmak yok diye tembih ediyor . Elinde bıçak var bir süre yardım ediyor . Bıçak kullanmak yok dediği halde giderken bıçağı kadına bırakıyor.
Kalan ipliği sıyırıyoruz önümüzde koca bir yığın ellerim o kadar işe güce alışkın olduğu halde , kabarıyor su topluyor . Ellerimle sıyıramadığımı kadına veriyorum bıçakla sıyırsın diye. Kadın iyi gibi fazla konuşmuyor uykusu var galiba. Az soru soruyor uyukluyor. Ya benim uykum , daha gece yarısını birkaç saat geçmesine rağmen gözlerim kapanıyor yanıyor. Kadın kalkıyor gel aşağı gidelim diyor. Ardı sıra gidiyorum aşağı dolapların olduğu yer suyun tuvaletin . Kadınlar üsküpü doldurulmuş çuvalların üzerinde oturuyor . Kimi uyukluyor kimi sigara içiyor . Kadın bir kenara oturuyor bana da işaret ediyor otur diye.
Biraz oturuyorum duramıyorum pek fazla . Oradakiler bana bakıyor yenimi gelmiş der gibi . Benimde gözlerim farelere takılıyor oradan oraya geçiyorlar . Burada uyuklayan bu insanların farelere taktıkları yok . Aksine sanki fareler cingözlerle korkusuz onları seyrediyorlar . Neyse burada sorular az , çoğu aldı zaten ifademi artık ağızdan ağza .
Benimle gelen kadın uyukluyor dürtüklüyorum haydi gidelim diye oturmamı söylüyor .
Duramıyorum bu yerde . Farelerin cin bakışları . Uykum da geliyor bu kadar uyuklayan görünce beş dakika geçmeden yine dürtüklüyorum kadını kalkıyor çaresiz biraz daha otursaydık der gibi .
İlk kadın yolumuzu kesiyor .
“ Usta aradı seni . ”
“ Yukarıdaydım ben . “
“ Söyledim zaten .”
Yukarıya çıkarken ustayla karşılaşıyoruz .
“ Nerdeydin sen . “
Sakın uyuma ha diye tembihliyor .
Tekrar eski işimize dönüyoruz kadın benden beter uyukluyor . Gündüz uyumadım diyor çocuk yüzünden diye sitem ediyor .
Birden bir düdük sesi kadın işaret ediyor kalk gideceğiz diye .
“ Nereye ? “
“ Yemeğe . “
“ Bu saatte yemek mi yenir gece yarısı . “
Kalkıyorum onun ardı sıra gidiyorum . Katları indik . Yemekhane başka binada olmalı. Yürüyoruz yaz mevsimi içeride sırıl sıklam olmuşum terden dışarı ne güzel serin .
Duvar diplerinde erkek işçiler sigara içiyorlar çoğu oturmuş iyice yayılmışlar . O an fark ettim çimen bile var bazı taraflarda çocukluğumda yaşadığım bahçelerdeki gibi . Keşke bende bir duvar dibine oturabilsem . Hayır çimenlik daha iyi . Hiç kadın yok duvar diplerinde bir yandan sigara içiyorlar bir yandan konuşuyorlar gözleri bizleri izliyor çaktırmadan . Acaba beni gördüler mi yeni olduğumu anladılar mı ? Hayır sanmam karıştım ben diğerlerinin arasına .
Etraf neden bu kadar aydınlık yıldızlar evet çimenlerin üzerinde uyuyabilsem . Uyumaktan vazgeçtim uzanabilsem .
Merdivenlerden çıkıyoruz vardık herhalde bizimle birlikte yemeğe gelen erkeklerde var çarpmamaya çalışarak çıkıyoruz merdivenleri . Onlarda dikkat ediyorlar yürürken kimi iniyor kimi çıkıyor . Makineler bağlanmıyor herhalde bu yüzden hepsi yemeğe gitmiyor olmalı veya yemekhane küçük .
Tabi ya makineler bağlanmadı seste kokuda devam ediyordu biz inerken . Çıktık nihayet kadınlara ayrılan yemekhaneye . Yanımdaki kadın işaret ediyor sıraya gir diye ne sırası nerden çıktı şimdi .
Upuzun bir sıra bana mı öyle geliyor sıkılıyorum , terliyorum sıra bana geliyor . Domates salatalık dolu tabakları alıyorum birde erik dolu tabağı , kadın işaret ediyor ekmek dolabından ekmek al diye .
Ekmeği aldım tabaklar elimde kaldım orta yerde ne yapacağım şimdi nereye oturacağım kadında nereye gitti daha önce oturduğu arkadaşları var tabi yine de niye beni çağırmıyor sanki . Ne biçim insanlar bunlar .
Ustanın iş öğretsin diye verdiği kadını yanına ilişiyorum . Gecenin bir yarısında yemek mi yenir ? Bakıyorum herkese iştahla yiyor. Bir salatalık soyuyorum , domates dünyada yiyemem . Doğradığım salatalıkları adeta yitiyorum , sonra seyrediyorum etrafımı çoğu yemekle meşgul acele acele bazıları konuşuyor bir yandan bir iki erikte yiyorum zar zor. Yemekhaneyi bilirsiniz , yemekhane gibi kokar bize verilen salatalık domates bile olsa . buradan gitmek istiyorum . Nereye gideceğim yolu bile öğrenmedim. Duvar diplerinde erkekler bir de karanlık oturacağım ister istemez . Diğer kadınların yemek yemesini bekleyeceğim . Yanımdaki kadının kalktığını fark ediyorum birden kalkıyorum. Kendi tabağında kalan erikleri koyuyor cebine birde ekmek parçası .
Kendine baktığını görünce fark ediyor bağırıyor bana .
“ Erikleri al , erikler burada bırakılır mı . “
Eriklerin orda bırakılmayacağını öğreniyorum ilk önce . Ceplerim yok erikler ellerimde utanıyorum .Kadına veriyorum.
“ Erikleri al ben yemem sevmem .”
Sabah oluyor nasıl oluyor kaç kere gidiyorum aşağıya yüzümü yıkamaya .
Kadını aşağıda her uyuklamasında dürtüklüyorum kalk gidelim diye kadın tedirgin oluyor . Daha ilk günden uyumak istemiyorum sorulu gözlerle bakıyorlar bana soruları bitmek bilmiyor hele nasıl bizim haberimiz olmadı der gibi iç çekişleri . Kim aldırdı der gibi ilk günden kızmak istemiyorum kızdırmak hiç istemiyorum zaten sakin buz gibi cevap veriyorum bazen gırgıra alır gibi .
Başımı kaldırıyorum cam aralığına takılıyor gözlerim sabahın ilk ışıkları ne güzel . Sabaha doğru uykusuzluk daha bir yaman .
Aşağıda uyarıyorlar uyuma yoklamacılar gelir diye ben uyumuyorum zaten . Gözlerim yanıyor isyan ediyor . Nerden çıktı bu gece işi günler kafese mi girdi der gibi .
Başımı kaldırıyorum tekrar gün ışığını göreyim istiyorum .
Yukarı ki kata içim çaresiz çıkıyorum . Oturarak iş yapmak ve gelen uykuyla baş edebilmek . Kadın dört yıllık işçi o bile uyukluyor çocuğu uyutmamış onu ben zaten hiç uyumadım .
Sabah olmak bilmiyor . Yukarda ki katta başımı kaldırınca gördüğüm ilk ışıklarda yok sonra bu koku .
Sabah oluyor yeni yedeğin geldiğini anlıyorum bunu üçer beşer geliyorlar .
Yüzlerine bakıyorum bir şeyler görmek ister gibi . Yüzlerinde korku çekinme yok gibi, sevinç, mutluluk onu da çıkaramıyorum ne diye bakıyorum ki neyi bulmak için onlar iş yapmaya geliyorlar buraya .
Sabah oldu bir düdük daha makine başından fırlar gibi çıkıyorlar yüzlerini ellerini yıkamışlar bazıları , bazıları ise pamuk içinde üsküpü dolu önlüklerini çıkarmayanlar bile var aralarında .
Düdük sesiyle giden kadınların ardı sıra yürüyorum gece tanımadığım yolu tanımak için .
Yoklama faslı gene kapalı bir yere giriyoruz giriş çıkış birde küçük oda .
“ Bezin var mı bezin varsa geç içeri “ dediğini duyuyorum .
İrkiliyorum duygularım karmakarışık . Şaşırıyorum . Ne işim var insanların birbirine güvenmediği bu yerde .
Bazıları küçük odaya geçiyor eteklerini kaldırıp yoklamacı kadın bir yandan bir diğerini yokluyor bir gözüyle de içerdekine bakıyor .
Akşam görmediğim bir ayrıntı çarpıyor gözüme . Bebeklerin kundakları açılıyor . Kadınların etekleri kalkıyor .Koşar gibi kaçıyorum .
Servis otobüsünü bir süre arıyor, biniyorum . Servis otobüsünde kaç kişi var birkaç kişi . Bana ne uyumak istiyorum . Otobüs hareket ediyor bu seferde yollar bitmiyor . Kapanan gözlerimi açmak için etrafıma bakıyorum .
Eve geliyorum soruyorlar bana , ne oldu iş nasıldı diye .
“ Bilmem iş işte diye geçiştiriyorum . “
Kahvaltı masasını henüz kaldırmamışlar , bir kahvaltı yapayım diyorum vazgeçiyorum. Canım hiç bir şey istemiyor .
Yatacak bir yer arıyorum tüm odalarda güneş sıcak intikam alır gibi . Niye yatacakmışsın kalk der gibi .
Bir oda buluyorum uzanıyorum bu sefer uyku gitmiş gibi yinede dalıyorum .
JALE KESKİNKILIÇ
( İPİN UCU) Ortanca derğisinin 32 . Sayısında yayınlanmıştır.