- 532 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Koşarken
Koşarken Kan ter içinde kaldı yazgım
Dikenli bulutlar sevdama battı
Sonra düştüm toprağa
Geçmişim gübre oldu yaşayacaklarıma
Uyudum uyudum rüya oldum
Uyandım uyandım umut oldum
Gelinciklerin kırmızısını kalbime buladım
Mevsimlerle birlikte yıllandım ben de, tıpkı bir zamanlar yarışmaktan ürken kaplumbağalar gibi. Gün ışığını fark ettiğimde araladım aşk perdesini, hüznün bile sızma ihtimaline rağmen. Çocuk oldum büyüdüm, büyüdüm çocuk oldum. Hatırladım gülümsedim, gülümsedim hatırladım. Yetişmeye çalıştım hep kendime, kendimi takip ettim yalınayak ayazda kalmış umutlarımla bile…
Koşarken
Yazgının göründüğü aynaya da çarptım
Kırıldı
Ben de bir ninni okudum
Ufacık da olsa teselli olabilir mi diye en masum ruhlara bile
“Kırılsın da gülümsesin yazgı
Kırılsın da gülümsesin yazgı
Eeeee eeeee eeee e!”
Kararlaştırmışlar kendi aralarında hüznümle sevdam, göz yaşlarımla beni beşik kertmesi yapmışlar. Töredir uyacağız. Töredir alışacağız. Töredir umacağız. Ruhumun her açlığında öykülerimden kalan kırıntılarla doyurdum ruhumu. Yaşlı ve bilge mutluluklarım seslendiler hemen: Ye. Daha çok ye. Daha çok ye daha çok büyü… Büyüdüm… Yine büyüdüm. Yine büyüdüm yine ağladım. Yine büyüdüm yine koştum. Yine büyüdüm ve yine her acım için bir çentik attım arzularımın karalama defterine…
Koşarken
Düş içinde kaldım
Vıcık vıcık aşk çamurlarına girdim
Bir ağaç gördüm, durdum, konuştum
Bir çiçek gördüm, durdum, konuştum
Bir dudak gördüm, durdum, baktım
Baktım
Öylece bakakaldım…
Her dudağın ayrı bir izi olduğunu gördüm. Hem gördüm hem inandım. Her dudağın, karanlıkla gelen huzuru buldum umuduyla gözleri örttüğünü gördüm. Hem gördüm hem hissettim. Gecenin ve dudağın birbirlerine çok yakıştıklarını gördüm. Gecenin de dudağın da üzerlerinde şık bir ihtiras elbisesi olduğunu gördüm. Yamalı dudaklarım üstünde aşk yaraları gördüm. Ağlamaklı dudakların üstünde eksik kalmış yaşam hikayeleri gördüm. Üzgün dudakların üstüne unutulmamışlıkların üşüştüğünü gördüm. Her dudağın ayrı bir sızı olduğunu gördüm. Öğrendim ki : Öpersen bedelini de ödersin…
Koşarken
Umutlarım tökezledi
Hep birlikte burkulduk
Alçıya alınmış sevdalarımı nadasa bıraktım
Çok bekledik
Siz deyin kaç, ben diyeyim kaç mevsim bekledik.
Ama arkamdan dedikodumu yapan acılarım dediler ki :
“Kaç mevsim kaç!”
Kapağında kalp resmi olan bir kitabın bir sayfasını açtım rastgele. "Seni seviyorum" dedim sayfaya cesurca. Uçuverdi hemen sayfa. Kalp oldu uçtu. Önce omzuma kondu. Kımıldayamadım bile hiç. Sonra uçuverdi… Kayboluverdi. Bu kitap yalanmış meğer dedim, göründü sayfadan kalp. Gerçekmiş meğer dedim bu kitap, kayboldu yine hemen sayfadan kalp. Sustum ben de. Susa kaldım öylece. Sus dedi çünkü yazgım. Sus da bozulmasın büyü diye fısıldadı yazgım. Suspus oluverdim ben de öykümün bir köşesinde büzülüp… Uyumuşum sonra…
Koşarken
Olmadık, akla hayale gelmeyen sözcüklerin dikenleri battı yaşamıma
Çok kanadım
Çok kanadı yaşamım
Pıhtılaşsınlar diye bekledim bir çiçeğin yaprakları altına sığınıp
Durmadı bir türlü kırmızı gözyaşlarım
Bekledim ben de biraz daha dönsün dünya diye
Ama bir gördüm ki tam karşımda parlak bir tabela :
“Beklemek belki de acıları bileylemektir.”
Düşündüm…
Acılarımla tutkularım bu kadar sarmaş dolaş olmuşken
Bu cümle öldüremezdi beni…
Midas’ı gördüm sonra. Öyle çılgınca ağlıyordu ki eşek kulaklarının gölgesinde. Çok pişmanım dedi bana. “Ruh acına yapışmış kelepçelerini, yine ruhundan kopacak vicdanın çözer ancak” dedim ona. Anlamaz bakışlarla süzdü yüzümü. Olsun. Varsın süzsün. Belki çözer belki çözemez. Şimdilerde o bile benden şanslı. Onun hiç olmazsa kulakları uzun da olsa bir masalı var. Ya benim? Ben kaybettiği öyküleri arayan bir gariban değilim de neyim?
Bütün bunlar koşarken oldu. İster inanın ister inanmayın. Ben de ister inanayım, ister inanmayayım. Şimdi yürümeye başladım. Belki sonra yine koşarım. Belki yine bir solukta uyur, uyanırım. Ama yine de nefesi biten düşlerim hep koşarken nefes buluyor. Siz de boş verin artık. İsmi aşk ya da değil. Başladı ya da bitti. Siz de koşun zaman zaman. Ama koşarken, “keşke”lerinizi sakın yanınıza almayın. Ağırlık yaparlar koşamazsınız sonra.
Koşarken
Durdum yürüdüm
Ama yine koşacağım bu ince ve kaygan ipin üstünde
Pazara gidelim
Bir düş alalım
Pazara gidip bir düş alıp koşalım
Ne yapalım?
Happur huppur yiyelim!
Oktay Coşar
YORUMLAR
Sizi takip etmiyordum ya, arada bir okuyordum... Ayın 24.'ünden beri, bununla beraber 5 yazı oluyor sanırım, vazgeçilmez okumalarımın yazarı olmaya başladınız...Yazılarınızdan bir şeyler öğrenebildikçe okumayı da sürdürürüm inşallah...SAYGI VE SEVGİYLE
Oktay Coşar
Döktürmüşsün!! Tarz olarak bayılırım, biraz yazı biraz musiki cemiyeti kıvamında:)) Harikaydı. Sizi okumak hem zevk hem de ayrıcalık. İyi ki bu sitede bulunuyorum dedirtiyorsunuz. Besin kaynağı gibi paylaşımlarınız. Tebrikler.