- 864 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KÖPEK!..
Adam,ölüm döşeğinde…Yakalandığı amansız hastalığa teslim olmaya sayılı saatleri kalmış durumda…Beti benzi atmış,bir çuval kuru kemik kalmış haliyle;uzunlamasına yattığı yataktan karşısında diz çökmüş;aile fertlerini, akrabalarını ve de köy halkını yarı bilinçle izlemeye devam ediyordu.
Karısının kuruyan dudaklarını ıslak bezle silişi;silerken de :
-Ah herifim!Evimin direği,gözümün nuru,çocuklarımın tek dayanağı;aslanım.Ne olursun ölme!Allah’ım yiğidime biraz daha yaşama imkanı ver…
Gücünü toparlamaya çalıştı.Bilincini yokladı. “ Yalancının anasına avradına…” diye bağırıp yüzüne tükürmek istedi ama beceremedi.Tekrar yutkundu.Tükürük bezleri sıfırlanmıştı adeta. İçinden; eşine kızmaya devam etti. Biliyordu ki; öldüğünde bayram edecek,hem de ne bayram!..Belki de arkasından kimseler kınamasa; davul zurna bile çaldıracağına adı gibi emindi.Yataklarını ayıralı yirmi sene olmuştu. Ne kadar yalvardıysa bir türlü ikna edememişti. “Yok efendim bu yaştan sonra olur mu,yok efendim torun torba sahibi olduk;ayıp değil mi? “ Ulan senin yüzünden;adım,kart zamparaya çıkmadı mı;koca karı! Bir de karşımda yalandan zırlayıp duruyon?
Gözünün altından gelenleri süzmeye devam ediyordu.Muhtar Gıyasettin,tam da karşısında duruyordu. Azrail’i görse; o denli korkmazdı.Üzgün haliyle;kim bilir ne dualar okuyordu; “Allah’ım bu deli Veli’nin canını hemen al.Al ki benim karşıma bir daha muhtar adayı olarak çıkmasın!Yoksa bir dahaki seçimlerde benim pilimi kesin bitirir.”
-Bu sefer elimden kurtuldun;muhtar Gıyas!..
Yanındaki eşi,hemen hopladı,bu mırıltı karşısında.
-Evet, muhtar Gıyas geldi. Sonra da bu nasıl ölümcül hasta.Her geleni tanıyo valla! Allah Allah! Diye iç geçirdi.
Yanındaki en büyük oğlu Tacettin, babasının son nefesini vermeye ramak kaldığını; artık borusunun ötecek ve de arazinin tamamının eline geçecek olmasından gizliden gizliye sevinçliydi. Eniştelerine ha s.ktir çekti mi tamamdı.Gel keyfim gel. Şimdi babasının bileklerini ovalıyor;
-Aman canım bubam, bizi öksüz bırakma diye sızlanıp duruyordu.
Etrafındaki kalabalık odanın içini tamamen doldurmuş,iğne atsan yere düşmezdi. Ölümcül Veli’nin gözleri,birisini arıyordu.Ah o bir gelseydi.Ölmeden bir görebilseydi gam yemezdi. Duymasına duymuştur,deli Veli’nin Azrail ile peşrev çektiğini.Bu sefer tuş olacağından velhasıl kispetinin yırtılacağından,hiç şüphe yoktu...Gençlik yıllarındaki sevdalısı;güzeller güzeli Hatça’sı ah bir gelseydi… Zaten onun yüzünden ölüm döşeklerine düşmemiş miydi…Onunla evli olsaydı;daha çok yaşayacağına inanıyordu.Bak muhtar Gıyas, daha kırklık delikanlı gibi duruyordu;Hatca’sını elinden aldığından bu yana… Hatca’nın verdiği güçle performansından bir dirhem dahi eksilmemişti.
“Gel Hatca,gel.Utanmayı sıkılmayı bir kenara bırak,koş gel! Kim ne derse desin.Takma kafaya.Soran olursa; müslüman gardeşimi son yolculuğunda bari yanında olayım diye kıvırırsın.”
Nihayet Hatça,durdu durdu duramadı;hazırlığını yaptı.Kenarları işlemeli beyaz yazmasının üzerine siyah bürüğünü çekti.Beyaz yazması;deli Veli’den hatıraydı.Bunca yıl,gözü gibi korumuş,saklamıştı.Kocası Gıyas da ,gitmişti hastanın yanına.Nasıl olsa aradan yıllar geçmişti.Deli Veli’ye kini kalmayıp yanına geçmiş olsuna gittiğine göre.Aslında bir an evvel ölümünü görmeyi istediğini çok iyi algılıyordu.
Koca karı bilgilerini tekrar yokladı.Her çeşit hastalığa karşın az çok kulaktan dolma bilgisi vardı.Her yazdığı reçete,doktorun yazdığından asla şaşmazdı.Doktor tıbbi yazıp; derman dağıtıyordu ama kendisinin ki;ölümcül hastayı bir iki ay geçmeden hemen ayağa dikerdi,evvel Allah…
Hatçe,açık kapıdan kalabalığın arasına süzüldü.Bütün kafalar,içeriye girenin farklı biri olduğunu anlamakta zorluk çekmediler.Bu; “Lokman Hatçe’ydi.”Bütün köye olduğu gibi çevre köylere bile şifa dağıtıyordu.
Deli Veli’nin yüreği sallanmaya başladı;depremin en şiddetli anındaki gibi…Kemiklerini sağa sola oynattı.Gözleri,Fort Transitin farları gibi parladı. Loş odanın içerisini aydınlatıp,umutsuz yüzlerin üzerlerine doğru ışık saçtı…Yanındaki eşi tembel Hüsne;hemen kocasını sıkı sıkıya kavradı.oynayan kemiklerini toparladı.
“Aman herif,son nefesinde bari rahat dur,oynayıp durma!”
Hatçe,alımlı ve çalımlı,anaların anası vakurlu haliyle hastanın yanına yanaştı.Yandaki kadınları dizleriyle sağa sola dürtükleyip kendine yer açtı.İhtişamlı haliyle hastanın gözlerinin içine baktı.Vücudu ne kadar çökmüş ve kemik yığını haline dönmüş olsa da gözlerindeki fer;yirmili yaşlarında yüreğini yakan aynı ferdi…Siyah bürüğünü hafiften sıyırdı.Beyaz yemeni ayna gibi parladı. Deli Veli,biraz daha canlandı.Otuz sene öncesi anıları film şeridi gibi kaydı belleğinden…
Hatçe,bildiği dualardan okuduktan sonra;lokman hekim ruhuyla reçetesini,eşi Hüsne’nin kulağına fısıldamaya başladı.
- Derhal;köpek etini pişirip bir ay boyuna yedirecekseniz!
Lokman hekim Hatçe’nin sözleri hemen yerine getirildi.Büyük oğlu,isteksiz olsa da amcasının dayatması ve zoruyla; yıllardır evlerine bekçilik yapan karabaşı tek kurşunda yere serdiler.Hayvanın can havliyle bağırmalarına aldırmadan mundar gitmesin diye usulüne uygun kıbleye dönüp kestiler. Bahçeye ateş yakılıp üzerine kazan,içine de rahmetli karabaşı koydular…
Karabaşın eti,deli Veli tarafından anlaşılmasın diye aile fertleri ile birlikte her öğünde yendi.Karabaşın eti yetmeyince sokaktaki kimsesiz köpekleri sıradan kıbleye dönüp usulüne uygun rahmetli ettiler…
Üç ay sonra…
Deli Veli,yine deliliğine devam etmeye başladı.Tek bir iddiası vardı;Hatça’sını elinden alan kocası muhtar Gıyasettin’e rakip olup muhtarlığı eline geçirmek…
Not:Bu öyküyü,pazarda kulak misafiri olduğum konuşmalardan yazdım…
YORUMLAR
Demek Ford Transitin farları gibi parladı gözleri ha:)) Ayhan Abi, ben bu kendine has üslubunu seviyorum. Aslında kendini sıkmasan da hep o şekilde yazsan var ya, çok güzel mizah yazıları çıkabilir kaleminden.
Deli Veli, canlanmış demek. Tavsiye gibi olmasın da. Yoksa belediyeler büyük bir yükten kurtulabilir.
Kutluyorum. Pazarı dinlemeye devam.
Saygılar.
Deli Veli’nin yüreği sallanmaya başladı;depremin en şiddetli anındaki gibi…Kemiklerini sağa sola oynattı.Gözleri,Fort Transitin farları gibi parladı. Loş odanın içerisini aydınlatıp,umutsuz yüzlerin üzerlerine doğru ışık saçtı…Yanındaki eşi tembel Hüsne;hemen kocasını sıkı sıkıya kavradı.oynayan kemiklerini toparladı.
“Aman herif,son nefesinde bari rahat dur,oynayıp durma!”
ÖYKÜ ÇOK İYİYDİ YA, BU PARAGRAF SÜPERDİ...KEYİFLİ ÖYKÜNÜZÜ TEBRİK EDERİM EFENDİM.SAYGILAR.
Güzel bir paylaşımdı yine. Özellikle möykücxülükte insanlarla iç içe yaşamak, onlarla sıkı dialoglarda bulunmak gerekliyor. Hayatın içinde çoğumuzun farkında olmadığı fakat öykücü gözün gördüğü o kadar çok malzeme var ki yeter ki onu görüp, işleyebileleim. Bu manada siz şanslı insanlardansınız. Tebrik ederim Ayhan Bey. Saygı ve sevgilerimle...