- 1446 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Seni Tekrardan Sevesim Var!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Son kez masaya vurup gidesim var!
Seninle olduğum sürece olmayacak galiba. Gitmek de istemiyorum kalmak da. Aşısı olmayan bir derde sarılmış ateşler içinde küçük bir çocuğum şimdi. Dokunma, dokundukça yaralarım acıyor. Ne diyebiliriz ki artık yaşamak adına beraber? Hayatlarımız vicdansız insanlar gibi anlarımızdan birini bize bir daha yaşatırken, nemli gözler ile baktığım gri bulutlu bir gökyüzü var ise artık seninle olduğum her yerde. Karanlığıma ışık olacak bir Ay olabilirdin mesela, ben bunları düşünmeden çok zaman önce.
İstediğim ışık sen de mi yoksa? Hâlâ neden bir arayış içerisinde tüketiyorum ömrümü, ben de bilmiyorum. Anne sözünü dinleyen ufak bir çocuk da değilim artık ve karanlığımızın mağaralarında ıssız kentlerin ışıklarını tepeden izlemeye fazlaca halimde kalmadı. Ölümlerin zamansızlığına aşık yüreklerimiz ile beraber, gerçek zamanın dokunamadığı devasa büyüklükteki sevgilerin yanı başında bir abide gibi gölgelerimiz ilerlemekten bıktı galiba. Kusurlarımızın hiçbirini örtemeyiz, kanayan yaralarımızı da yara bantlarımız dindiremez artık. Sulanmak isteyen toprak için kırılmışsa bir kere insanın kalbi, kırıklarının yüreğine batıveren sancılarında eskisi kadar göremezmiş gerçekleri. Ne kadar da sevse de bir ara ve ne kadar da bağlansa da o kolların güneş sıcaklığına, geceleri terlese de aynı yatağın dokunulmaz ayrıcalıkları içerisinde, galiba biz çoktan yitirdik sessizlik nöbetini bozacak çareleri ve artık zaman geçirten palyaçosunda birer figüranız.
Çok zaman kaybettik ateşle dans ederken ve ayırt edilmesi gereken imtiyazlarımızı çokça tükettik aşkın illegal boğuşmalarında. Dokunduğum tenin bir yabancı kadar hissiz kalıverdiği şu anda, gözlerini hiç açmadan bana bir defa daha seni seviyorum desen, belki yeniden affedebilirim seni. Ama ne gözlerini yanımda bir daha açacak kadar şans tanıdın kendine ne de o sözleri yüreğinden söyleyecek kadar bağlı kaldın gözlerindeki ışığın sahibine.Doğacak güneşlerin ışığını tekrardan gözlerine çalasım var!
Eğer ölmemişsek daha ve öldürmemişsek içimizdeki bizleri, sönümlenmemiş aşklarımız bir daha doğuracak bizim olan güneşi. Buna sende inanırken, sırtıma yasladığın sana dünyadaki en uzak yer olan sırtını, yüreğinin içinden geçenleri çalar saatimizin üzerine basar gibi, dudaklarımı parmakların ile susturup, yeniden söyler misin?
Hep son kez bir şeyi yapasım var. Ama olmuyor, yapmak zor olduğundan dolayı değil; galiba seni çok seviyorum. Sararttığım çarşafların bile hesabı var arkamızda ve de pencere kenarlarında menekşelerin güller ile beraber akşamları akşamsefalarına borcu var, sevgilerin bir daha anlatmak uğruna. Nazar mı değdi bize, neden bu haldeyiz bende bilmiyorum, ama bir gün muskalarımızın çıkartıp özgürce sevişebileceğimiz günlerin umudunu taşıyorum cüzdanımda. Maaşımın çoğu da bitti zaten, ne kaldı ki sana verebileceğim sevgimden başka?Ah küçük öpüşlerime ait delişmen sevdamın ayak izlerini taşıyan kadın!
Boğucu bir yaz günü ardınca, pet şişemden başıma döküverdiğim kuyu suyu kadar serinken ellerin, kamelyalar kadar kısa olmak zorunda mı sevgilerimiz? Uğruna verebileceğim en son şey yüreğimde ki sana ait sevgin ise, neden defalarca uğraşsam da dışarı çıkmıyor, anlamış değilim.
Rafların arasında tozlanan kitaplarım kadar bitkin yüzlerimiz ve yürümek için artık çok geç! Gün ağaracak birkaç saat sonra ve sen yine bildiğim yabancı kalacaksın yanımda. Çay suyunu demliğe koyarken, bileklerinde ki o güçlü kadının zarafeti, gözlerinin çapaklarından nem olup akacak aynalara. Aynalarda bir gülüş kırıntısı; bölük pörçük yamalı sevdamıza ait yarınların gelişi adına.
Hep bir yokuş tırmanırken, yorulduğumuzu çokça unutur olup devam ediyoruz yaşamaya. Oysa düşeceğimiz kuyuya ikimizin de yürek yaralarından akmış olan kanlar mevcut. Damarlarımız kesilmek üzere beklenen bir sahipsizlik ve de gözlerimiz baktıkça birbirinden kaçmak isteyen suçlu. Susmak ve yeniden sana susamak isterken sana, arabaların jant seslerinde inim inim aşkların çığlık yakarışları olduğu yorgun yıldızların gözlerine yansımasının izdüşümlerini ellerimizin arafında geçiveriyorum tekrardan mazi kaydına. Aynalarda, gözkapaklarının lekeli doğumlar adına sıra bekleten ayrılıklarını, sırası gelmeyen çocuklar kırıveriyor taşları gözyaşları olan sapanlarıyla. Sana kaybedilmiş o yitik kentin içinden ağzı olmayan bir çeşme buluyorum ölümlerimiz adına.
Bir daha dönüşü olmayan gidişleri hepten yok edesim var!
…
YORUMLAR
Gecikmiş bir tanışma oldu, üzgünüm. Güne yakışan paylaşımınız yürek dolduruyordu. Cesur ve eko yapan bir ses. İçimin mağralarında tarttı aşkı. Tebriklerimi bırakıyorum, saygılarımla
ne kadar güzel anlatmışsın yine
aradığım ama bulamadığım duygularım sanki başkası tarafından kaleme alınmış gibi
neden hep kanıyor sanki aşklar, neden hep böyle her yanımız yara bere, geçmeyen izler..
neden yara bandı kabul etmiyor kalbimiz, neden anlamıyor bizi susarken birileri
gülüşlerimizi neden yabana atıyorlar da hep gözyaşı istiyorlar günlerin azizliğine yağmur niyetiyle
ille ne kadar yorulduğumuzu ispatlamak mı gerekiyor, borcumuz mu var hüzünlü sarhoşluklara?
konuşunca dinleyen, susunca anlayan, gülümseyince karşılık veren, ağladığında silen eller nerede şimdi
şimdilerde biraz hoyratça sevemeler, incinmeler naif, kırılmalar olası zariflikte ölüyor dilimizde
daha çok yazasım var ama, susturmalıyım sesimi, soluğum dar boğazımdan geçerken çok yoruluyor
birileri anlasa keşke, tıpkı yazanın anladığı gibi her şeyi, en üryan haliyle..
eyvallah olsun, yürekten!
varolasın..